Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ÇOK güldüğüm bir e-mail aldım geçen gün. Bunu buradan sizinle paylaşmak istiyorum çünkü tam da anlatmak istediğim konuya cuk dedi oturdu. 30'lu yaşlarında genç bir erkek evliliğe olan isyanını yazmış. Gerçi sadece o değil, evlilikle ilgili yazdığım yazılardan sonra 30 yaş civarı bütün erkeklere bir tiksinti gelmiş. Haklılar, henüz daha paylaşma değil tüketme bilinciyle yaşıyorlar onlar. Kendisi evlilik için şöyle demiş: "Tek bir insana yıllarca cinsel istek duyabilmek mi? Otuz yaşlarında bekâr bir erkek olarak tüylerim diken diken oluyor. Aylarca aynı kadınla sevişmek zorunda kalmak; Zonguldak taşkömürü madenlerinde 300 metre aşağıda kan ter içinde çalışmanın keyfini verebilir ancak. Kocam benimle eskisi kadar sevişmek istemiyor, diyen kadınların gerçekten aklına şaşıyorum. O adam zaten seninle hiçbir zaman evlenmek istemedi ki. Sevmedi demiyorum, evlenmek istemedi diyorum. Ha bu tuzağa düştükten sonra, ağlara takılmış bir balık gibi çırpınırken, o sevgisi de kalmayacak şüphesiz. O adamı kadın zorladı bu karanlık dehlizlere girmeye. Zavallıyı evliliğe zorlarken de hemcinslerine dert yandı 'Ay ben hiç anlamıyorum şu evlilik korkusu duyan erkekleri' diye."

BU ERKEKLERİN ŞIMARIKLIĞI

Öncelikle bir konuda anlaşmamız gerekiyor, kadının kara dul konseptine oturtulmasını erkeklerin bir şımarıklığı olarak görüyorum. Bırakın 30 yaşlarında genç bir erkeğin evliliğin içerisindeki o karanlık dehlizleri hissetmesini, ben o dehlizleri her yaşta her konumda ve durumda insanda görüyorum. Erkekler sanıyorlar ki kadınlar o karanlık çukura bayılıyor. Ah bir kocam olsa da böyle her gün hizmet etsem, ne yapsam ona haber vermek zorunda kalsam, sadece onunla sevişsem, ay bir de her gün onun o muhteşem varlığıyla sonsuza kadar dip dibe yaşasam. Ne bileyim, sabahtan akşama çemkirse dibimde, sonra evde onun istediği bir şey yoksa surat assa, o surat rüyalarıma girse. Çok şeker şeyler bunlar. Biz kadınlar ölüyoruz bunu yaşamak için. Koşa koşa yedi kule zindanlarına gidiyoruz. Hatta biri bizimle el ele oraya gelse, zebani kapıda bizi beklese...

DİYORUM Kİ

Zaten hep bundan bahsediyorum, evliliğin aslında böyle bir şey olmak zorunda olmadığından. Başka bir şeyden daha sürekli bahsediyorum ama aradığım kişi kapsama alanı dışında olduğundan beni duymuyor! Kadınlar ve erkekler cinselliği aynı derecede yaşamak istiyor. Yaşadığımız ülkenin bilinç yapısı bunu kaldırmaya müsait değil, o kadar. Bu yüzden bu erkek şımarıklığından bir hayli bıkmış durumdayım. Bir kere kadınlar eski kadınlar değil artık. Şartlar ve durumlarla birlikte onlar da değişti. 1000 yıl önceki aile düzeni, sistem ve koşullar farklıydı, şimdi çok daha farklı. İnsanlar değişmelerine rağmen hâlâ birtakım basma kalıp düzenlerin içerisine oturtmaya çalışıyorlar kendilerini. Bu elbette yürümüyor. Bizler şimdi bir değişim çağının içerisindeyiz. Bu değişim 10 sene içerisinde gerçekleşmeyecek. Paylaşmak ve tüketmek arasında kalıyoruz hep. Tüketime yıllardır maruz kalmış kişilere paylaşmayı anlatmak o kadar zor ki. Paylaşmadan anladığı bir böreği ikiye bölmekten ileri gidemiyor. Bu yüzden de paylaştıkça yoğunlaşan ve derinleşen her şeyden mahrum bırakıyor kendini. Eninde sonunda hep yüzeyde seyir etmek istiyor. Bunun altında bağlanma korkusu yatıyor.

SIĞ BİR YAŞAMI TERCİH ETMEK

Sadece bir kişiye bağlanmak herkes için büyük risk içeren bir duygu. Çünkü herhangi bir güvensizlik veya kayıp sırasında insanın bütün kaleleri bir anda yıkılıveriyor. Hele ki o kadar alışmışsan, hele ki her şeyi sadece o kişi ile yaşamışsan. İnsan kendini hep güvende hissetmek istiyor. Bunun içinde çoğu zaman sığ bir ortamı diğer her şeye tercih edebiliyor. Bu bir tercih meselesi. Sığ bir yaşam da bir yaşamdır elbet. Korkak insanlar için yalnızlık da güzel bir seçimdir bazen. Ama bütün bunların kara dulumsu bir kadınla, zincirlenmiş bir erkekle, zorla evlenmiş bir adamla, bir daha başka bir kadınla sevişememekle bir alakası hiçbir zaman olmamıştır. Bunlar bahanedir. Bahaneler ortadan kalkınca ortaya sevimsiz bir görüntü çıkar. Birçokları için böyle bir yazının sonunda bir katil bekler, okuyamazlar.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar