Dünyadaki cehennem…
Bir distopya filminin içindeyim.
Hayır, hayır, aslında bu o da değil, çok daha ötesi.
Böylesine ürkütücü, ölümün ve karanlığın bu kadar keskin olduğu bir film hiç izlemedim ben…
Dün öğlene doğru Gaziantep havaalanına bomboş bir TK uçağından indim. Buradan gidişler hıncahınç dolu ama buraya gelen tarifeli seferler boş.
Koca uçakta en fazla 25 kişiydik. Çoğu kurtarmaya yardımcı olmaya gelenler, geri kalanı da yakınlarını arayanlar…
Gaziantep’e böyle gelmek de varmış…
Koskoca havaalanında bir kadının avaz avaz feryadı dışında çıt yoktu… Duvarlar, yerler, hava buz gibi.
Kameraman arkadaşım Emre Altun beni aldı, Kahramanmaraş’a doğru yola çıktık.
Antep civarında başta her şey normal görünüyordu, en azından şehri dışarıya bağlayan yolları deprem bariz şekilde vurmamış, ancak Maraş’a yaklaşırken görüntüler değişmeye başladı.
Kameraman Emre Altun ileÖnce benzinciler dikkatimi çekti. Hangisine girsek camları ya kırık ya çatlak, tuvaletler su akmadığı gerekçesi ile hizmet dışı, bazılarında benzin satışı var, diğerlerinde o da yok…
Çatlamış, kabarmış yollar, yol kenarında kalmış arabalar gördük.
Ama bunlar Kahramanmaraş’ın durumunun yanında ne ki?
Ben öncelikle merkezden biraz uzaktaki bölgelerde neler oluyor diye bakmak istedim, zira günlerdir dehşetin vurduğu kent merkezlerinde yıkılan binaları, kurtarma çalışmalarını izliyoruz peki acaba biraz odağın dışında kalan yerlerde neler oluyor?
Kahramanmaraş’ın içinde iki ilçe var, 12 Şubat ve Dulkadiroğlu.
12 Şubat’ın Binevler kısmı ekonomik olarak daha zengin kesimin yaşadığı bölge.
Necmettin Erbakan Bulvarı üzerindeki çoğu yeni bina dimdik ayaktaydı, bir kısmında çatlaklar görünüyor ama geri kalanlar iyi durumda.
Fakat aynı caddede bazı binalar var ki… Taş taş üzerinde kalmamış… Depremin değil binanın öldürdüğünün kristalize kanıtı.
Mersinli Apatmanına gittik mesela.
Başında bekleyen insanlar.
Bir kısmı ilk etapta kendini dışarı atmayı başarmış, bir kısmı yakınlarını arıyor…
O topluluk içinde bir köşede dimdik karşıya bakan bir genç gördüm. Yanına gittim, ismi Hazar’mış.
“Abla annem içeride” dedi ve binanın üst kısmını işaret etti. “Annem babam ayrı benim, biz annem, anneannem ve kız kardeşim birlikte yaşıyorduk, ilk depremde hepsini ben çıkardım fakat öğlen annem eşya almak için içeri girdi, tam o sırada ikinci deprem oldu, o zaman bina tuzla buz oldu.”
Mersinli apartmanında içeride canlı olduğuna dair bir umut ya da arayış yoktu, molozların içinden cansız bedenleri çıkarmak için vinç çalışıyordu.
Felaketin boyutu öyle büyük ki merkezden çevreye ancak Çarşamba ulaşılmaya başlanmış…
12 Şubattan sonra Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu ilçesine geçtik. Oradaki manzara çok daha vahimdi.
Daha dar gelirlilerin yaşadığı ilçede 3 yıl önce 4 katlı binaların yanına 15 katlı bloklardan oluşan Karabaş sitesi yapılmış.
O sitede iki blok yerle bir.
Geri kalanlar da zor ayakta duruyor.
Bunun hesabını o siteyi yapanlardan soracak mıyız?
Yoksa 99 depreminden sonra açılan 2000’in üzerindeki dava gibi bu felaketten sonra açılan davalar da ya af ya da zamanaşımı ile yok olup gidecek mi?
“Binadan gelen çığlıklar hiç bitmedi”
Bari bu kez takipçisi olalım, o katil binaları yapanların yanına bunu kar bırakmayalım…
Yerle bir olan Karabaş sitesindeki iki bloğun önünde çevredekilerle konuştuk, ilk iki gece binadan gelen çığlıklar hiç bitmedi, insanlar bağıra bağıra öldüler diye anlattılar…
Buna yürek mi dayanır?
Daha sonra Maraş’ın merkezi olan Trabzon caddesine gittik.
Cehennem nasıldır diye sorsalar bundan daha korkuncunu tahayyül edemezdim…
Binalar çökmemiş, adeta yok olmuşlar. Mesela “burası 10 katlıydı” diye işaret ediyorlar, kat namına hiçbir şey kalmamış.
Caddede ateşlerin önünde bekleyen acılı aileler artık yaşam ve ölüm arasındaki çizgiyi kaçırmışlar…
50 yaşlarında bir erkek geldi, karımı ve bir çocuğumu canlı çıkardım, iki çocuğumu toprağa verdim, dördüncü hala burada” diyerek enkazı işaret etti.
Bu trajediyi dinlemek bile çok zor.
Maraş’ın dört bir yerinden acı, gözyaşı ve yok oluş fışkırıyor.
Bu kabusu anlatmaya devam edeceğiz…
- Kamuoyu son tartışmalara nasıl bakıyor?14 dakika önce
- 2010'daki U2 konseri ve karşılıklı öfke2 gün önce
- Devlet Bahçeli o video ile kime mesaj verdi?5 gün önce
- Özgür Özel için esas tehlike şimdi başlıyor1 hafta önce
- 'Erkek' kazandı1 hafta önce
- Devlet Bahçeli'nin açtığı yol kapandı mı?2 hafta önce
- Siyah-beyaz2 hafta önce
- Müsavat Dervişoğlu: "Mesele el sıkışmak değil, el uzatmak"3 hafta önce
- Bu filmi daha önce görmemiş olabiliriz…3 hafta önce
- Çözüm süreci değil kardeşlik hareketi3 hafta önce