Yeni alt sınıf...
Ak Parti’nin kendisine oy veren çok geniş, maddi gücü sınırlı kesimi sosyal yardımla kolladığı bilinen bir gerçek. En üst sınıfın kaderini de kendisine bağladı. Hatırı sayılır ölçekte iş yapmak durumundaysanız ya aracınız ya bir tavassutunuz olacak ve bazen dolaylı, bazen direkt olarak ya da birilerinin isteklerini yerine getirmeye gönüllü olacaksınız. Bunun anlamı cebinin kasasının hayrı için serbest piyasayı savunmak, bunu savunmak için de özgürlüklere dikkat çekmek durumunda olan burjuvanın sessizliğinin, çekingenliğinin garantilenmesi. Tamam, bizde burjuva hiç bir zaman devletten tam olarak bağımsız olmadı ama hiç bu kadar da bağımlı olmamıştı.
Orta hatta küçük ölçekli işletme sahibi, düz adıyla esnaf için sıkıntı var, ama denetimsizlikten kaynaklı Amerikanvari “Altına Hücum” dönemi misali fırsatlar denizi de var onlar için.
Bankalar inanılmaz kredi dağıtıyor sözgelimi, al %10 faizle krediyi, ne üretiyorsan bu ay %20, öteki ay %50 zam yap, kârdasın. Ki öyle yapıyorlar.
İster çaydanlık satıyor ol, istersen kadınların yanaklarına dolgu enjekte ediyor ol, enflasyonu öteleyebilen, başkasına/ödeyebilene ihraç edebilen açık konuşalım kötü ihtimalle gemisini suyun yüzeyinde tutabildi, iyi ihtimalle kâra bile geçti. Çünkü sıkıntıyı ihraç edebiliyor. Denetleyen yok, hesabını soran yok. Tüketici kasada hangi fiyat istenirse kuzu kuzu onu çıkarıp veriyor çünkü. Bir fiyat analizi yapamıyor, zira mantığı kalmadı işin. Neyi neyle tartacağını ve “hayır bu fiyat çok fazla” diyeceğini bilemiyor tüketici.
Sabit gelirli orta sınıf ise artık dümdüz ligden düştü. Vergilerini düzgün ödeyen bu kesim, beyaz yakalı, maaşla çalışan, fazlasına göz dikmeyen ama hayatında ufak tefek lüksler renkler de olan kesim. Üniversite mezunu, az buçuk kültürlü ve keyiften anladığı kapının önüne çıkıp çekirdek çitlemekten daha fazlasıydı. Di’li geçmiş zaman.
2020-2021 yılında “Hayır ben hala orta sınıfım evet evet daha o kadar düşmedik” diye inat ederek kredi çekip tatile gidenler bu yıl artık fakir olduklarını kabul ettiler.
Aralık ve Ocak ayı enflasyon rakamları görece düşük gelecek diye seviniliyor.
Düşük hali şöyle bir şey, biraz fotoğraf çekelim, çünkü tam olarak buradayız.
SABİT GELİRLİ BEYAZ YAKALININ LİGDEN DÜŞME FOTOĞRAFI
Haftalık ya da aylık dergi aboneliklerine 2021’de son vermiştiniz zaten. İki üç yılda bir yurt dışında bir kaç günlük tatil de iki yıl kadar önce hayal oldu. Hatta bu yaz Bodrum ya da Çeşme’ye de gidemediniz.
Hem Netflix, hem Blu TV, hem Amazon Prime hem Bein Connect Plus sinema ve dizi paketi aynı anda olamaz artık, geçen yıl birini tutup diğerlerini iptal ettiniz.
Bozulan bulaşık makinesinin yerine yenisi alınamıyor artık. Eskiden servis elemanı “Abla bunun motoru zaten makine fiyatının yarısı” dendiğinde tamir için uğraşılmaz yenisine bakılırdı. Artık ne istense vereceksiniz.
Çünkü çocuğun okul taksitini ödeyebilmek daha öncelikli.
Okul taksiti dediysek ilk ve orta öğrenim. Evladınız özel üniversitede okuyorsa zaten bittiniz. Çünkü %50 burslu kazanılan yerlerde dahi geçen yıl 40 bin TL olan bölümler bu yıl 90 bin TL.
Orta karar bir semtte üç artı bir daire kiralar olmuş 17.000 TL. Beş yıllık kiracı iseniz ev sahibinin noterden çektiği ihbarlara maruz kaldınız çoktan.
Temizlik için eve haftada iki gün yardımcı alıyordunuz. Ancak fiyatlar bir ay arayla 450’den 600’e çıktı bile. Haftada bire düşünce de kadıncağız beğenmedi ve bırakıp gitti.
45 TL’ye vurmuş damacana su fiyatları nedeniyle arıtma cihazlarına bakıyorsunuz. Kendisini ne kadar sürede amorti eder diye hesap yapıyorsunuz. Çünkü çakma ve sahte olmayanlarının fiyatları 2500 TL’den başlıyor.
Kıyma hariç etin kilosu öyle özel kalitesine güvendiğiniz kasapta falan da değil, zincir markette; 230 TL ile 470 TL arasında değişiyor. Sotelik ise ilki, bonfile ise ikincisi.
Kuşbaşı artık sebze yemeklerinin içine konmayacak kadar değerli. Sık sık “ilikli kemik” alıyorsunuz, çünkü ucuz, yemekte et varmış havası vermek için ideal. Ama kasapta erkenden bitiyor, kasaplar kemik yetiştiremiyor.
Pazar kahvaltısını evde yapalım dışarda çok masraflı dediniz ve nicedir özlediğinizi fark edip şarküteri reyonuna yöneldiniz diyelim. Yönelmeyin. Bir kg kangal sucuk fiyatı markasına göre 335-400 TL arasında. Pastırmanın kilosu 700-800 TL civarı.
Doktorunuz haftada iki kez balık ye hatta en iyisi Somon mu dedi? Kilosu 322 TL . Üç kişilik mini çekirdek aile olsanız bile bir buçuk kilo almak zorunda olduğunuzu hatırlatalım. Zira kılçığıydı derisiydi derken ağır çeken bir besin. İyisi mi doktorunuzu değiştirin.
Evlilik yıl dönümü geldi çattı, eşinize hep istediği espresso makinesini alayım mı dediniz? Üzgünüm. Çünkü en basiti 4 bin TL civarında ve üstelik kapsüllü olanın fiyatı bu. Kahve kapsüllerinin de hatırı sayılır bir fiyatı olduğu malum.
Espresso işi yattı, bari sevdiği parfümü almayı deneyin. 75 ml olsun bir iki yıl gitsin mi? Geçen yıl 450 TL olan parfüm artık 2500 TL. Niş kategorisi ise 6 bin TL.
Eskiden orta sınıfın gözbebeği olan Zara, Mango, İpekyol gibi yerlerde şimdi en basit elbise, en dandik kıyafet 700-800 TL.
Spor giyim belki daha ucuzdur. Kış mevsimindeyiz, montu yenileyelim. Hmm, bilemedim. LCW’de misal, polyester ve elyaftan oluşan sıradan kışlık şişme mont 1250 TL.
Demek ki artık hanıma bir şey alamayacaksınız, hayat müşterek, zor zamanlarda hediye beklenmemeli. Tamam.
Ama çocuğun doğum günü yaklaşıyor. “Bir şey düşünelim” dediniz ve ayaklarını sıcak tutsun hem de eğlenceli görünsün diye (Sadece Twiggy’de oluyor) kirpi görünümlü panduf çok sevimli değil mi? Oğlanın hoşuna gider. İyi ama, geçen yıl 120 TL olan şey bu yıl 450 TL. Nasıl?
Önemli olan beraberce geçirilen kaliteli zaman, iyisi mi hanımı ve çocuğu bir konsere götürün. Aa Yasmin Levy gelmiş, canlı canlı dinleyelim mi? Bilet fiyatı 1500 TL.
Tansiyon çıktı stres yapıp boncuk boncuk terlediniz ve sabun deodorantınızın bittiğini hatırladınız. Neyse ki köşede Gratis var, daldınız dükkana. Ama o da ne? Dove Men Care Clean&Comfort 417 TL olmuş. Geçen yıl 75 TL’ydi. Neden?
Evcil hayvanınız varsa onun da hayat standardı düştü. Royal Canin’lerden Acana’lardan ND’lerden indiniz indiniz, yabancı isimli ama Türk tipi merdiven altı mama markalarında gönül indirdiniz ve acı içinde fark ettiniz ki kedinizde /köpeğinizde baş gösteren idrar yolları ve böbrek sorunlarının bu durumla ilgisi var. Veteriner masrafları ise el yakıyor.
DEVLETE YÜK OLMAYAN BİLAKİS YÜKÜNÜ ALAN VE ÖDÜL OLARAK FAKİRLEŞTİRİLEN…
Fiyatlar oradan oraya parende atarken ve ne TUİK ne ENAG bu saçma sapanlığı açıklayamazken, fonda Cengiz Kurtoğlu. “Her şey her şey, senin için/ Dualarım duygularım/Düşlerimde bakışların/ Hep seni söylüyor şarkılarım/Umrumda değil kim duyarsa duysun” Evet AK Parti’nin umurunda olmayan, tam olarak gözden çıkardığı kesim, aslında bu kesim. Sabit gelirli , ücretli orta sınıf. “Duyanlara, duymayanlaraa…”
Çünkü metropollerde ya da büyükşehirlerde temerküz eden, üniversite mezunu olan, gelişmeleri takip edip çocuklarının nasıl bir yarında yaşayacağı üzerine kafa yoran, hiçbir parti ile “Ölürüm yoluna” türü bir ilişki kurmayan, rasyonel kaygılarla hareket eden bu kesim epeydir AK Parti’den kopmuş durumda.
Bu durum AK Parti tarafından da biliniyor. Bilinmez olur mu, hatta seçim bölgeleri “bunların” yaşadığı ve yaşamadığı yerler dikkate alınarak dizayn ediliyor.
“Bunlar” bilinçli olarak göz ardı ediliyor. Çünkü pek oy falan vermiyorlar. Destek tweeti atmıyorlar, gaza gelmiyorlar, mitinglere gitmiyorlar, propagandayı yemiyorlar. Otorite figüründen gelen “gaslighting” e karşı daha dirençli, daha az etkilenen, tam da bu nedenle otoritenin “uyuz olduğu” kesim.
Ama böyle değilsen ki mümkün, ispat yükü senin üzerinde.
O takdirde şu zımni teklifin muhatabı olabilirsin: “Eyy! beyaz yakalı, maaşlı sabit gelirli, kokmaz bulaşmaz, vatan millet hamasetle gaza getirilmesi zor, bundan mütevellit işe de yaramaz zavallı! Benzerlerinden farklı olarak benim tarafımdaysan bunu kanıtlamak için çaba sarf et, sevdiklerimi sev, nefret ettiklerimden nefret et, Facebook’ta marifetini göster, tweet at, bi’ görelim” sonra doğru kişilerle tanış. O zaman belki sözlü mülakatta geçer devlette işe girersin. Akademisyen isen taşra üniversitelerini düşün, bak oralarda önün açık, İktisadi ve İdari Bilimler’den Kardiyoloğa “Prof”luk veriyoruz, var mı böyle imkan başka ülkede?
Yok sahiden.
Sözün özü, ülkeyi ayakta tutan, hukuka uyan vergi ödeyen, faturalarını düzgün yatıran, hiçbir kamu hizmetini kaçak kullanmaya yeltenmeyen, arsa tapusu olan yere imarsız ev yapmayan, imar affı beklemeyen, çocuklarını okutmak için bütçe ayıran, devletin yükünü kaldıran ve yük olmayan, kamu düzeninin devamlılığının güvencesi olmasına rağmen en güvencesiz bırakılan kesim, sabit gelirli beyaz yakalı orta sınıf oldu.
VAZGEÇİLMİŞ SINIF
Bunların bir kısmı AK Parti zamanında sınıf atlamış alttan ortaya; ortadan orta üst sınıfa yelken açmıştı ama şimdi başladıkları yere döndüler, bir kısmı başladıkları yerden daha aşağı indi.
Önemli bir yekunu AK Parti’ye hiç oy vermedi ama “şehirli muhafazakarlar” yahut zaman zaman “endişeli muhafazakarlar” olarak anılan kesim de aslında bu sınıfa dahil. Onlara “dindar” değil de, “muhafazakar” denmesinin sebebi biraz da bu. Beyaz yakalı ve şehirli isen aslında dindar değil olsa olsa “muhafazakarsındır” ön kabulü.
AK Parti’ye hiç oy vermemiş olan segment ile şehirli muhafazakarlar arasında önemli farklar olsa da önemli bir ortak paydaları var: Küskünlük, kırılmışlık, adaletsizliğe karşı isyan duygusu. Düzen eksikliğinin, devletin devlete benzemez hale gelişinin yarattığı güven erozyonu. Kişi devletinde değil, “kişisel ilişkilerin” avantajından ya da dezavantajından bağımsız, kurumsallığın hakim olduğu, istikrarlı ama denetlenebilir ve hesap vermeye açık bir anlayış tarafından yönetilmek.
Sabit gelirli beyaz yakalı orta sınıf/yeni alt sınıf insanı Gezi eylemlerine katılmış olabilir ama bitimsiz bir eylemsellik içinde var olmak isteyen bir anarşist değil.
Üst perdeden sosyolojik analizler içeren tweetler atmış olabilir ama sosyalist değil. Bireyselliğinin ve benliğinin ezilmediği bir Türkiye’de yaşamak istiyor olabilir ama tümüyle liberal değil.
Bağımsızlığına ve rutinlerine önem veren ama özgürlükçü yaklaşımlara olan ilgisi “düzen ihtiyacı ve istikrarlı hükümet” beklentisinin de önüne geçmeyen bir sınıf bu.
İktidar bu sınıftan vazgeçti.
Muhalefet onları çok iyi tanıdığını düşünüyor.
Seçimlerin kaderi Kürtlerin elinde, seçimlerin kaderi endişeli muhafazakarların elinde, seçimlerin kaderi milliyetçilerin nereye kayacağına bağlı diye yığınla konuşma başlığı üretiyoruz.
Oysa seçimlerin kaderi oransal olarak en az %15 olan, hayata karşı giderek daha kırgın hale gelen bu sınıfın elinde. Ve sırf çok keskin ve köşeli hatlara sahip bir kimlikleri yok diye, sırf çok aç-biilaç durumda değiller diye, sırf çok zengin de değiller diye, kimse onlardan bahsetmiyor.
Çünkü ülkenin entelijensiyasında Sol’un baskın ve hakim olduğu dönemden kalma bir alışkanlıkla orta sınıfın hakkını teslim etmek hala bir tabu. Ülkede kapitalizmin dibi bulunmuş ama “orta sınıf” hala tu kaka.
İyi de artık “Orta sınıf is the new alt sınıf.”
Bugün de bu tabu aşılmayacaksa, zaten her şeyi hak ediyoruz demektir.
- Ankara erken mi sevindi?5 dakika önce
- Trump'ın kazanması Türkiye'yi kuzey Suriye konusunda hareketlendirecek mi?56 dakika önce
- Suruç'ta beliren çözüm, büyük barışın habercisi olsun1 hafta önce
- Silahlar susmadan demokrasi gelir mi?1 hafta önce
- Bahçeli'nin tarihi çağrısı ve TUSAŞ saldırısı2 hafta önce
- 12 yıl önce ölseydi?2 hafta önce
- Yenidoğan skandalına karışan 17 hastane neden hala açık?2 hafta önce
- DEM'in kendisine ait bir iradesi yoksa devlet iradesi olanı işe almalı3 hafta önce
- Yeni dönemin motivasyonu duygusal değil bölgesel3 hafta önce
- "Kadını öldürmek daha kolay" diye mi?1 ay önce