Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Günah Keçisi: İnsanlığın suçu ne?

        “Toplumların tarih boyunca başvurdukları en eski yöntemlerden biri nedir” diye sorulsa… “Kendi suç ve hataları için günah keçisi icat etmek ve işlediği bir suçu bir başkasına yüklemek” diye cevaplanabilir. Charlie Campbell'in "Günah Keçisi: Başkalarının Suçlarının Tarihi” adlı kitabında bu temayı tarihteki olgular ile derinlemesine mercek altına alıyor. Kitap, okuyucuyu geçmişten günümüze günah keçisi figürünün ardındaki gerçekleri ve kavramın içeriğinin tarihin hangi dönemlerinde değişime uğradığını keşfetmeye davet ediyor. “Suçlanan ve suçlayan arasındaki ilişki oldukça karışıktır” diyor Campbell…

        SUÇ KİMDE?

        Yazar kitabın giriş kısmında ana temayı net ve eleştirel bir üslup ile ifade ediyor. Campbell insanlığın teknolojik ve bilimsel ilerlemelerine vurgu yapıyor. Ancak kendini kandırma yollarından vazgeçemediğini dile getiriyor: “İnsan türü çok gelişti, birçok alanda çok önemli aşamalar kaydetti ve olağanüstü teknolojik başarılara imza attı. Bunların hepsi bize öğretildi; ama nadiren insanın (…) kendini kandırma yollarından bahsedildi. Bu kitap esasında Harlan Ellison’un da dediği gibi evrende hidrojenle birlikte en çok bulunan element olan aptallıkla ilgili bir kitaptır. Ama aptallığın, başımıza gelen felaketten sonra suçlayacak birini bulup bütün suçu ona yüklediğimiz, özel bir türüdür. ”

        Campbell, günah keçisi ritüelinin doğrudan insan türünün başlangıcına dayandığını söylüyor: “Her tarih öncesi kültürün, toplumdan kötülüğü kovmak için yaptığı bir takım seremoniler vardı. Bunlar çeşitlilik gösterdikleri halde hepsinde sabit olan bir şey vardır. Günahın bir varlıktan diğerine, bir objeden bir başkasına geçebilen somut bir varlık olduğu ve bu şekilde suçluluk hissinden kurtulabilineceğine olan inanç.”

        Yazar, Çin’de uçurtmaların hastalıkları kovmak için kullanılmalarından tutun da Himalayalar’da köpeklerin kötülüğü kovmak için ölene dek taşlanmasına, Hindistan ve Mısır’da ineklerin neden seçilmiş hayvan olmasına kadar inanca dayalı kültürlerin anlam dünyalarından örnekleri detayıyla anlatıyor.

        Campbell ‘günah keçisi’ kavramının anlamına ilişkin Standart Dictionary of Folklore, Mythology and Legend kaynağından faydalanıyor: “Bir kişinin veya grubun başına gelen kötü şansı, felaketleri, hastalıkları ve kötülükleri sembolize eden ve taşlandığında, bir nehre veya denize atıldığında tüm bu olumsuzlukları beraberinde götüreceğine inanılan her türlü obje, hayvan, kuş veya insan.”

        REKLAM

        "ÖNCE O BAŞLATTI"

        Suçlama dürtüsüne sahip olduğumuza yönelik pek çok teori var. Campbell’e göre “günah keçileştirme edimlerimizi” üreten olgu ise rasyonel bakış açısına sahip olmamamız… Önyargılara sahip oluşumuz ki bu durum bir kişinin kendisini diğerlerinden üstün görme bencilliğini güçlendiriyor.

        Bu olgu beraberinde “kendini kandırma” psikolojisini meydana getiriyor: “Kendini kandırma kapasitemiz göz önüne alındığında, sürekli suçlayacak birilerini aramamız çok da şaşırtıcı olmamalı. Yükleme Teorisi bizlerin herhangi bir olay karşısında acil olarak bir neden bulmaya ihtiyaç duyduğumuzu söyler. Bu da bizi bir an önce sonuca ulaşmaya ve başkalarını mesul tutmaya itmektedir. Kısacası içinde bulunduğumuz kötü durum bizim suçumuz olamaz. Başkaları yüzünden başarısızlığa uğrarız (…) Başkalarının başarılarını da sıklıkla şans olarak değerlendiririz.”

        Başkalarını suçlamanın derin psikolojisine baktığımızda “kendimizi kandırma” ediminin üzerinde durulmalı… Bu süreç bireylerin ve toplumların kendi hatalarının dışavurumunun çabaları ve savunma mekanizması olarak karşımıza çıkıyor. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, rahatlama sağlasa da (geçici tatmin) genellikle derin çatışmaların ve sorunların üzerini örtüyor. Paradoksal olarak birini suçlamanın keyfi aslında eş zamanlı içsel gerilim ve huzursuzları içinde barındırıyor. O içsel duygular tam anlamıyla bastırılamadığı gibi sorunlar da devam ediyor.

        Peki suçlama kabiliyetimizi çok küçük yaşlarda mı ediniriz? Campbell bu soruya “evet” diyor: “Küçük çocuklar mutsuzluklarını gözyaşı ve hıçkırıklarla gösterir. Bu şekilde yetişkinlere bir şeylerin yanlış olduğunu hızlıca anlatmış olurlar. Böylelikle, kendi hareketleri sonucunda yetişkinler tarafından yaptırımlarla karşılaşma ihtimaliyle de yüzleşirler ve ivediyetle sorumluluğu bir başkasına paslarlar, bunu yapabilmek için de çabucak konuşmayı sökerler. ‘Önce o başlattı’ hayatın en tanıdık nakaratlarındandır. Yetişkinliğe doğru yol aldıkça bu mekanizmadan kurtulmamız gerekirken, onu daha da çok kullanmaya başlarız.”

        TARİHTE GÜNAH KEÇİLERİ

        Campbell kitabında tarihteki ‘günah keçileştirme’ pratiklerinin izini bir dedektif gibi sürüyor. Öte yandan sosyolojik analizler de yapıp, tarihsel olgulara yer veriyor. Nesnel bir bakış açısı sunarak bireylerin ve toplumların; sosyal, kültürel ve psikolojik yönden dinamiklerini anlamamızı sağlıyor.

        Kitapta tarihten şu örnekler dikkat çekici:

        1) Cadı avı: “Ortaçağdaki ve sonrasındaki cadı avları, zayıf olana haksız yere suç atmanın en görkemli ve rahatsız edici örneklerinden bir tanesidir (…) Cadı davalarında zanlıların yüzde sekseni kadındı. Bu sadece ataerkil ve kadın düşmanı bir toplumun sonucu muydu? Birçok açıdan bunun cevabı evettir (…) Büyücülük suçlaması çoğunlukla yabancı birinden değil, bir tanıdıktan gelirdi. İftiracılar genel olarak üç tipten oluşurdu: Orta yaşlı kadınlar, yirmili otuzlu yaşlarındaki erkekler ve ergen kızlar.” diyor Campbell… Arthur Miller ise “Cadı Kazanı” adlı oyun notlarında: “Kendi günahlarını ve suçlarını başkalarının üzerine atarak söyleme fırsatı” diyor.

        2) Sovyetler Birliği’nde Stalin dönemi: “Moskova, 1930’ların sonunda, bir yandan Stalin’e karşı her türlü muhalefeti silerken diğer yandan tüm bu toplumsal geriye dönüşü de tasarlayacak davalar yaşadı (…) Bu davalarda Troçki kendini Sovyetler’in her türlü hastalığıyla suçlanırken buldu. O ve Stalin senelerce birbirlerinin arkasından entrikalar çevirmişti.” Sovyetlerin Lideri Stalin daha sonra muhalifi Troçki’yi sürgüne gönderiyor. Dolayısıyla Troçki, Campbell’ın tabiriyle Sovyet probleminin günah keçisi oluyor. Bu olaylar zincirinden etkilenen yazar George Orwell, “Hayvan Çiftliği” adlı ünlü eserini kaleme alıyor. Ayrıca Campbell Sovyet tipi günah keçileştirmenin batıya da yansıdığını, Amerika’da Senatör McCarthy’nin anti komünizm savaşı başlatmasıyla Hollywood’ta çok sayıda yönetmen, aktör ve yapımcının sorgulandığını anlatıyor.

        3) Komplo teorileri: “On yıllar sonra, J.F.K., Marlyn Monroe ve Elvis Presley gibi isimlerin ölümlerinin sonra da ihtilaflar devam etti. Bu ölümlerle ilgili sonu gelmez, akıl almaz ve giderek çoğalan teoriler ortaya çıktı.”

        Kitap bunlar gibi çok sayıda tarihsel örneklerle dolu… Charlie Campbell’in “Günah Keçisi: Başkalarının Suçlarının Tarihi” kitabı suçlamanın zihniyet dünyasının; tarihsel, psikolojik ve toplumsal olgularını irdelemek isteyenler için kapsamlı bir analiz sunuyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ