Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüş 15. gününde. Maalesef yürüyüşten daha çok dikkat çeken, bu yürüyüşü bir tehdit olarak algılayanların yaptıkları, söyledikleri. Şimdiye kadar sürekli olarak Kılıçdaroğlu’nun bozgunculuk çıkarmak için yürüdüğü yazılıp çizildi. FETÖ talimatıyla yürüdüğü iddia edilebildi. Darbeye çanak tutmak için yürüdüğü ileri sürüldü.

Oysa dışarıdan, objektif bir gözle bakıldığında sadece şunlar görüldü: Milyonlarca kez halktan kopuk olmakla suçlanan CHP Genel Başkanı, insanların iftar sofralarına oturdu, güzergâhındaki kimselerle bayramlaştı. Bozkurt selamı verene bozkurt selamı verdi. Bayramın ilk günü rahatsızlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geçmiş olsun dileklerini iletti. Genelge yayınlandı, trafik akışının korunması için, yolları kapatmamak için araçların yol kenarına park edilmesi yasaklandı. En fazla 6 kişi yan yana yürüyebilir, o bile belirlendi. Polisin ve jandarmanın bütün ikazlarına uyulacak. Laf atanlara sadece alkışla karşılık verildi, ağız dalaşına girmekten kaçınıldı. Sadece Türk bayrağı ve “Adalet” yazılı pankart ve dövizler kullanılıyor. Yerli yersiz herkesin aklına gelen sloganı atması yasaklandı. “Alkollüydüm hatırlamıyorum” denmemesi için yürüyüş ve konaklama alanlarında alkollü içki yasaklandı. Kılıçdaroğlu bir ara, yani KHK ile işlerinden atıldıkları için açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için grevlerinin 109. gününde açıklama yaptı, “Grevi bırakın, hayatınıza kıymayın” dedi.

Şimdi insan haliyle şaşırıyor. Hemen herkesin malumudur zira; provokasyon ve anarşi isteyen bir akıl daha çok açlık grevi ve eylemsellik ister, kargaşaya giden kanalları kapatmakla değil, açmakla ilgilenir. Kavga eder, kavga çıkmıyorsa döner kendi bacağıyla kavga eder ve gerilimi artırır. Kılıçdaroğlu bunların hiçbirini yapmadı. Günün sonunda ne oldu? Adamın kaldığı yere, Düzce’deki konaklama alanına bir kamyon dolusu tezek döktüler.

Haberi okuduğumda gözlerime inanamadım. İşin içerdiği rezillik, insafsızlık bir yana. “Adalet yok” diyene “Yalan söylüyorsun, ülkede adalet var” demek için seçilen yol, adamın yoluna tezek dökmek olduğunda doğal olarak sormak gerekiyor: E peki, şimdi bu kimin tezini doğruladı?

DAHA MİLLİ GÖSTERMEZ

Nasıl oluyor da, hükümete yakın olan, hükümetle ittifak haline olanlara yakın olan CHP karşıtları, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün aslında CHP’nin değil kendilerinin sınavı olduğunu anlayamıyor?

“Başkalarının demokratik haklarını kullanmaları senin yararına olmadığında tavrın ve tutumun ne oluyor?” testi bu.

Velev ki sana fazla gelen adalet, ona az geliyor, olamaz mı? Bu kadar mı tahammülsüzsün ve söz konusu adalet talebinin senin bu tahammülsüzlüğünden ileri gelebileceğini akledemiyor musun?

Ayrıca demokrasinin şiarı, iktidarın bir de muhalefeti olması gereği ise eğer, bir muhalefet partisi olan CHP’den ne bekleniyor, anlaşılır gibi değil.

Sahi Cumhurbaşkanı’na ve hükümet politikalarına ters düşmeyen bir muhalefet mi isteniyor? Böyle bir şey mümkün mü?

Bırakın CHP’yi, AK Parti ile açık bir ittifak ilişkisi içinde olan MHP bile “AK Parti ile ters düşmeme” beklentisini uzun vadede karşılamayacaktır, çünkü gerçekçi değil.

CHP’nin tevarüs ettiği ideolojiyi sevmeyebiliriz. Uzak ve yakın zamanlarda sergiledikleri ya da yanında durdukları haksızlıkları eleştiririz. Yüzlerce kez de eleştirdik. Öte yandan 17-25 Aralık’tan sonra giriştiği, “Şu paralel yapıyı azıcık da ben kullanayım” acullüğünü biliyoruz, kaç kez yazdık. Ama siyasi fırsatçılık ayrıdır, FETÖ’cülük ayrı. Elde sağlam delil olmadan CHP’yi FETÖ’cü addetmek ve yürüyüşü de FETÖ’ye bağlayarak kriminalize etmek kimseyi daha yerli ve milli göstermez. “Bize faydası olmayan muhalefeti istemiyoruz” kafasına sahip bir oportünist olunduğunu gösterir, o kadar.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar