Faili bulamadık mağduru gözaltına alalım
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2 Eylül tarihinde yaptığı açıklamada, "İdam cezasının hukuk mevzuatımıza tekrar alınması, iğrenç ve ilkel suçların işlenmesini caydırabilecektir. MHP idam cezası meraklısı değildir ancak korku sınırını geçen suç ve suçlularla mücadelenin başarısı için başkaca bir seçenek olmadığı nettir" ifadelerini kullanmıştı.
AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan da bu fikirlere katıldığını beyan ederek şu ifadeleri kullandı: "Eğer vatandaşlarımız ülke barışını tehdit eden, huzurunu tehdit eden suçlarla ilgili idam cezası istiyorsa biz de parlamentoda bunun gereğini yapmak zorundayız. Uluslararası hukuk da buna saygı duymak zorunda. Biz de gereğini en yakın zamanda hayata geçirmek suretiyle yapacak, toplumsal barışımıza, vatandaşlarımızın adalet beklentisine uygun hukuk inşası üretmeye devam edeceğiz.”
MHP’nin kastettiği tecavüz ve pedofili suçları. Öyle bile olsa, idam cezasının insani/gayri insani olduğunu tartışmadan önce, böyle geri dönüşsüz bir cezanın talep edilebilmesi için hukuk sisteminin fevkaladenin fevkinde işleyen bir mekanizmaya sahip olması lazım. Var mı bizde o? Elbette hayır.
Öte yandan AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın bu çıkışı alıp ‘siyasi suçları’ kastettiğini düşündürten yeni cümlelerle harmanlaması ayrı bir skandal.
“İdam cezası gelirse, bu ceza iktidarlar tarafından suistimal edilir, siyasi davalara da uygulanır’ eleştirisini hem haklı çıkaran hem de sollayarak naif bırakan bir ışık hızıyla niyet ortaya çıkmış. “Ülke barışını tehdit eden” ne demek? Ya da ne olduğu fazlasıyla açık değil mi? “Siyasi olarak savunulmaması gereken bir görüşü savunan, siyasi gerekçelerle durmaması gereken bir yerde duran kişiler için ceza uygun görülürken menüde idam da olsun istiyoruz”un izharından başka bir şey değil bu izah. Ört ki ölem. Yardım et delirmeyem.
Cahit Özkan diyor ki “Vatandaşın adalet beklentisine uygun hukuk inşası gerekir”
Beklentinin fazlasıyla düşmüş olması en büyük güvencesi galiba. Zira bu ülkede vatandaşın devletten beklentisi artık sorumlu olmadığı işlemediği bir suçtan dolayı gözaltına alınmamak.
Latife değil. Gerçek.
Sosyal medyada epeydir ‘sağlam irade’ adıyla faaliyet gösteren, son yıllarda iktidara muhalif paylaşımlar yapan Taha Ün’ün başına geldi.
Yanlış anlaşılma olmasın. Son zamanlarda hem yazarlar, hem siyasi konularda muhalif paylaşım yapan sosyal medya kullanıcıları pek çok kez hukukun silah olarak kullanılmasından zarar gördü.
Ancak şikayet edilmediği halde, sanığı zanlısı şüphelisi olmadığı bir soruşturmadan dolayı, sabaha karşı gözaltına alınıp evi aranan ve kelepçelenerek adliyeye götürülen ilk kişi Taha Ün olabilir.
Adım adım gidelim.
MEMUR SEN AÇIKLAMA YAPINCA GERÇEK ORTAYA ÇIKTI
2018 yılında Taha Ün, Memur Sen’in yaptığı bir basın açıklamasını retweet etti. Adamın biri retweet edilen basın açıklamasının altında hem Memur Sen’i hem Taha Ün’ü mentionlayarak küfretti. Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’ın avukatları da doğal olarak küfür eden kişinin gerçek ismini ve adresini de tespit ederek suç duyurusunda bulundular. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturmanın üzerinden iki yıl geçti. 18 Eylül sabahı Taha Ün’ün eşi Sema Ün’ün paylaşımlarından da anladığımız kadarıyla sabah 07.45’te polisler kapıya dayandı. Bir hakaret davası dolayısıyla arama izinleri olduğunu söyleyerek evi ‘aradılar’ ve hiçbir tebligat yapılmamış olmasına rağmen Taha Ün’ü karakola oradan da ‘kelepçe takarak’ Kartal Anadolu Adliyesine götürdüler.
Başka birinin yazdığı küfürlü tivitten dolayı kelepçelenip götürülürseniz doğal olarak Memur Sen avukatlarının hadiseyi yanlış anlayıp, küfreden kişi ile birlikte Taha Ün’ü de şikayet ettiğini düşünürsünüz.
Asıl bomba burada zaten.
Böyle bir şikayet yoktu. Yani Memur Sen Başkanı Ali Yalçın’ın avukatları olması gerektiği şekilde sadece küfür eden hesabın sahibi ile ilgili şikayette bulunmuştu.
Memur Sen hukuk müşavirliği sosyal medya için hazırladığı açıklama metninde şunu diyordu:
“Konfederasyonumuzun ve Genel Başkanımızın Taha Ün’e yönelik herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını kamuoyuyla paylaşırız.”
Bu arada belirtmek isteriz ki, asıl fail ortalarda yok.
Gerek Ankara cumhuriyet Başsavcılığı gerekse bir adama zanlısı olmadığı bir dosyadan dolayı yakalama kararı verebilen 3. Sulh Ceza hakimliği tek bir olayda birden fazla hukuk skandalını birleştirip tespih yapmayı başarabildi.
Şimdi en baştan itibaren düşünün.
Mesai saatleri dışında hakkında şikayet olmayan bir adamın kapısına dayanılıyor. O kişi AK Parti’den koparak kurulan Gelecek Partisi'nin iletişim ajansının başkanı, eşi Sema Ün, Gelecek Partisi’nin kurucu üyesi.
O kişi, zanlı değil, sanık değil, hatta o hakaret hadisesinde mağdur durumda olan biri ama kelepçelenip adliyeye sevk ediliyor.
Hakaret soruşturmasında ev araması yapılmaz, ama yapılıyor. Ev didik didik aranıyor, herhalde hakaretten arda kalan bir malzeme varsa, huni olur, ıslak mendil olur delil olarak alınmak isteniyor, kim bilir? Allahu alem.
Demem o ki, vatandaşın hukuk güvenliği asgari düzeyin altında.
Olay siyasi öç alma ve gözdağı verme operasyonu ise ayrı bir vahamet var, bu isim hakkında herhangi bir şikayet olmadığı gözlerden kaçmışsa daha ayrı bir vahamet var.
Ya vatandaşın soruşturmanın faili değil mağduru olduğunu ayırt edemeyen bir kovuşturma- soruşturma sefaleti var. Dosyaya bakmadan karar veren savcılar, dosyaya bakmadan yakalama kararı çıkaran hakimler var. Ya da daha yargının siyasi öç alma aracı olarak, gözdağı verme aracı olarak kullanıldığı bir düzende hukuk devleti olunamayacağını umursamayan bir sistem sorunu, hukuk devleti adına bir meşruiyet krizi söz konusu.
İkisi de yargı mekanizmamız açısından korkunç bir düzeysizliğe delalet ediyor.
Her iki durum, her iki ihtimal de birbirinden korkutucu.
Çünkü mekanizma bu iken, bu ‘ayranı yok içmeye kürkle gider markete’ durumumuza rağmen, böyle bir düzen-sizlikte, laçkalıkta idam cezası, sadece muktedirlerin canını sıkanı yasal yoldan ortadan kaldırmasına yarar, başka bir şeye değil.
- Diğer siyasetçilere örnek olsun diye mi?23 dakika önce
- Ankara erken mi sevindi?4 gün önce
- Trump'ın kazanması Türkiye'yi kuzey Suriye konusunda hareketlendirecek mi?2 hafta önce
- Suruç'ta beliren çözüm, büyük barışın habercisi olsun3 hafta önce
- Silahlar susmadan demokrasi gelir mi?3 hafta önce
- Bahçeli'nin tarihi çağrısı ve TUSAŞ saldırısı4 hafta önce
- 12 yıl önce ölseydi?4 hafta önce
- Yenidoğan skandalına karışan 17 hastane neden hala açık?1 ay önce
- DEM'in kendisine ait bir iradesi yoksa devlet iradesi olanı işe almalı1 ay önce
- Yeni dönemin motivasyonu duygusal değil bölgesel1 ay önce