Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

AK Parti iktidarı ciddi bir kuşatma altında. Ama bu; pasif bir kuşatma.

CHP, MHP ve HDP’nin açık olmayan işbirliği var, birbirleriyle rekabet etmiyor, birbirlerini karşılarına almıyor, hatta bazen taltif ediyorlar. Bu durum AK Parti’nin sandıktan yetersiz bir oy oranıyla çıkması olasılığına karşı yapılabilecek koalisyonun zemin çalışması gibi yorumlanıyor.

2010’da DTP konvoyunun (o zamanın HDP’sinin) taşlandığı İzmir’de bugün Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla en az 20-30 bin kişi toplanabiliyorsa, ortada doğal siyasi reflekslerin dışında başka bir motivasyon var demektir.

Kürtçe türkü söylenirse vatanın bölüneceğini ileri süren ulusalcılar ve çoğunluğun yönetme hakkını tanımayan Türk solu, HDP şemsiyesi altına buluşuyor. HDP üst kadrosunun Türkiyelileşmekten anladığı, Kürtleri düne kadar kendilerine aman vermeyen Kemalistlerle ve Türk soluyla bütünleştirmek oldu.

Siyasi Kürt hareketinin her talebini düne kadar “bölünme ön aşaması” olarak telakki eden kesim, Erdoğan’ı başkan yaptırmamak için “vatanın bölünmez bütünlüğü” duyarlılığından vazgeçmiş görünüyor, hatta daha önemlisi vazgeçmiş gibi yapıyor. Çünkü HDP’nin arkasındaki güce ihtiyaç duyuyor. Bu hem insan gücü, hem de eli silah tutan insan gücü. Dün de, çoğunluğa karşı sırtlarını dayadıkları silahlı güç ordu idi.

“HDP barajı aşamasın” demem. Çözüm süreci açısından aşmasında fayda görenlerdenim.

Sorun HDP ya da barajı geçmesi değil. Sorun konjonktürel ve bir adamı başkan yaptırmama fikri ve “seküler hayat tarzı” dışında başka ortak noktası olmayan mevzi birlikteliklerinin diğer muhalefet partileriyle kuracakları koalisyon hükümeti. Bu olasılık sadece Kürt olduğu için, HDP’yi beğendiği için ona oy vermek isteyen Kürtlerin ve demokratların yakın geleceği sorgulamasını gerektiriyor.

Diyelim ki Erdoğan başkan olamadı. AK Parti tek başına iktidar olamadı. Sonra?..

Merkez zayıfladığında, güç kaybettiğinde dışarıdan sızmalara da açık hale gelen bir koalisyon hükümetinin nelere sebep olacağını etraflıca düşünüyor musunuz?

Eski Türkiye’de koalisyon öngörülebilir zararlar verirdi. Yeni Türkiye’de ise koalisyon demek sadece ekonominin değil gündelik hayatın belirsizliği demek. Oksijen gibi, sırf var olduğu için hissedilmeyen düzen ve güvenlik zemininin kaybolması demek.

Zira yeni Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan beri sistem dışında bırakılmış toplumsal kitlelerin nihayet vatandaşlık haklarına kavuşması, özgürleşmesi üzerine kuruluyor. Bunun hem eski Türkiye bileşenlerini hem de yeni Türkiye’de özgür olduğu halde sekülerlik vb. gibi etmenler üzerinden eski iktidarlara/aktörlere meyletmiş olanları mutsuz ettiğini de biliyoruz. Sistem bu memnuniyetsizler korosuna karşı yeni düzeni koruma refleksi gösterdiğinde de doğal olarak özgürlükleri kısıtlama eleştirisine tosluyor. Bu yönetilmesi zor bir paradoks, ama iyi kötü yürüyor.

Burada önemli olan, bu mutsuzlar koalisyonunun yeni Türkiye idealine son verdikleri bir olasılıkta, ortaya koyabilecekleri sahici ve inandırıcı hiçbir plana sahip olmayışlarıdır.

Zira bugün AK Parti karşıtlığında birleşen bu suni cephe, aslında yek diğerinin elde ettiği haklardan memnun olmayı öğrenemeyenlerden, çoğunluğun yönetme hakkına inanmayanlardan oluşuyor. Ortak düşmanları ortadan kalkıverdiğinde birbirlerinin kazanımlarından da hoşnutsuz olacaklarından hiç şüpheniz olmasın.

CHP üzerinden İslamofobik Kemalistler, MHP üzerinden şimdiye kadar sokağa dökülmemiş olan barış süreci karşıtı ülkücüler, HDP üzerinden KCK ve PKK; bürokrasi üzerinden paralel yapı söz konusu “başarı”dan pay istemeye kalktığında bu kitlelerin hem birbirleriyle hem de düne kadar “çoğunluk” olan AK Parti tabanıyla nasıl bir çatışmaya sürükleneceğini kestirmek zor.

Türkiye’de 13 yıldır çatışan ama kan dökmeyen dinamikler var. Kan dökmüş ama silah bırakma eşiğine getirilmiş hareketler var. Koalisyon olasılığında sahne alabilecek yeni tabloda ise her şey muğlak.

Sözün özü: AK Parti o denli büyük, önemli siyasi ve toplumsal bir değişimin temelini attı ki, bu değişimin yan tesirlerini de sadece kendisi yönetebilir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar