Yeniden 'Hilal'in yükselişi' mi olacak?
Seçimden sonra yeni ekonomi politikalarının uygulanıp uygulanmayacağına dair endişe Merkez Bankası'nın yaklaşın yerel seçime rağmen yaptığı 5 puanlık faiz artırımı ile yerini 'sıkı para politikası kararlılıkla uygulanıyor' görüşüne bıraktı. Bu hava yabancı yatırımcılara çok sıcak gelirken Türkiye'nin beklediği yabancı sermayenin harekete geçme olasılığını artırdı. FED'in faiz artırımlarının sonuna geliyor olması kaynaklı gelişmekte olan ülkelere para akışına yönelik senaryo Rusya ve birçok gelişmekte olan ülkenin denklemden çıktığı ortamda Türkiye'nin şansını artırıyor. Merkez Bankası raporu bankalar ve şirketlerin sıkı para politikası uygulanmasına karşı dayanıklı olduğunu ortaya koyuyor. Bunların yanı sıra 7 neden daha Türkiye'nin 2001 krizinden çıkışında 2003'te yakaladığı büyük çıkışı tekrarlayabileceğine dair umutları artırıyor.
Seçim sonrası ekonomi yönetiminin ve ekonomi politikasının 180 derece değişmesinin ardından piyasa bu durum geçici mi kalıcı mı diye sormaya başladı. Bir çok uzman söylenen politik sözler ve 3 yıl ısrarla uygulanmaya çalışılan politika nedeniyle sıkı para politikası uygulayarak enflasyonu düşürme temalı yeni politikasının fazla sürmeyeceğini düşünüyordu. Derken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası'nın yeni Başkanı Gaye Erkan öncülüğünde faiz artırımları da başladı. Artarımlar aralıksız sürdü ve son olarak yaklaşan yerel seçimlere rağmen 5 puanlık artış ile politika faizinin yüzde 40'a çıkması Türkiye'nin uzun bir süre sonra beklenen enflasyona göre de olsa reel faiz vermesini sağladı. Bu faiz artırımı piyasada 'bu politikadan çubuk dönülür' algısını da yerle bir etti. Artık yabancı yatırımcıların da 'Biz uygulanan ekonomi politikasını anlamıyoruz' dediği ve Türkiye'ye hediyesi yüksek enflasyon olan Heteredoks politikalar gitmiş yerini yabancı yatırımcıların da istediği 'rasyonel' politikaya dönüşün altı kalın çizgilerle çizilmişti.
SEÇİME RAĞMEN ARTIRIM EZBERLERİ BOZDU
İçeride ekonomi yönetiminin sıkı para politikalarını kararlılıkla sürdürmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da destek olarak algılanan açıklaması yabancı alımlarının başlayacağına yönelik beklentiyi yavaş yavaş artırmaya başladı. Hatta son günlerde bu giriş rakamlara da yansıdı. 5 puanlık faiz artımı borsada önce yükseliş getirdiyse de sonra yükselen faizin hisse senetleri piyasasına alternatif olacağına dair görüş satışın gelmesine neden oldu. Diğer yandan yükselen kredi faizinin kredili hisse alımlarının önünü kestiğini söylememiz de şart. Bu iki risk borsanın önünde duran en büyük engel olarak altı çizilmesi gereken diğer noktalar. Diğer önemli nokta ise faiz artırımlarının ekonomide büyümeyi aşağı çekip şirket karlarını azaltacağı gerçeğiydi. Fakat cesurca faiz artırımlarını getiren sıkı para politikasının ekonomiyi ne kadar örseleyeceğine yönelik belirsizlik önemliydi. Buna yönelik görüşler de çeşitliydi.
MERKEZ'İN RAPORU ENDİŞELERİ ÇOK AZALTTI
İşte bu ortamda Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu, Hızır gibi imdadımıza yetişti. Raporda şirketlerin ve bankaların sıkı para politikalarına karşı oldukça dayanıklı olduğu araştırması vardı. Raporda hem şirketlerin hem bankaların her türlü riske karşı kendilerini koruyabilecek kabiliyette olduğu, korkulacak bir durumun olmadığı anlatılırken şirketler borçlarının varlıklarına oranının yüzde 2.4 ile tarihi düşük düzeye indiği vurgulanıyordu. Başkan Gaye Erkan da önsözde reel sektör firmalarının likit bilanço yapıları, yüksek kârlılık ve azalan borçluluk oranları ile finansman maliyetlerindeki artış kaynaklı riskleri yönetebilecek kapasitede olduğunu yazıyordu. Erkan sağlam bilanço yapısına sahip olan bankacılık sektörünün de parasal sıkılaştırma sürecinde faiz riskini başarıyla yönettiğini, sermaye yeterlilik oranlarının yasal sınırın üzerinde olduğunu ve bankaların yeterli düzeyin üzerinde likidite tamponu bulunduğuna vurgu yapıyordu. Onlarca ekonomist ve analistin ellerindeki önemli veri seti ile yaptığı araştırma uygulanan yeni politikaların ekonomik büyümeye yönelik risklerin büyük olmayacağını gösterdiğine dair görüşleri destekledi.
GRİ LİSTEDEN ÇIKMA UMUDU
Yabancı yatırımcının Türkiye algısını değiştirip yatırım yapılmasını sağlayabilecek bir başka gelişme Türkiye'nin Yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya önderliğinde içeride yürüttüğü mali alanı da kapsayan operasyonlar. Bu operasyonlar Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in de 'çıkacağız' dediği Türkiye'nin gri listeden çıkmasına yardımcı olabilir. Kara paraya yönelik önlemlerdeki eksikler nedeniyle ülkelerin alındığı gri liste, bir ülkenin uluslararası kredilere sınırlı erişimi olduğu anlamına geliyor.
İçeride borsadaki yatırımcı sayısının 8.5 milyona çıkması da her ne kadar büyük çoğunluğu halka arzla birlikte zengin olma hayaliyle gelmiş de olsa önceki dönemde 500-600 bin olan yatırımcı sayısı ile kıyaslandığında hem borsa endeksine hem finansal istikrara katkı sunuyor. Başta yatırım fonları ve emeklilik yatırım fonları olmak üzere borsadaki kurumsal yatırımcı sayısının artması da para ve sermaye piyasalarındaki istikrarı destekliyor. Faiz artırımlarının ardından eskiden neredeyse ortadan kalkan tahvil piyasalarının açılmış olmasının yabancı yatırımcıya yeni bir yatırım ortamı sunması da önemli.
DIŞ POLİTİKADA İTİDALLİ DURUŞ
Para sermaye piyasalarında Türkiye'nin önemli bir avantajı da dış politika olacak gibi duruyor. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta arabulucu olarak puan kazanan Türkiye'nin başta İsrail Hamas çatışması gibi zorlandığı bir konudaki itidalli yürütmesi dış siyasetten gelebilecek ekonomik risklerin de büyümesini önlüyor. İsveç'in NATO üyeliği sürecini unutmayalım.
SERMAYE AKACAKSA KİME AKACAK?
Hem piyasalar hem ekonomiye olan bakış açısını kökünden değiştirecek olan başka bir gelişme global ekonomi kaynaklı olabilir. ABD Merkez Bankası FED'in faiz artırım sürecinin yerini faiz indirim beklentilerinin konuşulduğu ortama bırakması paranın anavatanından gelişmekte olan ülkelere doğru gitmeye başlayacağı beklentisini de doğuracak. Peki para nereye hangi gelişmekte olan ülkeye gidecek? Eskiden gelişmekte olan ülke denilince akla BRİCS yani (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) geliyordu. Şu anda Rusya ve Güney Afrika başta olmak üzere BRİCS içinde olmayan bir çok gelişmekte olan ülke denklemden çıkmış durumda. Arjantin, Mısır ve bir çok diğer gelişmekte olan ülkelerin yatırım yapılacak ülkeler arasından çıkmış olması gelişmekte olan ülke fonlarının daha fazla Türkiye'yi tercih etmesini sağlayabilir. Türkiye 2003'ten sonra çektiği kaynaktan daha fazla kaynak çekebilir.
Son hatırlatmamız Türkiye'nin seçim öncesi uyguladığı ve Batı dünyasının anlaşılır bulmadığı ve bu nedenle indirdiği kredi notları olsun. Son gelişmeler kredi notlarının yeniden yükselebileceğine dair görüşler ağırlık kazanmaya başladı. İlk sınav 15 Aralık'ta Mooody's ile.