Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

2022-23 sezonunun en iddialı, üzerine en çok konuşulan yapımı tartışmasız Show TV’nin “Kızılcık Şerbeti”…

Düzenli dizi izleyen biri değilim. Fakat Türkiye’nin son 30 senesine damga vuran temel kültürel gerilimini anlatan Kızılcık Şerbeti, fragmanlarını gördüğüm andan itibaren ilgimi çekti.

Özellikle de geçen haftaki bölümle beraber dizi zirve yaptı bence. Tüm reyting rekorlarını altüst etti.

Ben bu yoğun siyasal gündemde ne ara fırsat bulurum da bu diziyi yazarım diyordum ki dün Gürsel Tekin “Kızılcık Şerbeti” olayını siyaset sahnesine taşıdı.

Muhafazakar ailenin başörtülü kızını oynayan Nursema (Ceren Karakoç müthiş bir iş çıkarıyor, karakterinin hakkını çok iyi veriyor) artık siyasi gündemin bir parçası.

Tekin’in tweeti şöyle: “Eğer Erdoğan kazanırsa Nursema’nın beyanı esas olmayacak. Evlendiği gün eşini camdan atan ruh hastası korunacak. Eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa Nursema’nın beyanı esas olacak. Bu ruh hastası hesap verecek. Nursema boşanacak, nafaka alacak ve yeni bir hayat kuracak. Seçim bizim.”

6284’ün akıbeti ne olacak? Kadınlar net bir cevap bekliyor…

Hem AK Partililer hem de MHP'liler cevap vermeli. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “kırmızı çizgimiz” dediği 6284 yasası ittifaka yeni dahil olan radikal İslamcı siyasi partileri tatmin etmek için işlevsizleştirilecek mi?

Bu sorunun cevabı hala muallakta.

Biz kadınlar için hayati önemde olan “Kadının beyanı esastır” ilkesi eğer Cumhur İttifakı kazanırsa çöpe atılacak mı? AK Parti’den Özlem Zengin ve Bakan Derya Yanık buna “Asla” cevabını veriyor.

Konuştuğum AK Partili kadın siyasetçilerin neredeyse tamamı “Kadının beyanı esastır” prensibine bağlı insanlar. Hatta Yeniden Refah Partisi konuyu gündeme taşıdığında partili kadınların tamamına yakını (2 kişi hariç) 6284’e sahip çıkmışlar.

Duyduğuma göre AK Parti’ye yakın kadın STK’lar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alındıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partinin önde gelen isimleri ile bir araya gelmişler ve bu sözleşmenin ve 6284’ün kadınlar için ne kadar önemli olduğunu anlatıp sözleşmeden çıkarak yanlış yapıldığını dile getirmişler. Orada da 6284’ün önemi ve daha da güçlendirileceği vurgulanmış.

Umarım öyle olur…

Zira eğer bu kanun kesilip biçilerek işlevsiz hale getirilirse dayakçı, şiddetçi, tacizci, tecavüzcü erkek faşizminin önü açılacak. Bunu azıcık şuur ve vicdan sahibi tüm kadınlar biliyor.

Ben bu vesileyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da açıkça sormak istiyorum…

Eğer bu seçimleri kazanırsanız “Kadının beyanı esastır” diye yaygınlaşan “Şiddete maruz kalanın beyanı esastır” prensibi ve 6284 sayılı kadınları koruyan yasa ortadan kalkacak mı Tayyip Bey?

İki kesimin de hastalıklarını teşhis masasına yatıran dizi

Dönelim “Kızılcık Şerbeti”ne…

6284 meselesi elbette hayati öneme sahip öte yandan çok kıymetli olduğunu düşündüğüm bu dizinin sadece İslami kesime yüklenmek için kullanılmasını da adil bulmuyorum. Her şeyden önce bu, dizinin ruhuna uygun değil.

Senaryo yazarı Melis Civelek çok hassas bir terazide olabildiğince adaletli bir hakem olmaya çalışarak senaryoyu yazıyor. Hem laik hem İslami kesime eşit mesafede durmaya çalışıyor ve çok başarılı bir iş çıkarıyor. İslami kesim kadar kendisinin de içinden çıktığı laik kesimin hastalıklarını da teşhis masasına yatırıyor. Özgürlükçü bir ruhla kaleme alınmış bir dizi bu. Hakan Kırkavaç da yönetmen olarak atmosferi çok iyi kuruyor.

Mesela Nursema’nın aşık olduğu Umut’un (Serkan Tınmaz) laikçi annesinin Nursema’yı sırf başörtülü diye “temizlikçi gündelikçi kadın” sanmasını çok çarpıcı şekilde işliyor. Dindarlara karşı böyle önyargılara sahip laikçi kesimin yüzüne ayna tutuyor.

İki bağnaz kesim

Nitekim bu diziye aşırı tepki duyan zaten iki grup var sosyal medyada. Sözüm ona İslam adına hareket eden radikal dinciler ve sözüm ona Kemalizm adına hareket eden radikal laikçiler. Bu iki grup da eşit derecede yobaz.

Aslında bana göre “Kızılcık Şerbeti” biraz da bu iki kesimin bağnazlığını gösterdiği için bu kadar başarılı. O yüzden toplumun makul çoğunluğu diziyi seviyor. Bakın hem AB hem Total sıralamasında birinci.

Aynı şekilde Evrim Alasya’nın mükemmel oynadığı öğretmen Kıvılcım karakterinin başörtülü kadınlara ilişkin rahatsızlığını ilk bölümlerde çok sert şekilde tenkit ediyor senarist. Kıvılcım başörtülü bir kadına karşı nefret suçu işliyor. Sonrasında ise o kadın ile adım adım empati kuruyor.

Eğer benim de içinden çıktığım laik kesimin büyük çoğunluğu 90’larda “Kızılcık Şerbeti” dizisinin sunduğu bu özgürlükçü ve kendi önyargılarına eleştirel bakan perspektifte olsaydı muhtemelen AK Parti hiçbir zaman tek başına iktidara gelmezdi.

AK Parti, başörtülü kadınlara “gündelikçi temizlikçi” olmayı layık gören bu laikçi faşizme karşı tepki olarak sandıktan çıktı.

Laik kesim bugün bu özeleştiriyi yapabilmeli.

90’larda Kemalizm adı altında “Geçenlerde şu üniversiteye gittim. Hala başörtülü öğrencileri derslere alıyorlar. Nerede devlet? Nerede polis? Bu türbanlılara izin veren Rektörler Atatürk’e ihanet ediyor” minvalinde yazılar yazanlar da keşke bu diziden ders alabilse.

Ancak maalesef özlerindeki bu faşizm pek değişmişe benzemiyor…

İslami kesimin de ders çıkarması gereken çok konu var. Onları da başka bir yazıda ele alacağım…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar