Kılıçdaroğlu'nun ayıbı
Kılıçdaroğlu’nun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’na sarf ettiği “birilerinin önüne yatmış vaziyette...” cümlesi tepki almaya devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nun “siyasi sapık” olmakla suçlanmasına karşılık şöyle yanıt geliyor: “Bu söz ilk olarak Muammer Güler tarafından kullanıldı, o kullandığında itiraz ettiniz mi? Kaldı ki ‘önüne yatmak’ ifadesi ‘korumak, siper olmak’ anlamına gelir. Bunun arkasında cinsel mana aradığınız için asıl sapık sizsiniz.”
Bu savunma saldırısı pek çok açıdan tutarsız.
Evet, bu söz Muammer Güler sarf ettiğinde de yeterince kötüydü. Ama o günler gizli dinlemelerin içeriği hakkında haber ve yorum yapmanın, siyaseti gizli dinlemeleri afişe etme suretiyle dizayn etmeye kalkışanların ekmeğine yağ sürmek anlamına geldiği günlerdi. CHP, grup toplantılarında dakikalarca tape dinlettiği için bunları bilmez, ama böyle bir kural vardır: Gizli ve illegal dinleme ve görüntü kayıtlarının içeriğini, sırf o yönteme itirazın olduğu için afişe etmezsin.
Kaldı ki orada “Önüne yatarım” diyen Güler’in kendisiydi. Birilerine duyduğu bağlılığı bu sözlerle deklare etmeyi seçiyorsa, kendi bileceği iştir. Güler’in özel telefon konuşmasında kendisi için böyle yakışıksız bir söz sarf etmesi Kılıçdaroğlu’na o gündemle alakası olmayan bir kadına “Önüne yatmışsın” demek için mazeret verir mi? Vermez. Arada büyük bir fark var.
Geleneksel terbiye almış, muhtemeldir ki babasının karşısında bile ayaklarını uzatarak oturmayı ayıp saymış bir kadına “Birilerinin önüne yatmışsın” demek için, bu kadar özensiz olmak için hakikaten bu topraklara, içinde yaşadığınız kültüre epey yabancı olmanız gerekiyor. Bu tür izansızlıkların size ne türde siyasal bagajlar yükleyeceğini anlamıyor olmanız gerekiyor.
Oysa anlaması için partililerin neden tam da o sekansta alkış tufanı koparmış olmasını sorgulaması kâfiydi.
Grup toplantısındaki CHP’liler, o sözü TDK’daki gibi alıp “Sema Ramazanoğlu birilerinin önüne siper olmuş” diye anladıkları için mi o kadar büyük bir coşkuyla alkışladılar?
Hayır Sema Ramazanoğlu’na “bel altı” vurulduğunu düşündükleri ve Kılıçdaroğlu’nu “bu cesaretinden ötürü” tebrike layık gördükleri için öylesine coştular.
Gerçek cesaret biraz dürüst olmayı ve hiç değilse “Ben bu anlamda söylemedim, böyle yorumlanacağını bilemedim” deyip özür dilemeyi gerektirirdi.
‘Bİ ŞEY OLMAZ’CILIĞIN SONU...
50 milyon kişinin kişisel verileri siber âlemin bitpazarında. İki gündür yazılıp çiziliyor, kötü niyetli 3. kişiler bu verilerle sizin adınıza pek çok şey yapabiliyor: Adınıza düzenlenen sahte nüfus cüzdanlarıyla kredi alabilirler, çek defteri düzenleyebilirler, ticari hırsızlıklar vuku bulabilir hatta gayrimenkulleriniz sahte nüfus cüzdanlarına çıkarılacak vekâletnameler ve noter aracılığıyla devredilebilir ve daha birçok şey. Dün itibarıyla bankalar “Biz rahatız, sıkıntı yok” diyorlardı. Bankaların bu krizi fırsata çevireceğini, Findeks gibi, kişilere finansal varlıklarını koruma ve yönetme fırsatı veren ürünlerin satışına ağırlık vereceklerini öngörmek mümkün.
Öte yandan dün konuştuğum noterlerin daha dünyadan haberi yoktu. Varlık sebebi, hak ve borç doğuran hukuki işlemleri denetim altına almak, ticari hırsızlıkları engellemek olan noterlerin acilen teyakkuza geçirilmeleri gerekiyor.
TC kimlik numaralarının değiştirilmesi kararı alınsa bile bu kararın sonuç doğurması için 3-5 yıl gerekiyor. Çipli nüfus cüzdanına geçişin hızlandırılması tek çözüm gibi görünüyor. Çünkü bu nüfus cüzdanlarında taklit edilmesi imkânsız (şimdilik) parmak izi, biyometrik bilgiler, avuç izi gibi ayırıcı nitelikler de bulunuyor. Telefon aracılığıyla işlem yapan kurum ve kuruluşların ise en azından acil bir güvenlik önlemi olarak ses tanıma gibi sistemleri aktive etmeleri gereklidir diye düşünüyorum.
Sızıntının YSK’nın partilerle paylaştığı verilerin çalınması sonucu ortaya çıktığı, MERNİS kaynaklı olmadığı ifade ediliyor. Dün verilen tarihe göre kişisel bilgiler YSK’nın 2008’de partilerle paylaştığı bilgilerle orantılı. Ancak yeterli delil olmadan herhangi bir siyasi partiyi adres göstermenin doğru olmadığı ortada.
Zira 2013’te hazırlanan DDK raporuna bakarsanız, olması an meselesiydi. O rapor teknoloji ve bilişim devrimine ayak uydurmak için gösterdiğimiz iştah ile o devrimi denetim altında tutmak için sarf ettiğimiz dikkat arasındaki ters orantının belgesidir.
- Ankara erken mi sevindi?5 dakika önce
- Trump'ın kazanması Türkiye'yi kuzey Suriye konusunda hareketlendirecek mi?56 dakika önce
- Suruç'ta beliren çözüm, büyük barışın habercisi olsun1 hafta önce
- Silahlar susmadan demokrasi gelir mi?1 hafta önce
- Bahçeli'nin tarihi çağrısı ve TUSAŞ saldırısı2 hafta önce
- 12 yıl önce ölseydi?2 hafta önce
- Yenidoğan skandalına karışan 17 hastane neden hala açık?2 hafta önce
- DEM'in kendisine ait bir iradesi yoksa devlet iradesi olanı işe almalı3 hafta önce
- Yeni dönemin motivasyonu duygusal değil bölgesel3 hafta önce
- "Kadını öldürmek daha kolay" diye mi?1 ay önce