KHK'lar bir facia mıdır gerçekten?
Ben memleketten uzaktayken… Daha doğrusu ben memleket meselelerine kapalıyken konuşmuş Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç…
Gazeteci Kemal Öztürk’e verdiği söyleşide kısa adı KHK yani Kanun Hükmünde Kararnameler ile ilgili yorumu sorulunca; “Bir faciadır” demiş.
Ve facia olarak görmesinin nedenlerini de uzun uzun anlatmış…
Arınç’ın KHK’lılarla ilgili verdiği bazı örneklerin doğruluğundan hiç şüphem yok. (Evine temizliğe giden kadının eski Danıştay üyesi olması veya eski bir genel müdürün pazarda limon satması ve benzeri örnekler…)
Ancak KHK’ların tamamını kastederek; “Faciadır” yorumunda bulunmasını da doğru bulmadığımı belirteyim…
Neden?
Çünkü bugün yüz binlerce insanı etki altına alan KHK’ların o günün koşullarında devlet tarafından çıkarılmış olmasının çok haklı sebepleri vardı.
DEVLET 'MECBUR'DU KHK’YA
Kısaca hatırlatmak gerekirse…
Bilindiği üzere Türkiye’de 15 Temmuz günü demokratik düzeni silahlı kalkışma ile ortadan kaldırmaya yönelik kanlı bir girişim gerçekleşti…
Ve bu girişimin başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yargı-emniyet ve bürokraside ele geçirmiş olduğu imkanları ve gücü kullanarak organize ettiği de herkesin bilgisi dahilindeydi.
Dolayısıyla devletin tüm unsurlarını ele geçirme gayesiyle yapılan bir kalkışmaydı bu. Sonrasında devlet mekanizmasının devlet içerisinde yapılanmış bu terör örgütünü tümüyle temizleme amacıyla o günün şartlarında çıkartmış olduğu KHK’lar için; “facia” tanımlaması kullanmak kesinlikle doğru değildir.
KHK’LAR BİR FIRSAT OLARAK GÖRÜLDÜ
KHK’lar ile ilgili ciddi manada sorunumuz var.
Ancak çıkartılmış olmalarından kaynaklı değil bu sorun.
Sorunumuz yani Arınç’ın tanımlaması ile işin facia olan kısmı…
KHK’lar bahane edilerek söz konusu terör örgütü ile zinhar alakası olmayan masum insanların terör örgütü mensubu olduğu iddiası ile göz göre göre mağdur edilmesidir.
Yani FETÖ denilen alçak, hain örgütle uzaktan yakından en ufacık bir illiyet bağı olmadığı halde “siyaseten can sıkıcı kişiler” olarak görüldüğünden FETÖ torbasının içerine tıkılarak hayatları yok yere karartılan insanlar kısmı…
Daha önce birçok yazımda bu facia denilen kısımla ilgili sizlere örnekler vermiştim.
(O örnekleri içeren birkaç yazımın linkini de iliştiriyorum… Gözden kaçıranlar lütfen okumayı ihmal etmesinler)
TAKİPSİZLİK/BERAAT ALANLAR DA ORTADA!
Bir de madalyonun diğer yüzü var…
FETÖ’yle iltisaklı/irtibatlı kabul edilmesinin nedeni olarak gösterilen “Bylock, sendika üyeliği, Bankasya’da hesap, gazete/dergi aboneliği, örgütün okullarında eğitim görmüş olmak” vesaire gibi toplamda 17 olan kriter nedeniyle KHK ile çalıştığı devlet kurumundan ihraç edilen ancak daha sonrasında kesin bir irtibat veya delil bulunamadığı için hakkında takipsizlik kararı verilen veya beraat eden insanlar…
Ve buna rağmen KHK’lar sonrası oluşturulan OHAL Komisyonu’na başvurup da başvurusu kabul edilemeyenler…
Yani işine döndürülmeyenler…
Bu saydığım iki kısma dahil olan kişi sayısının 150 binden fazla olduğunu da sözlerime eklemeliyim.
Kimileri bu sorunun toptan ve kökünden hallolması için, tüm KHK’lıların işine iadesini kapsayan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin çıkarılması yönünde önerileri, tavsiyeleri olduğunu biliyorum.
Ancak benim böyle bir öneriye destek vermem mümkün değil.
Zira bunu yapmam benim geçmişte o hain, sinsi ve alçak FETÖ örgütüne karşı yıllarca verdiğim mücadeleyi de inkar ettiğim anlamına gelir.
Tamam… Söz konusu KHK’lar nedeniyle hakikaten çok masum insanın canı yandı. Hayatları karartıldı boş yere ama bu arada aynı KHK’larla FETÖ denilen o hain yapının mensubu olan ve vaktinde onların imkanlarını, gücünü kullanarak başka insanlara zulmeden insanlardan da hesap sorulduğunu unutmayalım!
Bunu bile bile; “Cumhurbaşkanı yeni bir kararname çıkartsın ve KHK’lar ile işinden ihraç edilmiş herkes işine geri dönsün” diyemem, demem!
AİHM KARARI YOL HARİTASI OLMALI!
Pekiii nasıl çözülür bu sorun yumağı?
Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin geçtiğimiz ay yayınladığı bir karar iyi bir yol haritası olabilir.
17 Ekim 2019’da yayınlanan ve “Polyakh ve Diğerleri/ Ukrayna Davası” başlığı ile ele alınan davaya ilişkin verilen kararın özetini aktaracağım ama ondan önce Ukrayna’daki şu; “Temizlik/arındırma yasası” nedir bununla ilgili kısa bilgi vereceğim…
Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukovych’in 2014 yılında görevinden ayrılmasından sonra yeni gelen hükümet değişik kategorilerdeki memurların görevden ihraçları için "Hükümet Temizlik Yasası" (Government Cleansing Act) adında bir yasa çıkarmıştı.
Yasa ile eylemleri veya ihmalleri nedeniyle Yanukovych’in tüm yetkileri gasp etmesini, ulusal güvenliği tehlikeye düşürmesini ve insan hakları ihlallerinde bulunmasını kolaylaştıran kamu görevlilerinin kamudan ihracı amaçlanmıştı.
Nitekim “Temizlik/Arındırma” adı verilen söz konusu yasa ile Yanukovych’nin başkanlık yaptığı 2010-2014 yılları arasında bazı makamlarda (yargı, emniyet, istihbarat vb.) en az bir yıl görev yapan kariyer meslek memurlarının ve Komünist Parti’de önemli görevlerde bulunan birçok kişinin ihracı sağlandı.
(Bu arada yasaya dayanılarak ihraç edilenlerin isimleri kamunun erişimine açık “Arındırma Kütüğünde” yayınlandı ve ihraç edilenler 5 veya 10 yıllık sürelerle kamu görevinden yasaklandı…)
Ve işte söz konusu yasa uygulamasında haklarının çiğnendiği ve ülkelerinde adil yargılama yapılmadığı gerekçesi ile başvuran savcı Vyacheslav Polyakh, polis Dmytro Basalayev, savcı Oleksandr Yas, bürokrat Roman Yakubovskyy ve Komünist Parti İlçe Teşkilatı sekreteri Sergiy Bondarenko’ya AİHM hak verdi.
AİHM: TEMİZLİK ADI ALTINDA İNTİKAM ALAMAZSINIZ!
Dedi ki ;
*Yanukovych yönetiminin demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları bakımından kötü bir karnesinin olduğu ve bu yönetimin çok geniş çapta antidemokratik uygulamaları ve yolsuzluklarının bulunduğu birçok uluslararası rapor ile sabittir (sayfa- 284-286).
Dolayısıyla yeni gelen hükümetin, böyle bir yönetimde görev alan memurlar ile ilgili tasarrufta bulunmak istemesi son derece meşru bir amaç taşımaktadır.
Ancak yapılan incelemelerde amacın yeni hükümet tarafından aşıldığı tespit edilmiştir (sayfa 287).
*Ayrıca, imzasıyla söz konusu “Temizlik Yasasının” yürürlüğe girmesini sağlayan Cumhurbaşkanı’nın da 9 ay önceki hükümet döneminde görev aldığı düşünüldüğünde daha alt düzeydeki kamu görevlilerini temizleyerek arındırma ile beklenen amacın nasıl gerçekleşeceğini anlamak mümkün olmamıştır (sayfa 302).
*Başvurucular kişisel bir gerekçelendirme olmadan sadece 2010-2014 döneminde görevde yüksek kamu görevi pozisyonlarında bulunmuş olmaları nedeniyle ihraç edilmişlerdir. İhraçtan sonra başvuruculardan biri hakkında görevi kötüye kullanma suçlamasında bulunulsa da, bu durum, bu kişinin gerekçesiz şekilde ihraç edildiği sonucunu değiştirmez (sayfa 294).
Zira o kişinin ihracı sırasında böyle bir soruşturma yoktur ve bu soruşturma ihraca gerekçe yapılmamıştır (sayfa 305).
*Yasanın sonuçları çok ağır olduğundan, başvurucuların devletin demokratik ilkelerine aykırı hareket ettiklerine veya yolsuzluğa karıştıklarına ilişkin ikna edici somut deliller sunulması gerekirken sunulmamıştır.
Ve başvurucuların devletin güvenliğine, demokratik yönetime, hukuk devletine veya insan haklarına aykırı bir eylemleri tespit edilemediği gibi hiçbirinin Yanukovych’in yaptığı iddia edilen yanlışlara bizzat katıldıkları da somut delillerle tespit edilememiştir (sayfa 304).
*Ve ayrıca başvurucular daha bu kararlara karşı yasal haklarını kullanamadan isimleri kamuoyuna açıklanmış ve karara karşı yaptıkları başvuruların değerlendirilmesi de çok uzun sürmüştür (sayfa 308).
Uzattım biliyorum ama konu o kadar hassas ki…
Bu detayları vermem bu hassasiyete olan duyarlılığımdan kaynaklı değerli okurlarım…
Yarın da devam edeceğim bu konuya…
AİHM’in vermiş olduğu bu hak ihlali kararıyla bizdeki KHK’lar ile karşılaştırmasını yapacağım.
Ancak bu yazıyı bitirmeden evvel Ukrayna’daki, “Temizlik Yasası” nedeniyle mağdur olan kişilerin başvurusuna dair söylediği en önemli noktanın, bu tür yasaların cezalandırma ve intikam amacı güdemeyeceğine dair olan nokta olduğunun da altını kalın kalın çizeceğim.
Çünkü KHK’lar hususunda benim en başından beri dikkat çektiğim husus buydu işte.
Yani Arınç’ın deyimiyle facia olan kısmı…
Kurunun yanında yaşın da göz göre göre yakılması vicdansızlığı...
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce