Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İki gündür Kayseri’deki üvey anne şiddetinin başaktörü Songül A.’yı düşünüyorum. Eşinin, önceki evliliğinden olan çocuklarına uyguladığı akıl almaz işkenceleri... Seri katillerde bile görülebilen “Çocuklara asla” kuralından yoksun oluşunu. Oklava kullanıp çocuk bağırsağı delmesini ve sonra o oklavayı çocuğa yalatmasını.

Türkiye’yi ayağa kaldıran soru da haklı: Bütün bunlar olurken öz anne nerede? Çocukların ellerinde gördüğü morluklara ve ifadelerinden rahatlıkla süzülebilecek korkuya nasıl bigâne kalabilmiş?

Şüphelendiği için eve kamera tertibatı koyan baba, neden harekete geçmek için bir müddet daha bekledi?

Baba Akif A. avukatın öyle yönlendirdiğini, şiddetin devamlı olup olmadığını belgelemek ve suçüstü prosedürünü işletebilmek için 3. görüntünün gelmesini beklediklerini söylüyor. Yasaya göre öyle bir zorunluluk yok ama kâğıt üzerindeki hesabın mahkemedeki tabloya, yargıdaki usule uymadığını hepimiz biliyoruz.

Şunu da biliyoruz: Bunları yapan kadın, bunları yapmadan önce sert biçimde durdurulsaydı ya da başına gelecekleri hissedip “şiddet gördüğü” şikâyetiyle ilgili makamlara başvuru yaparak ön alsaydı çoğumuz “Kadına şiddeeet!” diye bağıracak, bir kısmımız da Songül A.’ya hukuk yardımı için bakanlardan randevu sırasına girecektik.

Nitekim hepimizin içini burkan, ayarlarımızı bozan olaya kimilerinin açıkça, kimilerinin içinden geçirdiği bir soru eşlik ediyor: “Bir kadın nasıl bu kadar kötü olabilir?”

Çünkü modern toplumun ön kabulleri arasına da girmiş, yer yer feminizmle de perdahlanmış bazı sabitelerimiz var: Erkek Mars’tan, kadın Venüs’ten önkabulleri. Kadın genel olarak iyidir, erkek genel olarak kötüdür önyargısı. Kadın şiddet uygulamaz, genellikle şiddet görür; bir yerde şiddet varsa o erkekten kaynaklanır masalı... Kadın doğası gereği medeni ve sorunlarını şefkat, dayanışma ve iletişimle çözer, ama erkek öyle mi muhabbetleri.

Gelgelelim işin aslı bu değil. Erkeğe ya da kadına özgü zannettiğimiz çoğu nitelik, savunma mekanizmasından ibaret. Kadınlar bazen sahiden öyle oldukları için, bazen de içine doğdukları toplumsal rolle başa çıkabilmek, zayıflığı daha değerli bir şeyle ikame edebilmek için “iyi, nezih, sevecen” resimler veriyor. Erkekler de bazen sahiden kaba, savaşçı ve teflon oldukları, bazen de başlarına geçirilmiş “iktidar” tacının hakkını verebilmek için şekilden şekile giriyor.

Kadınlar melek değil. İçinden ağır şekilde cezalandırılmayı gerektiren bir canavar, bir yaratık çıkabiliyor.

Nitekim Songül A. da ilk değil. Parmak kamera icat edildiği günden beri kâh anne, kâh üvey anne, yahut bakıcı şiddetinden zarar gören çocukların haberleri düşüyor bültenlere. Bir kaba koyup tarif edemediğimiz için üzülüp kahroluyor, ama “mesele” haline getirmiyoruz. Öylece bırakıyoruz, “münferit vaka” yaftası asarak. Çünkü bunu tarif edersek “Kadın gibi kadın maşallah” gibi, “Buralara kadın eli değmeli” gibi klişelerimiz tahrif olur.

“Kadının yeri evidir” diyen ve kadının geleneksel ve ontolojik rolünü sahiplenirse hayatın bayram olacağını ileri süren amcaların duvara tosladığı yer de burası. Bak “kadın” kendi için en “uygun” yerde; evinde. En masuma karşı suç işliyor ve suç mahalli o çok korunan ve üzerine titrenen “ev” olduğu için, yakalaman da zor.

Modern aile biçimine ve kadın hareketlerine, kadın hakları aktivistlerine sirayet eden feminist ideolojinin de yatacak yeri yok burada. Kadın hareketleri, çocuğun haklarını kadın haklarının doğal uzantısı olarak değil, kadın haklarının rakibi olarak görüyor çünkü.

Bu yaratığı kim zaptedecek peki?

Kadınların şeytanlaştırıldığı sapkın, seksist muhakeme biçimlerinin tuzağına düşmeden, erkeğe oranla güçsüz durumda olan kadını korumak ve aynı zamanda kadına oranla güçsüz durumda olan çocuğu korumak nasıl mümkün olacak?

Sanıldığı kadar basit değil.

Kadını ve erkeği bir tarafa bırakıp mütecaviz ebeveynlerine karşı parmak kameradan ve meraklı komşudan başka hiçbir şansa sahip olmayan çocukları korumaya odaklanmayı sağlayacak bir perspektif lazım.

Çünkü önce çocuk vardı. Kadın ya da erkek olmazdan önce hepimiz çocuktuk.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar