Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dün midemizi ağzımıza getiren, kalbimizi yerinden söken bir çocuk istismarı ile alev aldık.

Sosyal medya çıldırmış gibiydi ve çıldırmakta haklıydı.

Babalarından boşanmış ve yeni eşiyle yaşayan anneleri, üvey babaları ve annelerinin arkadaşları tarafından sistematik olarak cinsel tacize uğradığı iddia edilen çocuklar söz konusuydu.

Şimdi 7 yaşında olan G.E.G. ile 10 yaşındaki ağabeyi İ.E.G., yaşadıklarını, deftere yaptıkları çizimlerle de anlatmaya çalışmışlar, çizimler soruşturma dosyasına girmişti.

Sosyal medyada dolaşan ses kayıtlarında çocuklar birbiri ardına çeşitli iddialar sıralıyor, anlattıklarından çocukların işkence gördüğü ve tecavüze uğradığı sonucu çıkıyordu.

İstismarcılar arasında suça sürüklenen çocuk sıfatıyla sanık durumunda olan 13 yaşında bir sanık ‘dayı’ da vardı.

Ayrıca çocuklara göre istismarcılar bu 3 kişiden ibaret değil. Çocuklar annelerinin kendilerini götürdükleri yerlerden ve o mekanlarda istismar gördükleri kişilerden de bahsediyorlar.

Esasen görünen tablo anne Merve A.’nın kızını sattığı yönünde.

Çocuk altı kişinin adını soyadını söylüyor. Ama bu kişilerin adreslerine ulaşılamamış ve mahkeme takipsizlik vermiş.

Dün hepimizi delirten olaylar zincirinin son halkası ise, anne ve üvey babanın Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla tahliye edilmiş olmasıydı.

Aklı hafsalayı biçare bırakan bir durum.

Söz konusu suçun şüphelilerinin tutukluluğunun devamı neden arzu edilmedi meçhul.

Hem Balıkesir hem İstanbul Adli Tıp kurumlarından alınmış iki ayrı rapor var, ikisi de istismar var diyor.

Çocukların beyanları var.

O yaşta çocukların bilemeyeceği ‘cinsel detaylar’ ve ‘tecavüz’ ayrıntılarını içeren çizimler söz konusu.

Boşanma sırasındaki velayet paylaşımına göre kız anne Merve A.'da, erkek çocuk ise baba tarafında/babaannede kalmış, ancak annesini ziyaret günlerinde erkek çocuk İ. E.G.'de de taciz belirtileri saptayan babaanne durumun farkına varmıştı.

Nitekim olay geçen yıl Haziran'da çocukların babaannesi G.S’nin savcılığa giderek o sırada 6 ve 9 yaşında olan 2 torununun anneleri Merve A. ve yeni eşi Rahmi A.’yı, ayrıca kadının başka erkek arkadaşlarını şikayet etmesiyle ortaya çıkmıştı.

Babaanne’nin gözlemleri, bulguları da olsa gerek.

Çocukların avukatı Gülşah Ekin Taş, sanık anne ve üvey babanın dava sürecinin henüz başlamadığı bir safhada çocukları kaçırmaya teşebbüs ettiklerini, bu nedenle sanıkların tutuklu yargılanmaları gerektiğini söylüyor, kamera kayıtları olduğundan bahsediyor. Avukat, koşulların değişmediğini, hala delillerin karartılması tehlikesi olduğunu vurguluyor.

Peki hangi gerekçeyle serbest kaldı küçük çocukları satan, işkence eden, istismar eden iki şahıs?

Elmalı Cumhuriyet Savcılığının yaptığı açıklamanın ilginç kısmı şu şekilde: “…Delillerin tam olarak toplanmamış olması, delillerin karartılma ihtimalinin bulunması gerekçeleri ile 16 Ekim 2020 tarihinde Mahkemesince sanıkların tutuklanmasına karar verilmiştir. Yargılama sürecinde delillerin toplanmış olması ve alınan beyanlardaki çelişkiler dikkate alınarak sanıkların 5 Ocak 2021 tarihinde tutuksuz yargılanmalarına karar verilmiş ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu karara itiraz edilmiştir. Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından itiraz reddedilmiştir.”

“Açıklama yapma gereği hasıl olmuştur” denilerek yapılan açıklama topluluğu tatmin etmekten uzak.

Eğer topluluk devasa bir ‘yanılgı’ içindeyse, o ihtimalde de o iki insanı linçten koruma gücünden uzak.

Bir tarafta şöyle bir gerçek var. ‘Ağır ceza mahkemesi’ derken, eğer gizli bir psikopatlıkları vs yoksa mesleğine vukufiyet konusunda en ehliyetli hakimlerden bahsetmiş oluyoruz.

Ama öbür tarafta, tahliye için gösterilen gerekçelerden biri çok zayıf, diğeri ise fena halde ‘müphem’.

‘Delillerin toplanmış olması’, dışarda olmaları halinde çocuklara ve babaannelerine zarar vermeleri muhtemel bu iki sanığın serbestliğini mazur kılar mı?

Ortada bu kadar veri, rapor, beyan, tanıklık varken tahliyeye dayanak yapılan ‘çelişkili beyanlar’ bahsi ise ayrıca endişe verici.

Eğer söz konusu ‘çelişkili beyanlar’ taraflar üzerindeki kuvvetli şüpheyi sakıt etmeyecek yani düşürmeyecek, sonucu etkilemeyecek çelişkiler ise, bunlara binaen ‘tahliye’ kararı almak iddialı bir duyarsızlık!

Yok eğer, bu anne ve üvey babanın atılı suçu işlemediğini ispat etmeye yeter derecede kuvvetli bir çelişki söz konusu ise o zaman daha açıklayıcı bir demeç verilmeli, kamuoyu teskin edilmeliydi ki ilgili şahıslar dışarda öldürülmesin!

Misal, çok düşük, binde bir ihtimal bile olsa, eğer hadise ‘eski koca+ babaanne’ komplosu ve yönlendirmesi ise, tahliye kararını verenler bu olasılığı güçlü buluyorsa o zaman çocukların babaannede kalması sorun değil mi? Dahası eğer böyle bir durum varsa Merve ve Rahmi A.'ya yapılan tehdit ve meydan okumaların, kendisini ihbar edecek noktaya gelmiş olanların öfkesinin önüne geçmek gerekmez mi?

Önümüzdeki tablo bize şunu söylüyor: O çocukların hayatını rehin alan, bu yaşlarında ağır psikiyatri ilaçları kullanmalarına neden olan korkunç bir ihlal var; hikayeyi duyan dinleyen herkesin kalbini öfke ile dolduran, ma’şeri vicdanı delik deşik eden bir olay var, tahliye kararı ise istismarın kendisi kadar yaralayıcı .

İşe bakın, devlet tüm kurumlarıyla kendisini koruma yetisine sahip olduğu halde, devlete karşı çıkanlar uzun tutukluluk süreleriyle sınanıyor. Ama kendisini korumaktan aciz, savunmasız çocuk bedenlerine uzanan ellerin sahipleri tutuksuz yargılanıyor.

Bu taksimi kurt yapmaz.

Yargı ortak aklın ve ortak vicdanın kurumsallaşmış hali değilse, ihkak-ı hak hala suç olarak kalabilir mi?

İhkak-ı hakkın muteber hale geldiği yere hukuk devleti denilebilir mi?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar