Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

AK Parti’nin 7. Olağan Kongresi geride kaldı. Ağırlıklı olarak geçmişe gönderme yapan, köklerini mazide arayan ve ‘medeniyet nöbeti’ kavramı ile öne çıkan bir temaya sahipti kongre.

Bu anlamda kongrenin, heyecan yaratmak bir tarafa, Erdoğan’ın samimi bağlılarında, özellikle MKYK’ya atanan isimler itibariyle burukluk yarattığı bile söylenebilir.

Durum bu olmasına rağmen bir de kabine değişikliği bekleniyor.

Yürütmenin başı çıkıp "Yahu benim böyle bir vaadim var mı?" dese ne olacak bilmiyorum ama Ankara’da ne hikmetse herkes kabine değişikliği bekliyor.

Gerçi insanların hakkına girmeyelim, kongreden bir gün önce bir TV kanalında Mahir Ünal, "Değişim konuşulmaya başlayınca kaçınılmaz olarak sistemin hepsinde bir hareketlilik oluyor. 2023'e yönelik sadece partiye yönelik değil, ekibinde yeni bir düzenlemeye gidecektir. Önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz” diyerek isteyerek ya da istemeden beklentileri körüklemişti.

O kadar ki, değişeceği söylenen bakanlardan biri on beş gün önce yardımcılarına veda konuşması bile yaptı.

Ancak kongre günü ilan edilen tek değişiklik Fatma Betül Sayan Kaya’nın liste dışı kalması ve 2019 yerel seçimlerinde yaşanan kayıpların müsebbipleri olan Ali İhsan Yavuz, Mehmet Özhaseki gibi isimlerin ödüllendirilmesi oldu.

Akabinde de değişen bir şey yok.

Sadece şüyuu vukuundan beter bir kabine meselemiz var.

Sahi neden bütün umutlar yeni kabineye bağlandı, anlamak zor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet modelinde bir bakan gitmiş gârisi gelmiş, çok büyük bir fark yaratıyor mu?

Ayrıca şu an adı geçen bakanlıklardan hangisinin değişmesini talep etmek sağlam ve tutarlı bir gerekçeye dayanıyor?

16 BAKANIN SADECE 3’Ü SİYASET KÖKENLİ

Bence de gönderilmeleri ciddi bir çizgi değişikliğine ve restorasyona işaret edebilecek ve anlamlı analizlere neden olabilecek bir iki bakan var ama onların ismi de değişeceği söylenen bakanlar arasında geçmiyor sonuçta.

Diyorsanız ki, “Şu an 16 bakanın sadece 3’ü siyaset kökenli. Geri kalanı teknokrat. Durum böyle olunca bazı işler, icraatlar siyasetin söylem ve çözüm üreten imkanlarından mahrum kalıyor. Kabinede siyaset kökenli daha fazla bakan olmalı.”

Evet, bu haklı bir taleptir.

Ancak bu talep ‘kabine değişikliği beklentisi’ ile savunulamaz.

Böyle bir talep, AK Parti içindeki siyasetçilerin eğer kendilerine özgü bir düşünce, duruş ve yöntemleri varsa o doğrultuda siyaset yapmaya başlamaları ile olur.

HALKIN BÖYLE BİR GÜNDEMİ VAR MI?

Öte yandan halkın kabine değişikliği yönünde bir beklentisi olduğunu söylemek zor.

Ankara hariç.

Nitekim Ankara’daki bir kaynağıma “AK Parti ve genel merkez etrafındaki kümeler neden Kabine değişikliğine bu kadar anlam yüklüyor? Değişiklik neyi değiştirebilir ki?” diye sordum. Şu cevabı aldım: “Bu söylenti nedeniyle iki buçuk aydır bakanlıklar durmuş durumda. Kimse çalışmıyor. Herkes sonucu bekliyor” dedi.

Yani kabine değişikliği, görev tanımı gereği çalışması gereken bürokrasiyi yeniden çalıştırmak için gerekiyor. Ört ki ölem.

Kongrede öne çıkan ‘medeniyet nöbeti’ temasıydı. Ama Ankara’da tutulan medeniyet nöbeti değil, ‘Resmi Gazete nöbeti’.

Üzücü tabii.

Ancak dediğim gibi, milletin böyle bir gündemi yok.

AK Partili ya da MHP’li olanlar “Cumhurbaşkanlığı hükümet modelinde son sözü reis söyler. İster alır, ister gönderir” diye bakıyor.

Muhalefette olanlar ise “Bakan mı var yahu? Bunların hepsi aslında tek kişi” diye düşünüyor.

Buna mukabil, halkın hemen hemen tamamının çok daha öncelikli sıkıntıları var.

Bakınız: Geçim sıkıntısı. Ekonomi.

Evvelden haftada iki kez kuruyemiş alabilenler artık alamıyor. Kırmızı et yiyebilen artık sadece tavuk alabiliyor. Önceden tavuk alabilen yumurtaya talim ediyor. Dört kişilik aile olup da kahvaltıda sekiz yumurta kırabilenlerin artık 5 yumurta ile idare ettiğini biliyorum. Peynir ateş pahası olunca lor ve çökelek öne çıktı.

20 ayda 4 Merkez Bankası başkanı değişti. Korkarım sonuncusu AK Parti içi klikler çatışması nedeniyle gerçekleşti. Faturası ekonomiye dolayısıyla yine halkın cebine yansıdı.

Pandemi nedeniyle oluşan olağanüstü şartlar, bir sıkılaşan bir gevşeyen şartlar insanımızı varlık-yokluk kaygısında hizalamış durumda. Kudretlileri bağlamayan tedbirler, halkı bağlıyor, özellikle mekan sahipleri, esnaflar gevşeme sonrası işletmeyi yeniden ayağa kaldırma harcamaları yapmış iken şimdi yeniden tamamen kapalı hafta sonu ve Ramazan kısıtlamaları ile baş etmek zorundalar.

Lakin kabine değişikliği bu sorunların hiçbirini çözmez. Bilakis her şeyi daha fena hale getirebilir.

Mümkündür ve muhtemeldir yani…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar