Deprem sigortasının yarısını devlet karşılarsa iyi olur
DASK'sız Olmaz programının konuğu Prof. Dr. Mustafa Erdik oluyor. Devletimiz DASK primlerinin yarısını ödemesinin Türkiye'nin bütçesi için uzun vadede çok daha iyi olabileceğini dile getiren Erdik, "Çünkü bütün riski yurtdışı piyasalara transfer etmiş oluyorsunuz" dedi. Erdik, devletin tarım sigortalarına benzer teşviki verdiğini anımsattı. Erdik İstanbul depreminde yaklaşık 200 bin binanın orta ve üstü hasar görebileceğini tahmin ettiklerini söyledi.
Deprem ve deprem mühendisliği konusunda çalışmaları olan Prof. Dr. Mustafa Erdik, depreme yönelik temel amacı şu cümlelerle dile getirdi: "Deprem olacak, yapılar zarar görecek, insanlar canını kaybetmeyecek sigortadan aldığı para ile de yenisi yapılacak." Bunun deprem sigortası ile mümkün olabileceğini anlatan Erdik, DASK'ın Dünya Bankası imkanları ile kurulduğunu belirterek şunları kaydetti: "Devletin sırtından deprem sonrası insanlara yeniden ev yapma yükünü hafifletmektir. Bu amaca uygun güzel işler yapıldı. Ancak zamanla enflasyonun varlığı ile de tazminatlar çok fazla artamadı. Primleri artırmak da kolay değil. Aslında mütevazi tutarlar ama vatandaşa bunun iyi anlatılması lazım. Belki devletimiz DASK primlerinin yarısını ödemesi lazım. Bu Türkiye'nin bütçesi için uzun vadede çok daha iyi olabilir. Çünkü bütün riski yurtdışı piyasalara transfer etmiş oluyorsunuz." Erdik, devletin tarım sigortalarına benzer teşviki verdiğini anımsattı.
PARAMETRİK SİGORTA DAHA İYİ OLUR
Erdek 6 Şubat depremlerinden sonra yaklaşık 500 bin konut yapıldığını hatırlatacak, bu konutların yaklaşık maliyetinin 50 milyar dolar olduğunu belirterek, "Oysa tüm konutlar sigortalı olsaydı, bu tutar uluslararası sigorta sisteminden alınabilirdi" şeklinde konuştu.
Dünyada parametrik sigortaya geçildiğini vurgulayan Erdik, şunları kaydetti: "Örneğin İstanbul'da bine yakın depremi ölçen cihaz var. Bu ölçümlere göre hasarlar ödenebilecek. İnsanlar o zaman evlerini güçlendirme yoluna gidecektir. Reasürür de binaya gelecek deprem hareketini ölçeceği için onlar açısından daha kolay olacaktır. Bu sigorta tipi özellikle sanayiler için dünyada yaygın Türkiye'de daha yeni pazarlanmaya başladı."
EV DEĞİL YUVA OLMALI
Kentsel dönüşüm ile uzun vadede depreme karşı dayanıklı binalar oluşturulabileceğini ancak kısa vadede can kaybının azaltılması için binaların güçlendirilmesi gerektiğini kaydeden Erdik, vatandaşın barındığı eve bakış açısının da değişmesi gerektiğini ifade ederek "Barındığınız konutun ev değil yuva olması lazım" diye konuştu.
SIKINTI OTURULAN EVLERDE
İyi bir konut yapmak için önce kalifiye mühendis, işini bilen bir müteahhit ve son dolarak denetimin olması gerektiğini anlatan Erdik, "Türkiye'de maalesef bu konuda geriyiz. Bir miktar düzelme başladı. Büyük yatırımcıların devreye girmesi en azından kendi kalite kontrollerini yapmalarını sağladı. Ama tek tek evlerini yapımında iyi olmayan ürünler ortaya çıkıyor" dedi.
Dünyada sayılı yönetmeliklerden birisi olarak adlandırdığı deprem yönetmeliğinin 1940 yılında Şili ile birlikte çıkarıldığını bu arada nüfus ve yapılaşmanın arttığına dikkat çeken Erdeki, "Bizimle aynı yıl başlayanlar aldıkları tedbirlerle can kaybı sayını 10-15'e indirdi. Biz başaramadık. Şili sosyo ekonomik açıdan Türkiye'ye ye benzer bir ülke. Ancak bu demek değildir ki herşey siyah. Gri tonlar da var. Özellikle Türkiye'nin bir çok yerinde kamu binaları ve altyapımız oldukça sağlam. Son deprem Kaliforniya'da olsa çok daha fazla hasar olurdu. Biz yaptık mı çok iyi yapıyoruz ama sıkıntımız insanların oturduğu evlerde. Can kaysı da o yüzden artıyor" diye konuştu.