"Kriminolojinin başındaki kişi"
Türkiye’nin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili çok konuşuldu, çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Ancak iki gün önce yayınlanan ve FETÖ liderinin örgüt üyelerine yaptığı bir itirafı içeren video kaydı pek çok açıdan ilginçti. FETÖ elebaşı Gülen söz konusu kayıtta kendisini ziyarete gelen ‘Kriminolojinin başındaki kişi’ olarak tanımladığı bir üyenin ifadesini aktarıyor. O isim FETÖ elebaşına şöyle diyor: “Özal zehirlendi diye rapor verecektim ama beni görevden aldılar”.
Bu ifade Turgut Özal’ın naaşının çıkarıldığı ve incelendiği dönemleri hatırlamayanlar için çok fazla anlam ifade etmeyebilir. Ancak bu ifadenin ne anlama geldiği ise kısa bir süre önce yayımlanan gazeteci – yazar Köksal Akpınar imzalı “Kabir Azabı – Özal’ın Ölüm Biyografisi” adlı kitapta etraflıca incelenmiş durumda.
Akpınar’ın kitabı FETÖ’nün Turgut Özal’ın ölümünü ve zehirlenme iddiasını dilinden düşürmediği dönemi ve Özal’ın naaşının belirli bir ‘hedef’ için araçsallaştırılmasını mercek altına alıyor.
Hatırlayalım; Özal’ın şüpheli ölümüyle ilgili soruşturma, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülüyordu. Özal bu soruşturma kapsamında, ölümünün üzerinden 19 yıl geçtikten sonra 2 Ekim 2012 tarihinde mezarından çıkarıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu dokuları incelerken, Zaman ve Bugün Gazeteleri ardı ardına Özal’ın fare zehirinden mi, polonyumdan mı yoksa daha ağır bir zehirden dolayı mı öldüğü konusunda birbirinden yaratıcı iddialar ileri sürerek adeta yarışa girmişlerdi. Nisan ayından çıkan ‘Kabir Azabı’ kitabı işte bu yarışın temel motivasyonunu ortaya koyuyor. Akpınar’ın belgelediği olay örgüsüne göre Özal’ın zehirlenmesi ile ilgili soruşturma Zirve davasındaki iki gizli tanığın ifadeleri üzerinden başka hedeflere uzatılacak ve örgütün amaçları doğrultusunda başka sonuçların alınması sağlanacaktı.
Kısaca şöyle: Zirve davasında* iki gizli tanık, Özal’ın 4 ayrı öldürücü madde ile zehirlendiğini iddia ediyordu. Hatta işi planlayanın da Özal öldüğü sırada Şırnak’ta görevli Üsteğmen olan Levent Ersöz olduğunu iddia etmekteydiler. İddialarına göre sözde öldürücü darbeyi de Semra Özal vurmuştu. Eğer rapor Zirve Davası’nın gizli tanığı İlker Çınar’ın ifade ettiği şekliyle çıkmış olsaydı, muhtemelen bugün Semra Özal eşini öldürmekten suçlu bulunacaktı. Ama öyle olmadı, çünkü gizli tanığın ifade ettiği zehirli maddelerin tamamı Özal’ın bedeninde bulunmadı. Topraktan alınan numunelerde çıktı. Dokularda yapılan incelemelerde ise ağır metallerin normal popülasyonda olduğu tespit edildi.
Kitapta Semra Özal ve Ahmet Özal’ın şüpheli olarak 20 ay boyunca nasıl teknik ve fiziki takibe maruz kaldıklarını anlatan kısımlar ilginç. O süreçte Ahmet Özal ile o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmelerini depolayan ve daha sonra tespit edilerek yargılanan polislerden birinin (Ömer Aydın) ifadesi önemli. 11 Aralık 2014 tarihli duruşmada sanık polis Ömer Aydın çarpıcı bir itirafta bulunuyor: “Adli Tıp Kurumu’nca bize ve savcılığa Özal’ın zehirlendiği yönünde raporu açıklayacakları bilgisi gelmişti.”
Oysa Adli Tıp Kurumu’nun rapor yazılmadan soruşturmada görev yapan polislere böyle bir haber uçurma hatta kesin bilgi verme yetkisi yok. Polisin de daha tamamlanmamış, ortaya çıkmamış, yazılmamış rapor üzerinden Semra Özal’ı ve Ahmet Özal’ı itham eden girişimlerde bulunmaya hakkı ve yetkisi yok.
İki gün önce yayınlanan FETÖ liderinin itirafı, Özal’ın naaşının çıkarıldığı günlerde örgüt mensubu polisler, Adli Tıp çalışanları ve yayın organlarının eşgüdüm halindeki çalışmalarını teyit ediyor, hatta büyük olasılıkla sonuç isteklerine uygun çıkmadığı için yaşadıkları hayal kırıklığını gösteriyor. Zira Akpınar’ın iddialarından anlaşılan o ki, örgüt Özal’ın kabri açılmadan önce katili belirlemişti. Kabir açıldıktan sonra da Emniyet, yargı ve medyanın okları hep aynı yeri işaret etmişti. Eğer Krimonolojinin başındaki o şahıs, ‘vazifeden alınmayıp’ , Zirve davasının gizli tanıklarını teyit eden bir rapor yazabilmiş olsaydı, Özal’ın zehirlenmesi davaya bağlanacak, meselenin gidişatı ‘Levent Ersöz şantaj yaparak azmettirdi, Semra Özal da öldürdü” yoluna girecekti.
Köksal Akpınar “Özal öldü mü? Öldürüldü mü?” sorusu ile ilgili bütün iddialara yer vermiş ama kararı okuyucuya bırakmış.
En dikkat çeken tez Prof. Dr. Sevil Atasoy’a ait olan. Özetle şöyle: Turgut Özal düzenli olarak atenolol isimli tansiyon ilacı kullanıyordu. Son gün bu ilaçtan çok fazla yuttuğu belli. Öyle olmasa İstanbul Adli Tıp Kurumu yarılanma ömrü 6 saat olan bu ilacı, 19 yıl sonra yaptığı otopside elini attığı her organda bulamazdı. Özal’ın intihar etmediğini biliyoruz. İlacın acı bir tadı olduğu biliniyor. Ancak toz halinde katı yiyeceğe, yemeğe karıştırılmış olabilir.
13 Temmuz 2013 tarihinde Milliyet Gazetesi’ne verdiği röportajda söz konusu ‘atenolol’ tespitiyle ilgili olarak şunu söylemiş Atasoy: “Özal’ın nasıl öldüğünü söylüyorum, beğenmiyorlar.”
Beğenmeyenlerin kim olduğu hepimizin malumu.
*Zirve davası, Zirve Yayınevi katliamının sanıklarının yargılandığı dava. Malatya'da 18 Nisan 2007'de Hristiyan içerikli kitap dağıtımı yapan Zirve Yayınevi'nde çalışan Alman uyruklu Tilmann Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel boğazları kesilerek öldürüldü. Zanlılardan Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım olay yerinde yakalandı. Zirve Yayınevi katliamı Mart 2011'de Ergenekon soruşturması kapsamına alındı. 17 Mart 2011'de dönemin Malatya Jandarma Alay Komutanı olan emekli Albay Mehmet Ülger'in de aralarında bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, görülmekte olan dava kapsamında üç kişinin boğazlarının kesilerek öldürülmesi ile ilgili olarak Hurşit Tolon'un da aralarında bulunduğu dört kişi hakkında 18 Ocak 2013 Cuma günü tutuklama kararı verdi
28.09.2016’da aralarında emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un da bulunduğu 16 sanık "terör örgütü üyeliği’ suçlamasından beraat etti.
- Ankara erken mi sevindi?5 dakika önce
- Trump'ın kazanması Türkiye'yi kuzey Suriye konusunda hareketlendirecek mi?56 dakika önce
- Suruç'ta beliren çözüm, büyük barışın habercisi olsun1 hafta önce
- Silahlar susmadan demokrasi gelir mi?1 hafta önce
- Bahçeli'nin tarihi çağrısı ve TUSAŞ saldırısı2 hafta önce
- 12 yıl önce ölseydi?2 hafta önce
- Yenidoğan skandalına karışan 17 hastane neden hala açık?2 hafta önce
- DEM'in kendisine ait bir iradesi yoksa devlet iradesi olanı işe almalı3 hafta önce
- Yeni dönemin motivasyonu duygusal değil bölgesel3 hafta önce
- "Kadını öldürmek daha kolay" diye mi?1 ay önce