Akif Emre
DÜNYA ve ülke Müslümanlarının çektiği acılara bakıp kalbi kırılmış, İslami hareketlerde çare aramış herkes, yolculuğunun bir eşiğinde onun ismiyle karşılaşmıştır. Çünkü İnsan Yayınları ile tanışmıştır, Küre Yayınları, İz Yayınları, Yöneliş ve Bilim Sanat Vakfı ile. Hiç olmadı Aliya İzzetbegoviç’le yaptığı görüşmeye denk gelmiştir. Balkanlar’dan Filistin’e, Endülüs’ten Afrika’ya kadar Müslüman coğrafyada yaptığı medeniyet taramasından elde ettiği bulgularla şaşkınlığa düşülmüştür. Bu karşılaşmanın dostluğa dönüştüğü insanlardansanız, onun nasıl gıpta edilesi bir bütünlüğü olduğunu, nasıl bir onur savaşı verdiğini anlama şansına da sahip olmuşsunuz demektir.
En büyük mutluluğu Afrika’nın en uzak köşelerinde İslam medeniyetinin ayak izlerini bulmak olan bir adamla arkadaş olmak sahiden şanstır.
Endülüs’ün din değiştirmeye zorlanan Müslümanlarının bugün “Morisko” diye adlandırıldığını, İslam-Hıristiyanlık karması bir din üzere yaşadıklarını uzun uzun dinleyebileceğiniz kaç kişi vardır? Ahlak, vicdan, şeref, onur gibi kavramları tabela değeri gibi değil, bedeli ödenmiş bir kazanım olarak kuşanan kaç kişi var?
Onur savaşı, evet. Onur, prensipleri çıkarların önünde tutabilmeyi gerektiriyor. Yola çıkarken iktisap ettiklerinizi yolculuk esnasında da korumayı. Düşünceleri, fikirleri, tarz-ı hayatı seçerken tavizsiz olmayı... Takdir edersiniz ki böyle bir yaşam, pragmatizmin, şartlara uygun hareket etmenin, fırsatları değerlendirmenin yanından geçmediği için başlı başına savaş ilanı. Sonuç her koşulda kendin kalabilmenin, eğilip bükülmemenin mümkünlüğüne dair kapı gibi bir rol model. Ne kadar uzağa savrulduğunu, ne kadar doğru olduğunu kendisine bakarak tartabileceğin, yön tayini yapabileceğin bir yıldız. Ancak insanların gerçek yıldızlarla sorunu var. Kıymetlerini ancak sönerken anlıyorlar.
DEĞERLİ YALNIZLIK
Ölüm haberini duyduğumda, “İşte şimdi bittik” duygusuyla baş başa kalmam bundan olsa gerek. Çünkü böyle insanlar sadece gitmiş olmuyor, onlardan geride kapkara bir sema kalıyor. Ağabeydi Akif Emre. Ama abi-kardeş ilişkisinin doğasıyla gelen hiyerarşiden hoşlanmaz, eşit ilişki kurmaya önem verirdi. İnsanlara değer verirdi, ama standartları da vardı.
Mütevazıydı, ama inandığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi inananların sahip olduğu güce sahipti: Yargılama hakkına. Dolayısıyla, biraz korkulurdu ondan. Yargılayacağından değil, böyle bir şey yapmaya kalksa, haklı olacağından. Sadece varlığıyla bile insanlara neyi kaybettiklerini hatırlatabiliyordu çünkü.
Belki de bu yüzden, bugün çok iyi yerlerde olan kudretli kimselerde dolaylı ya da dolaysız katkısı olmasına rağmen, yalnızdı. Ama değerli bir yalnızlıktı bu.
Bugünün iktidar bloğuna sonradan eklenmiş olanlar bilmez, kendi propagandasından başka hiçbir sesten hazzetmeyen siyasetin geldiği evrede gözünü açanların da bilmeyeceği kesin. Ama Akif Emre, onyıllarca baskı altında tutulmuş İslami düşünüş ve yaşayış geleneğinin “özgürleştirilmeye değer” olduğunu “hatırlatma” mücadelesinin öncülerindendi. Bunun anlamı herkeste bir parça emeği olduğu gerçeğidir. Ancak son dönemi bu gerçekle mütenasip bir huzur içinde geçmedi.
Şimdi bakıyorum sosyal medyaya; kimse onun yalnızlığını üstüne alınmıyor, sıcak patates oldu bu ölümün çağrışımları. Kimse tutmak istemiyor. Sahici ve hakiki bir üzüntü var, çünkü “adam” sahici. Ancak itiraf edilmesi gerekir ki, bu üzüntünün bir kısmı vicdan azabı. Keşke layıkıyla yüzleşilebilse. Zira on yıl sonra bu ülkede hâlâ hakiki Müslüman diye bir şey olacaksa, bu devlet gücüyle olmayacak, sesi gür çıkan ama ayrıcalık, ihale, komisyon peşinde koşan parti yandaşları sayesinde olmayacak, yahut dini bozarak onu spiritüel bir akım haline getirmeye çalışanlarla da olmayacak. Akif Emre gibi bazen anlaşılması zor olan ama hayatıyla inancı uyum içinde olan, duygularıyla düşüncelerini senkronize edebilmiş, ilkeler konusundaki tavizsiz, merhamette cömert bir ahlaki duruşu yaşatabilen örnekler sayesinde olacak.
- Ankara erken mi sevindi?5 dakika önce
- Trump'ın kazanması Türkiye'yi kuzey Suriye konusunda hareketlendirecek mi?56 dakika önce
- Suruç'ta beliren çözüm, büyük barışın habercisi olsun1 hafta önce
- Silahlar susmadan demokrasi gelir mi?1 hafta önce
- Bahçeli'nin tarihi çağrısı ve TUSAŞ saldırısı2 hafta önce
- 12 yıl önce ölseydi?2 hafta önce
- Yenidoğan skandalına karışan 17 hastane neden hala açık?2 hafta önce
- DEM'in kendisine ait bir iradesi yoksa devlet iradesi olanı işe almalı3 hafta önce
- Yeni dönemin motivasyonu duygusal değil bölgesel3 hafta önce
- "Kadını öldürmek daha kolay" diye mi?1 ay önce