AK Parti-CHP koalisyonu neden olmadı?
AK Parti ile CHP koalisyonu görüşmeleri olumsuz sonuçlandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, görüşmeler sırasında sergilenen medeni üsluptan, saygılı olmayı elden bırakmayan tutum ve tarzından dolayı AK Parti ve CHP adına görüşme yürüten heyetlere teşekkür etti.
Kanımca söz konusu koalisyon görüşmelerinin bir hükümet kurmakla sonuçlanmaması kayıp olarak görülmemeli, süreç boyunca sergilenen çaba ve saygı, partilerin gelecek zaman dilimindeki tutumlarına da sirayet etmesini temenni ettiğim bir kazanım olarak telakki edilmeli. Kılıçdaroğlu’nun da görüşmelerin saygı çerçevesinde sürdüğünü teyit etmesini umut verici buluyorum. Zira seçimlerin tekrarlanması ya da erken seçim fark etmez, sonuçta bu iki parti, bir süre daha ya iktidar- muhalefet ilişkisi sürdürecekler ya da yine/ yeniden “Koalisyon kurabilir miyiz?” sorusunun peşine düşecekler. İki partinin ilişkilerinin çamurlaşmasından kimseye fayda yok.
Öte yandan AK Parti-CHP koalisyonu görüşmelerinin olumsuz sonuçlanmasında da sürpriz olan bir şey yok. KıIıçdaroğlu’nun dün yaptığı açıklamalar, o anlamda bir miktar sorun içeriyor. Kılıçdaroğlu, “Bize koalisyon önerisi yapmadılar” diyor. Dahası, “Biz anlaşamadığımız başlık görmedik” diyor. “Kırmızı çizgimiz bile yoktu, müzakere etmediler, sadece birbirimizi dinledik” diyor. Nitekim bu ifadeler, “Görüşmeler tiyatrodan mı ibaretti?” gibi bir soru gelmesine neden oluyor. Kılıçdaroğlu’nun net bir biçimde “Hayır, asla” demesiyle konu kapanıyor.
Doğrudur, “Haydi koalisyon yapalım” teklifi gelmemiştir. İyi de, geçmiş 13 yılı bir kâbus ve cehennem dönemi gibi telakki edip “onarım hükümeti” kurmayı teklif ederseniz, AK Parti size nasıl koalisyon teklif edebilir?
Birbirine en iyi ihtimalle 90 derece açı yapan iki ayrı siyasi taraf iken bu şartlarda fazlasıyla lüks bir dayatma içeren “4 yıl gitsin” konusunda ısrar ederseniz AK Parti nasıl koalisyon teklif edebilir?
CHP ile AK Parti’nin koalisyon için görüşmesi, birbirinden hazzetmeyen ama sırf aileleri istiyor diye bir araya gelen kız ile erkeğin durumuna benziyordu. CHP hem hiç beğenmediği AK Parti’nin tamamen “değişmesini” (onarım hükümeti teklifi bu anlama gelir) hem de boşanmayı yasaklayan bir Katolik nikâhı kıyılmasını isteyince (“Kuracağımız hükümet 4 yıl sürsün” teklifi bu anlama gelir) AK Parti “İstersen hiç başlamasın” dedi.
Zira bırakın Türkiye’yi, kimi küresel ya da bölgesel aktörlerin tutumları nedeniyle 24 saat içinde değişebilen hareketli bir coğrafyada ve konjonktürde “4 yıl garantisi” istemek, Katolik nikâhına eşdeğer bir talep.
Ayrıca şunlar da var:
Her ne kadar Kılıçdaroğlu şimdi, “Hiçbir kırmızı çizgimiz yoktu” diyorsa da, basına yansıyan; pek çok analizde yer alan “10 maddeden 7’si üzerinde anlaşılamadı” haberleri CHP tarafından yalanlanmadı. O maddeler arasında zorunlu din dersi kaldırılsın ve 4+4+4 değişsin gibi AK Parti tabanının doğal olarak hemen imam hatip okullarıyla ilintilendirdiği maddeler vardı.
AK Parti dini, mezhepçi bir dış politika yürütüyormuş gibi davranan ve sanki bölgemizdeki gelişmelerdeki tek amil AK Parti hükümeti imiş gibi yapan “laik dış politika” gibi bir madde vardı.
“Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi” ile ilgili değişikliği yakın tarihin tanık olduğu üzere kelleyi koltuğa alıp, canını namlunun önüne koyarak gerçekleştirmiş bir partiye “O değişiklik geri alınsın” önerisiyle gitmek de pek umut vaat eden bir tavır değildi.
Gelgelelim CHP’ye “Neden?” diye sormak da abes; çünkü bu konuları dert etmeyen bir CHP de CHP olmaz. Bu konuları kolayca hazmedecek bir AK Parti’nin AK Parti olamayacağı gerçeğiyle aynı şey.
*
Tamam, olabilse iyi yanları da olurdu. Davutoğlu’nun altını çizdiği, “100 yıldır münazara içinde olan farklı politik ve entelektüel duruşlar, bir ülkeyi, bir vatanı korumak için gerektiğinde bir araya gelebiliyormuş, sahiden lüzum olduğunda milli dinamikler, gereklilikler devreye giriyor, kırgınlıkları, farklılıkları tolere etmeyi mümkün kılabiliyormuş” derdik.
Ama olamadı. Çünkü AK Parti ve CHP, tabanları da dahil olmak üzere, neyin tehdit olup olmadığı, nasıl bir gelecek istediğimiz konusunda ortak kaygı ve endişelere, benzer reçetelere sahip değiller.
- Ankara erken mi sevindi?5 dakika önce
- Trump'ın kazanması Türkiye'yi kuzey Suriye konusunda hareketlendirecek mi?56 dakika önce
- Suruç'ta beliren çözüm, büyük barışın habercisi olsun1 hafta önce
- Silahlar susmadan demokrasi gelir mi?1 hafta önce
- Bahçeli'nin tarihi çağrısı ve TUSAŞ saldırısı2 hafta önce
- 12 yıl önce ölseydi?2 hafta önce
- Yenidoğan skandalına karışan 17 hastane neden hala açık?2 hafta önce
- DEM'in kendisine ait bir iradesi yoksa devlet iradesi olanı işe almalı3 hafta önce
- Yeni dönemin motivasyonu duygusal değil bölgesel3 hafta önce
- "Kadını öldürmek daha kolay" diye mi?1 ay önce