68 kuşağının kökten solcu sakin gücü!
Muharrem SARIKAYA / YAZI DİZİSİ 3 / HT GAZETE
Sakinliğini, insancıllığını Alevi kültürüne bağlıyor. 68 kuşağı öğrencilerinden. O günleri anlatırken, “Oldukça aktiftim, eylemlere katılırdım” diyor. İki kez dernek başkanlığı yaptı
Ailenin kökü Anadolu erenlerinin toprağına, Horasan’a dayanır. Büyük dedesi, Mevlânâ’nın gözde öğrencisi Seyyid Mahmud Hayrani önce Malatya’ya, Yavuz Sultan ile Şah İsmail’in savaşı sonrası da kaçıp Konya Akşehir’e yerleşir. Oradan da Dersim’e göç edip Nazımiye’nin Ballıca Köyü’nü vatan beller.
Ancak çatışmalar orada da peşlerini bırakmaz; terör dolayısıyla bu kez kente daha yakın olan Karakoç’a göç edip orada yaşamlarını sürdürürler. Kureyşanlı Aşireti’ne dayanan soyu, Dersim’de Cebegiller olarak da bilinir. Bu şekilde anılmalarını ve 1934’e kadar Karabulut olan soyadını değiştirip Kılıçdaroğlu yapmalarının gerekçesini de büyük dedesinin “eşkıya” olmasına, dedesinin de Osmanlı’da askerlik yapmasına dayandırır.
Sakinliğini, insancıllığını ise Alevi kültürüne bağlar, “dede” soyundan gelir. Kemal Kılıçdaroğlu, önce Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nde, ardından da Tapu Kadastro Dairesi’nin Patnos İlçesi’ndeki biriminden emekliye ayrılan Kamer Kılıçdaroğlu ile Yemuş Kılıçdaroğlu’nun 7 çocuğundan biri olarak 17 Aralık 1948’de dünyaya gelir
GÖÇ PEŞLERİNİ BIRAKMAZ
Babası devlet memuru olarak ülkeyi dolaşırken, ataları gibi Kılıçdaroğlu’nun da peşini göç bırakmaz. Doğum yeri Tunceli’de başladığı ilk ve orta öğretimini Erciş ve Genç olmak üzere 3 yerde tamamlar, ardından okuması için lise ararlar. Liseye kayıt için de Elazığ’a gitmeleri gerekir. Ancak gitmekte gecikirler, liseye kayıt süresini kaçırırlar.
Sonrasını Kılıçdaroğlu sohbetimizde şöyle anlattı: “Normal lise kaydını kaçırınca ‘Yeni bir lise açıldı, gidin kaydınızı oraya yaptırın’ dediler. Elazığ Ticaret Lisesi’ne kaydımı yaptırıncaya kadar öyle bir lisenin olduğunu bilmiyordum. Bir ay kadar sonra kontenjan açığı ortaya çıkınca naklimi normal liseye aldıracaktım, öğretmenlerim ‘Biz öğrencimizden çok memnunuz, kaydını vermeyiz’ deyince ticaret lisesinde kaldım.”
CHP İL BAŞKANI AMCA
Lise yılları, siyasetin üniversitelerde yeni şekillenmeye başladığı dönemlerdir. Ancak hem ailenin geldiği kültür hem de amcasının CHP Tunceli İl Başkanı olması Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilgisini siyasete yoğunlaştırır. Bu aşamada, “Solun giderek güçlendiği yıllardı” diye söze girip lise yıllarını anımsadı:
“İşçi Partisi’nin o dönemdeki propagandaları, Akşam’dan Çetin Altan’ın yazılarının bizi çok etkilediği yıllardı. İlk siyasal bilinçlenmeyi o yıllarda edindik. Amcam bir dönem Tunceli’de CHP’nin il başkanlığını da yapmıştı. Dolayısıyla çevre etkiliyor.” O yıllarda ticaret lisesi mezunlarına üniversiteye girme hakkı verilmediği için tercihini mecburen akademilerden yana kullanır.
ÖNCE ESKİŞEHİR, SONRA ANKARA
Eskişehir ve Ankara İktisadi Ticari İlimler akademilerinin sınavlarına girer. Kazandığı haberi ilk olarak Eskişehir’den gelir, gidip hemen kaydını yaptırır. Ancak kısa süre sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden de (AİTİA) sınavı kazandığına ilişkin belge ulaşınca kaydını hemen Ankara’ya aldırır.
Kılıçdaroğlu, kaydını Ankara’ya aldırmasındaki en önemli faktörü de şöyle açıkladı: “Çünkü dedemler buradaydı. Onların İncesu’da İmrahor Caddesi üzerinde evleri vardı, ben de o evde kalıp okudum.”
ANAYASA TARTIŞMASININ ETKİN KONUŞMACISI
Akademiye girdiği ilk yıllar üniversite öğrenci hareketlerinin en yoğun olduğu dönemdir. “1967-68 yıllarında yaz aylarına doğru eylemler daha da yoğunlaşırdı” dedi. Yüzüne hafif bir tebessüm oturdu, o günleri anımsayıp anlatmaya başladı:
“Oldukça aktiftim, eylemlere katılırdım. Konferanslar düzenlerdik. Derslerimde de iyiydim. Akademinin ikinci yılından itibaren de Ekonomi Maliye Bölümü’nü seçmiştim.” İhtilal sonrası yeni Anayasa tartışmalarının da en aktif katılımcısı olur. Hatta bir adım öteye taşıyıp, bir grup arkadaşları ile birlikte dernek kurmaya da karar verir.
İLK BAŞKANLIK GELİYOR
O günü de şöyle anlattı: “Aşağı yukarı her eyleme katılırdım. O ara dersleri iyi olan ve kendimize göre Türkiye’yi daha iyi okuyan bir grup arkadaşla birlikte Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği’ni kurduk.
Dernek kurucuları arasında bir dönem Diyarbakır Belediye Başkanlığı da yapan Turgut Atalay ile Mehmet Çelikçioğlu,Volkan Manas ve Hatice adında bir kız arkadaşımız da vardı. Zaman zaman okulda konferanslar düzenlerdik.” Akademinin son sınıfında, “7 numaralı üye” olarak bulunduğu Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği’nin genel başkanlığına seçilir.
BAHÇELİ İLE KARŞI KARŞIYA
Aslında birçok kişide bulunmayan özellikleri de onu bu noktaya taşır. Sakin, karşısındakini çıldırtacak oranda öfke kontrolüne sahip, entelektüel birikimi Kılıçdaroğlu’nu diğer üniversitelerde düzenlenen forumların en etkin tartışmacısı yapar. Bir röportajında sakin üslubunu, bir halk ozanının deyişiyle açıkladığı içinden geldiği kültüre şöyle dayandırır:
“Ozan, ‘Cehennem dediğinde dal odun yoktur; herkes ateşini buradan götürür’ diyor. Olağanüstü felsefesi olan bir ikilem. Eğer bu dünyada insanlara kötülük yapmıyorsanız, cehennemden de korkmaya gerek yoktur.” Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde boykotların başladığı yıllarda bir grup arkadaşıyla okudukları akademide de boykot yapma kararı alır. Kılıçdaroğlu o günü de şöyle anlattı:
“Bizim okulumuzda, Allah rahmet eylesin Mehmet Demir diye bir arkadaşımız vardı, boykotun öncülüğünü o yapıyordu. Boykot gerçekleşti. Amfide konuşmalar yapılıyordu, ben de o konuşmacılardan birisiydim. Arada bir çıkıp bu tür eylemlerde konuşurdum. Daha sonra siyasallaşma dönemi derinleşerek devam etti.”
O dönemde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin de aynı okulda boykot düzenleyen kendilerine karşı eylem yapmakta olduğunu anımsattım. “Hiç karşı karşıya gelip çatıştığınız oldu mu?” diye sordum. “Aynı okuldaydık, kendisini okuldan tanırım. Zaman zaman da karşılaşıyorduk, o günlerden hatırlıyorum” dedi. Ancak, o günlerde Bahçeli ile aralarında herhangi bir temasın yaşanmadığını da sözlerine ekledi.
BAŞKANLIK KARTI YÜZÜNDEN DAYAK
İstanbul’da karşılaştığımızda sabah saatlerinde konuştuğum bir arkadaşının “Kemal, dernek başkanlığı yüzünden kötü dayak yemişti” dediğini aktardım. “Evet öyle oldu, dayak yememe neden olan o kartı da hâlâ taşıyorum, Ankara’da buluştuğumuzda size getireyim” dedi. Genel merkezdeki odasında buluştuğumuzda da kart yanındaydı.
Müstehzi yüz ifadesiyle karta bakarak nasıl dayak yediğini de şöyle anlattı: “Dil Tarih önünde katıldığımız bir eylem sonrası Opera’ya doğru yürüdük. Kültür Bakanlığı’nın arkasından çıkan yol yeni yapılıyordu, çamur içindeydi. Tam orada yakaladılar. Numune Hastanesi’nin karşısında, yolun hemen önündeki Turizm Ticaret Yüksek Öğretmen Okulu’na götürdüler. Üzerimden Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği Başkanı kartım çıktı.
Üzerimdeki her şeyi, otobüs, paso kartımı, kimliklerimi ne varsa aldılar ve beni o caddeye çıkardılar. Serbest kalıp gideceğimi düşündüğüm anda sağdan soldan tekme yumruk vurmaya başladılar.” Dayak yemekten nasıl kurtulduğunu da yine gülümseyerek anlattı: “Tam o sırada Kültür Bakanlığı’ndan biri pencereyi açtı ve ‘Utanmıyor musunuz bu kadar adam bir kişiye vuruyorsunuz?’ deyince, bu kez onlar bakanlık penceresindeki kişiye yönelik konuşmaya başladılar.
Ben de o sırada kaçtım tabii. Hastaneye gittik, kaşımın üzerinde derin bir yara vardı ve kanıyordu. Tedavi gördüm. Sonra bir arkadaşım, beni döven ülkücüleri tanıyordu, gitti benden aldıkları ne varsa hepsini geri getirdi.”
İKİNCİ BAŞKANLIK
Sivil toplum örgütlerindeki çabası bununla da kalmadı, akademi bitmeden Sosyal Demokrasi Dernekleri’nden aldığı teklifle “Bilim Kurulu Üyeliği”ne seçildi. Bunları hatırlatınca yine o müstehzi gülümseme yüzüne oturdu, “Görüyorsunuz bazılarının iddia ettiği gibi tepeden gelmedim, kökten CHP’liyim” dedi. Akademi 1971’de bitince ihtilal yıllarında Maliye Bakanlığı’nda hesap uzman yardımcılığı sınavını kazanır.
Başarılı bir performans çıkarır ve Fransa’ya 1 yıllığına eğitime gönderilir. Döndüğünde hesap uzmanı olur ve bu görevini 1983’e kadar sürdürür. Aynı yıl, sivil siyaset dönemi başlamıştır; iktidarda ANAP vardır. Her söz edilişinde övgüyle bahsettiği Gelirler Genel Müdürü merhum Adnan Tufan kendisini çok sever ve her adımda sahip çıkar.
ANAP döneminde kimse Kılıçdaroğlu’nun etnik ve siyasi kimliğini sorgulamaz, aksine yaptığı çalışmalar ve liyakati nedeniyle ödüllendirir; önce daire başkanı, ardından genel müdür yardımcısı yapılır. Çok değil, birkaç yıl sonra 1991’de de önce Bağ-Kur, 1 yıl sonra da SSK Genel Müdürlüğü’ne atanır. Bu noktada da durmaz, 1994’te yine bir sağ iktidar döneminde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı’na getirilir. Aslında bu tenzili rütbedir; yani etkisiz yüksek bir makam verilerek etkili makamdan uzaklaştırmadır.
Buna karşın 1994’te Ekonomik Trend Dergisi tarafından “Yılın Bürokratı” ödülüne layık görülür. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında, Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu’na da başkanlık eder. 1999’da ise emekliye ayrılır, ikinci genel başkanlığı da bu sırada gelir. Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği Genel Başkanlığı’na seçilir.
Aynı yıl yapılacak seçimlerde DSP’den milletvekili olmak için adaylık başvurusunda bulunur. Adı, ‘’DSP’nin yıldız adayları’’ listesinde gösterilir, ancak kendisinin de belirttiği gibi ‘’nedenini hâlâ bilmediği bir sebepten dolayı’’ Ecevit milletvekili aday listesinde yer vermez. Kılıçdaroğlu da Hacettepe Üniversitesi’nde ders vermeye başlar.
Aynı yıllarda CHP Bilim Kültür Platformu’na üye seçilir; CHP kontenjanından İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulunur. 2002 seçiminde de CHP’den İstanbul Milletvekili seçilip parlamenter yaşamına başlar. İstanbul Belediye Başkanı adaylığında da, televizyon kanallarında rakipleriyle tartışmalarında da, CHP liderliğine geliş sürecinde de hep o kültürel birikiminin getirdiği sakin güç vardır.
İLK ÇOCUKLARI PATNOS’TA DOĞDU
Sevil-Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk çocukları, ailesinin yaşamını sürdürdüğü Patnos’ta dünyaya gelir. Ancak doktor bulunamaz ve tecrübesizlikleri sonucu çocuk ölür.
AİLE ARASINDA SADE DÜĞÜN
Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanlığı’na girdikten sonra evlenir. Sade bir törenle yapılan düğün aile arasında gerçekleşir.
YARIN: BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU... SİYASETİN PEŞİNİ BIRAKMADIĞI HOCA...