Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ben dünya görüşü ve siyasi tasavvur açısından İYİ Parti çizgisinden epey farklı bir yazarım. İYİ Parti'nin liberal-demokrat düşünce ile temas halinde bir merkez-sağ çizgiye oturamadığını ve birçok noktada "MHP 2.0" olmanın ötesine geçemediğini düşünüyorum. Oysa “ülkücü ve aşırı sağ parti” oldukça şu anki anketlerde gözüken yüzde 7-8 oy oranını fazla aşamaz.

Fakat Meral Akşener’in partiyi merkez-sağ çizgiye çekme çabalarını da görmüyor değilim. Bu açıdan kendisini takdir ediyorum. Akşener, Kürt meselesine dair Özal’a benzer bir merkez-sağ çizgiye doğru partiyi götürmek istediğinin sinyallerini veriyor. Bunun bir örneğini aşağıda anlatacağım. Öte yandan bugünkü Türkiye ortamında hem parti içinde hem dışında faşizan direnç ile karşılaşıyor.

Akşener’in Kürt sorununda Özalcı açılımına geçmeden bu vesileyle Turgut Bey’i de anmak isterim.

Bugün Türkiye’nin ufkunu dünyaya açan, ülkeyi kapalı bir kümes olmaktan kurtaran merhum Turgut Özal’ın vefatının tam 30. senesi. Türk girişimcilerine ihracat ve dışa açılma vizyonunu öğreten isim Özal’dır. Özal-öncesi ihracat rakamları komik bile olamayacak seviyedeydi.

Türkiye’nin bir aydın kuşağının beynini evrensel yönde değiştiren de Özal’dır. Somut ifade edeyim: Bugün Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, HDP ile bağlantılı bir hareketten milletvekili olabiliyorlarsa bu her iki gazetecinin de Özal ile beraber kazandığı vizyon sayesindedir. Özellikle Çandar’ın zihinsel dönüşümünün baş mimarı Özal’dır.

Tam 30 sene önce bugün 17 Nisan 1993’te vefat etti Özal. Kendisini rahmet ve minnet ile anıyorum. O günü hiç unutmam. İstanbul’da yağmur yağıyordu, nisan ayına göre serin bir gündü. Özal’ın ölüm haberi ile yağmur ülkede bir anda büyük bir üzüntü fırtınasına döndü.

Keşke Recep Tayyip Erdoğan da çözüm süreci gibi Özal vizyonuna sahip olduğu büyük işlere imza atıp tam anlamıyla Özal’ın yolundan giderken, şimdi Özal’ı adeta vatan haini gibi gören Teğmen Çelebi’lerin, Hulki Cevizoğlu’ların, Metin Feyzioğlu’ların yoluna sapmasaydı. Bu yol Emin Çölaşan zihniyetinin yoludur. Özal düşmanlarının yoludur.

Peki Meral Akşener ne yaptı da ben bu tavra Özalist açılım diyorum? Aslında İYİ Parti de şu an AK Parti gibi Özal çizgisine çok uzak. Fakat Meral Akşener iki gün önce bir iftarda yaptığı konuşmada 2019 yerel seçimlerinde 29 Kürt belediye başkan adayının nüfus cüzdanı fotoğraflarıyla PKK’lı oldukları iddia edilerek kimliklerinin ifşa edildiğini anlatıp şu cümleleri söyledi: “Bu ne demek biliyor musunuz? Kürt’sün eşitsin PKK’lısın. Ben bunu reddediyorum, reddettim. İster oy verin ister oy vermeyin. Reddediyorum. Beraberce reddediyoruz. Benim gözümde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimdir? Şu nüfus cüzdanının sahipleridir. Bu nüfus cüzdanı sahibi olan ağadır, paşadır, beydir, hepsidir. Hepimizin bu nüfus cüzdanı eşittir. Eşitliktir. Kırmızı çizgi nedir? Vatanımızın birliği, bütünlüğüdür. Milletimizin beraberliği ve al bayrağımızdır.”

Bu sözleri alkışlıyorum. Bravo Akşener! İşte bu tavır Meral Akşener’in Özal’a yaklaştığı yerdir. Nitekim Salim Ensarioğlu gibi isimlerin İYİ Parti tarafından milletvekili adayı yapılması da çok doğru bir açılım. Meral Hanım, “Kürt meselesi yoktur” inkarcılığından uzaklaşmaya çalışıyor. Partiyi bu açıdan daha özgürlükçü çizgiye götürmeye gayret ediyor.

Öte yandan İdris Naim Şahin gibi 15 Temmuz 2016 darbe gecesine kadar FETÖ’yü sonuna kadar desteklemeye devam etmiş, FETÖ’nün teşvikleriyle 2014-16 arası yeni bir siyasi parti kurmuş bir ismin İYİ Parti’den aday yapılması da asla kabul edilebilir değil. Şahin’in İçişleri Bakanlığı dönemi rezaletin de ötesinde bir dönemdi.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar