Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çakallarla Dans'ta canlandırdığı Fatma karakteriyle internette tıklanma rekoru kıran, son dönemlerin komedide parlayan yıldızlarından Didem Balçın'ın biri başrol iki filmi de Cuma günü gösterime girdi.

        Komedi denince akla ilk erkek isimleri geliyorsa, bu Didem Balçın'ın ayıbı değil. Zira kendisi benim son zamanlarda en güldüğüm komedi oyuncularından biri. Hem de bir güzel ki sormayın. Hele ona "Annen de güzel mi" diye hiç sormayın! Çünkü 1975 Türkiye güzeliymiş annesi. Balçın'la Cuma günü gösterime giren ve yönetmen Murat Şeker'in jestiyle benim de gazeteci kontenjanından bir sahne oynadığım (ve çok eğlendiğim) Çakallarla Dans 2 filmini birlikte seyrettik, üstüne de sohbet ettik.

        Şimdi bu film çok sevildi ve o yüzden ikincisi çekildi, bu bir gerçek. Tam olarak sevilen neydi?

        Çok bizden, gerçek hayatta gördüğümüz şeyler olmasıydı. İnsan güler, ağlar, kendinden olan bir şeyi görünce, aynı şeyi hissedince eğlenir. Entelektüel bir sanat filmi olmamasına rağmen bana çok şey kattı. Tanınmamın başlangıcı da oldu. Sette ilk defa eğlendim ve böylelikle daha başarılı oldum.

        Yönetmen Murat Şeker "Gülmekten çekemiyoruz" dedi, siz de nasibinizi almışsınızdır.

        Almaz mıyım! Bizim meşhur bir sevişme sahnemiz vardı İlker Ayrık'la. O kadar gülüyoruz ki Murat ciddi sesiyle "Haydi artık çekiyoruz" dedi. Tam gülmeden bitirdik sahneyi, boomcu gülmekten sallandığı için boom içeri girmez mi? Sevişme sahnesi gayet açık seçik ama hiç cinsellik yok. Bence bu doğallık.

        Kadınlar mı daha çakaldır erkekler mi?

        Kadınlar tabii ki. Kadınlar antin kuntin işleri daha iyi düşünür. Hep çakallığa gider akılları, erkekler çok direktler.

        'HOBBİT'İ YARATAN EKİP GELDİ'

        Cuma günü iki filminiz birden gösterime girdi. Açlığa Doymak bir dram ve başroldesiniz, Çakallarla Dans dört erkeğin başrolde olduğu bir film ama en önemli kadın rolü sizinki.

        Sormayın, birinin gösterimi öne çekildi, biri ertelendi ve aynı haftaya denk geldi. Bir de tiyatro var, "Islahevi". Mustafa Üstündağ ve Kenan Ece'yle oynuyoruz, gerilimli komedi. İki filmin birleşimi tiyatro oldu.

        Açlığa Doymak'tan bahsedelim biraz da... Her sabah 4 saat kilo makyajı yapılmış size...

        Bence oyuncunun çirkin olmaktan korkmaması lazım. Bize bunu öğrettiler. "Açlığa Doymak"ın çekimlerinde sabah 3'te kalkıp makyaja gittim her gün. Hobbit'i ve Zombie'yi de yapan ünlü makyaj sanatçısı Simon Rose ve ekibi geldi. Şişman göstermek için yapılan makyajlar 4 saat sürüyordu. Kız açlık grevinden sonra kilo almaya başlıyor çünkü. Şişmanlık özgüveni azaltan bir şey değil, önemli olan o kiloyu nasıl aldığı ve taşıdığı. Ama Burcu karakterinin asıl sorunu yalnızlığıydı, bir de kilo alınca dibe çöktü.

        'O kadarı ancak filmde olur, dediğimiz tipler aramızda'

        Türk kadınını beyazperdeye aktarırken izliyor musunuz onları?

        Evet, hatta bu inceleme ilkokulda başladı. Kafeye kitabımla giderim, bir süre sonra kitabı bırakıp yandaki kadını izlerken bulurum kendimi. Nasıl yiyor ne yiyor... Okuldayken "Çaktırmadan birini izleyin ve hikâyesini yazın" demişti hoca. En sevdiğim dersti. Anladım ki o dönemlerden bilinç altıma yerleşmiş modeller var ve uygun rollerde ortaya çıkıyorlar. "Ay yok canım, o kadarı ancak filmde olur" dediğimiz tipler kesinlikle aramızda.

        Kırılma noktanız hangi filmdi?

        Ağlatmak değil ama güldürmek zordur. Çünkü görecelidir. Senin güldüğüne ben gülmem. Bu filmle birlikte özgüvenim arttı ve artık komedi yapmamam için hiçbir sebep yok. Ama kırılma noktam Açlığa Doymak... Gerçekten zor bir roldü. Kilo, bir kadın hele de bir oyuncu için çok önemli. Ben de bazen Burcu gibi kendime yalan söyledim, "Şu kadardan bir şey olmaz" deyip yedim, erkek arkadaşımdan ayrıldım, aşk acısı çektim. Burcu'yla karşılaştığımda bunlar beni yordu.

        Dizi var mı ufukta?

        Görüştüğüm diziler var ama benim için çok güzel bir şey ifade eden bir dizi iki bölüm sonra bitebiliyor. O çok acı. İnsanlar diziler için bir şey yapamıyorlar ama sinema filmleri için yapabilecekleri bir şey var: Filmleri sinemada seyretmek. O yüzden şöyle bir dileğim olsun; güzel bir diziden teklif gelsin ama 20 bölüm desinler. Ben de 20 bölüm oynayacağımı bileyim, bitsin sonra.

        'Evet, annem güzel'

        Sizi görenler "bu kadın çok güzel ama farklı bir şey var" diyor. Ne o farklı şey?

        Annem Arnavut, babam Kilisli, gözlerim babamdan. Ama bence kadının ne kadar güzel olduğu değil, hissettirdiği önemli. Fatma mesela, kendini çok güzel ve süper seksi zannediyor ve bu kocasına geçiyor. Annem 1975 Türkiye Güzeli bu arada...

        Hala güzel mi?

        Güzel bence. Hâlâ çok dik durur, çok güzel bacak bacak üstüne atar. Benim beceremediğim şeyler. Bulaşık yıkarken bile dimdik böyle. Ama Türkiye güzeli olması evin ana konusu olmamıştır hiç.

        Babanız?

        Babam da spikerdi. Ailede bir görsellik vardır yani ama en fazla Türkiye'yi temsil ettiği Japonya'dan bir anı anlatmıştır bir, iki kere. Dalga geçerler ya "Anan güzel mi" diye... "Evet Türkiye güzeli" derken çok eğleniyorum. Hatta ben bir kek reklamında oynadım. Metinde "Annem 1975 Kumburgaz güzeli" gibi bir replik var. Annem Kumburgazlı ve Türkiye güzeli. Abartı olarak yazılmış metin benim için gerçekti. Söyledim, bakıyorlar böyle...

        Diğer Yazılar