Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

STAR Gazetesi’nin 26 Aralık 2014 nüshasında Kemal Gümüş imzalı çok garip bir haber yayınlandı. Haberde, haksız yere Guantanamo’da tutulduğu için ABD’yi işkence suçundan mahkûm ettirmeye çok yaklaşmış iken Türk makamları tarafından tutuklanan ve böylece CIA’ya açtığı davası akamete uğrayan İbrahim Şen isimli bir kişinin hikâyesi vardı. Neden şimdi anlatılıyordu bu hikaye? Çünkü Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2 gün önce Hanefi Avcı’nınki ile birlikte onadığı ilk derece mahkeme kararları arasında bu kişinin cezası da vardı.

Daha sonra İbrahim Şen’in kardeşi Abdülkadir Şen isimli bir kullanıcı, sosyal medyada kardeşinin başına gelenleri de özetleyen bir dizi paylaşım yaptı. Her iki kişiyi de tanımıyorum. Ancak Abdülkadir Şen ismini 2014 Ocak ayında Kilis İHH şubesine yapılan ve “El Kaide baskını” olarak lanse edilen operasyondan hatırlıyoruz. Abdülkadir Şen üzerinden İHH’yı, İHH üzerinden de AK Parti’yi zan altında bırakma amacını taşıyan ve bu silsileyle Türkiye’yi teröre destek veren ülkeler kapsamına aldırmaya çalışan operasyonu yürüten Emniyet Amiri Serdar Bayraktutan, paralel yapı ile mücadele kapsamında gözaltına alındı, onu da biliyoruz.

Abdülkadir Şen, kardeşi İbrahim Şen’i söyle savunuyor: “İbrahim öteden beri resmi yollarla birçok yardım organizasyonunda çalıştı. 2000 yılında Pakistan’a gitti, medreselerde eğitim almak istedi ve bir taraftan da yardım faaliyetlerine eşlik etti. Ancak 11 Eylül bağlantılı Afganistan işgali ciddi kaos oluşturdu. 2001 yılında ABD, bir ailenin ayda 50 dolarla geçindiği Afganistan ve Pakistan’da her yabancıyı teslim edene 5 bin dolar ödül teklif etti. İbrahim Şen de bazı köylüler tarafından 5 bin dolar karşılığında ABD ordusuna teslim edildi. Önce Kandahar, sonra Bagram derken Guantanamo’daki hapishanelerle tanıştı. Guantanamo’da 3 yıl boyunca çeşitli işkencelere maruz kaldı. Burnu ve bilekleri kırıldı, gözleri bozuldu. ABD yönetimi, İbrahim Şen’i 2005 yılında ‘Suçsuz ve aleyhine delil yok’ diyerek serbest bıraktı. Bu durum Wikileaks belgelerinde de var ve orada da İbrahim’in suçsuzluğundan bahsediliyor (https://t.co/0CsHb71oKZ), Belgelerde bir sorgu psikoloğunun, ‘İbrahim Şen hiçbir terör eylemine katılmadan işkencelere uğradı’ ifadesi yer alıyor.”

Devamında olanlar ise yine kardeşinin ağzından şöyle bir şey: Guantanamo’dan çıkan İbrahim Şen 2005-2008 yılları arasında BM ile partnerlik ilişkisi bulunan bir dernekte insan hakları aktivisti olarak çalışıyor. Şen, ABD’ye dava açıyor, davayı ABD merkezli İnsan Hakları Kurumu takip ediyor ve davada epey mesafe alınıyor. ABD makamları gayri resmi olarak Şen’e tazminat teklif ediyorlar. Ancak İbrahim Şen kabul etmiyor. Ve ne tesadüftür ki 2008 yılında kargatulumba tutuklanıyor. Kardeşiyle yaptığı telefon konuşmasında otlu peynir ve çörekotu yağı istemiş, bu konuşmadaki otlu peynir bomba, çörekotu yağı ise sıvı patlayıcı olarak yorumlanmış. İbrahim Şen tutuklanınca, ABD’ye karşı açtığı dava da akamete uğruyor.

Davaya bakan Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde İbrahim Şen’e “Ne işin vardı oralarda?” diye soruluyor. İbrahim Şen, “Gülen’in de oralarda adamları var, onlara da soruyor musunuz?” sorusuna, “Onlar hizmet yapıyor” cevabını alıyor. Peki, Hâkim Mehmet Ekinci’nin, “örgüt üyeliği” mahkûmiyeti verdiği bu dosyadan dolayı Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nden “Pekiyi” aldığını duymak sizi şaşırtır mıydı? Ya şike davasının da hâkimi olduğu? (İlgili haber http://www.haberturk.com/gundem/haber/756629-sike-hakiminin- karnesi-pekiyi)

Türkiye son 10 yıl içinde binlerce kişinin El Kaide üyesi olarak hapse atılmasına sahne oldu. Bunların çok küçük bir oranı ceza aldı. Alakasız kişilerin “El Kaideci” denilerek suçlanması, ABD’lilerin bile tuhafına gitti. (https://wikileaks.org/plusd/cables/10ANKARA133_a.html)

Abdülkadir Şen, “ABD işgaline karşı olmak bizi El Kaideci yapmaz” diyor. Yaptığı tarife uygun mu yaşamaktadırlar bilemem.

Ama bence bu hikâyenin ana teması, kimin El Kaideci olup olmadığı değil.

Bu hikâyenin ana teması, bir ülkenin emniyeti ile yargısındaki bir yapılanmanın ABD adına suçlu avına çıkma işinde bu denli heveskâr olması.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar