İbrahim Büyükak: Bir tek o sahne içimde kaldı
İbrahim Büyükak, 'Özür Dilerim' ile senaristlik ve oyunculuğuna sinema yönetmenliğini de ekledi. Yareni Oğuzhan Koç'un kendisine başrolde eşlik ettiği Büyükak, 'Özür Dilerim'in fikrinin pandemide evde kek, börek, ekmek yapmaktan bunaldığı bir dönemde ortaya çıktığını açıkladı. İbrahim Büyükak ile Oğuzhan Koç, Habertürk'e verdikleri röportajda 'Özür Dilerim' ile ilgili duygu ve görüşlerinden fazlasını anlattı
Nikâh masasındalar...
Hayatlarının en mutlu günlerinden birini yaşıyorlar.
İmzayı atıp sevdiğin kişiyle hayatlarını birleştirmeye hazırlanıyorlar.
O anda biri çıkıp, "Durun!" diyor ve diz çökerek sevgilisine evlenme teklifinde bulunup rol çalıyor.
Ortalık curcuna...
Aynı kişi, bir zaman sonra bu kez nikâh masasında "Evlenmek üzere olduğu kişiye bir daha mı düşünsek?" diyor.
Ortalık yine curcuna...
İbrahim Büyükak, kariyerinin 5'inci senaristlik - oyunculuk çalışması.Büyükak'a başrolde 'Yol Arkadaşım'da olduğu gibi yareni Oğuzhan Koç eşlik etti.
İbrahim Büyükak'ın aynı zamanda sinemada ilk yönetmenlik çalışmasında diğer başrolleriGizem Karaca, Metin Coşkun, Müfit Kayacan, Mert Turak, Yeliz Kuvancı, Gümeç Alpay Aslan, Yonca Şahinbaş, Kerimcan Kamal ve Fatma Toptaş paylaştı.
'Özür Dilerim'...
25 Film'in yapımcısı olduğu'Özür Dilerim', Disney +'da yayınlanmaya başlandı.
İbrahim Büyükak ile Oğuzhan Koç, Habertürk'e verdikleri röportajda 'Özür Dilerim' ile ilgili duygu ve görüşlerinden fazlasını anlattı.
Onlardan biri, 7 yaşındayken deprem deneyimi yaşayan Oğuzhan Koç'un 6 Şubat depremlerinin kendisini nasıl etkilediği.
Bir diğeri, İbrahim Büyükak'ın yeni projesinin kadınlar üzerine olması.
* ‘Özür Dilerim’ filminin ilk fikri ne zaman ortaya çıktı?
İbrahim Büyükak: Pandemi zamanında çıktı. Evde artık kek, börek yapmaktan bunaldığım bir dönem vardı. “Benim mesleğim, işim neydi?” diye sorguladığım bir 35’inci günde “Ben yazayım, en iyi bildiğim şeyi yapayım” dedim. Yazmaya başladım. Bir hikâye yazıyordum, ondan sonra aklıma bu hikâye geldi. Önce yazdığım hikâye de bu hikâyenin içine çok güzel bir şekilde oturuyordu. Dedim ki bu hikâyeyi özür dileme parantezine alayım. Hikâyeye daha büyük bir derinlik katacağını hissettim ve o hikâyenin peşine düştüm. Sonra iş olgunlaştı. 3’te 2’sini yazmıştım. Disney yöneticileriyle görüşürken “Elinde bir şey var mı? Sizinle iş yapmayı çok isteriz” dediler. Sağ olsunlar. Ben de onlara ilk olarak bu hikâyeyi anlattım. Çünkü aklıma en canlı gelen öykülerimden biri buydu. Çok sevdiler. Hatta “Kardeşini kim oynuyor?” dediler. Ben de “Oğuzhan’ı düşünüyorum” dedim, ona daha da sevindiler. Çünkü Oğuzhan ile bizim zaten bir ‘Yol Arkadaşım’ maceramızın olması ve izleyicilerde ikimizin yan yana geldiğinde yaratılan bir enerji vardı. O enerjinin de bu filme yansıyacağını düşünerek onlar da “Haydi yürüyün o zaman” dediler ve ben de hemen Oğuzhan’ı aradım. “Böyle bir hikâye var” dedim. Oğuzhan da okudu, sevdi ve böylece yolculuğumuz başladı.
"EN BÜYÜK SORUNUMUZ BU OLSUN"
* ‘Yol Arkadaşım’ serisi, toplam yaklaşık 5 milyon kişi tarafından izlendi. Görünen o ki ikinizin film ortaklığı izleyiciden kabul görmüş. ‘Özür Dilerim’de de birlikte rol almanızda bu etken de pay sahibi olsa gerek.
Oğuzhan Koç: İnşallah aynı etkiyi yaratırız.
* Bende aynı etkiyi bıraktı…
İbrahim Büyükak: Ben senden hiçbir zaman “Aman fazladan öveyim” duymadım. Oğuzhan! Mehmet Ağabey, filmi izledikten sonra bana mesaj attı. “Ben sevdim” deyince, “Şu an konuşmam lazım” diyerek Mehmet Ağabey'i hemen aradım. Gerçekten çok mutlu oldum.
Oğuzhan Koç: Mehmet Ağabey’in beğenip beğenmediği yüzünden belli oluyor.
* Telefonda da söylediğim gib bir sahneye hunharca gülerken bir sonraki sahneyi kaçırıyorsun.
İbrahim Büyükak: En büyük sorunumuz bu olsun.
Oğuzhan Koç: Allah, başka dert vermesin. Aslında evet, İbo televizyon ekranında izleneceğini de hesap etti. Sinemada kahkaha bulaşıcı ya... 50 - 100 kişi izlemekle 2 kişi izlemek arasında fark var. “İnsanlar evde sakin, odaklı bir şekilde izlerken bu tempo fazla mı acaba?” derken “iyidir” dedik.
İbrahim Büyükak: O konsantrasyon hiç bozulmasın. Tabletinde, televizyonunda ya da telefonunda, nerede izlemek isterse izlediğinde o odak noktasını kaybetmemesi için dakikalarını da ona göre ayarladık. Hap gibi… 120 dakikalık. Başladı, güldük, eğlendik, tatlı bir hikâye izledik. Kurguyu da ona göre ayarladım.
"BİRBİRİMİZE TORPİL YAPMIYORUZ"
* Oğuzhan, İbrahim’in yazıyor ve yönetiyor olmasından ve yol arkadaşı olmanızdan dolayı filme “Evet” demişsindir. Onun dışında filmin hangi özellikleri seni etkiledi?
Oğuzhan Koç:Gerçekten birbirimize hiç torpil yapmıyoruz. Ne İbo benim oynayamayacağımı bildiği bir şeyi bana getiriyor ne ben “bunu beceremeyeceğim” dediğim bir karakteri sırf İbo yazdı diye kabul ediyorum. Aslında hakikaten o buluşmalar çok organik oluyor. İbo bana gelip “Bu sensin, gel oynayalım.” dediğinde ben bir kere % 90 diyorum ki “Evet, burada benlik bir şey var” İkincisi de gerçekten filmin ana temasını çok sevdim. Özür dilemeye, gönül almaya çalışan birinin hikâyesi çok hoşuma gitti. Bir sosyal mesaj peşinde değilim ama biz biraz bunları unutuyoruz. Alçakgönüllü olmayı, mahçup olmayı, utanmayı, özür dileyebilmeyi, “kusura bakma” diyebilmeyi unutuyoruz. Hikâye, o yüzden çok naif geldi. Son dönemde alışkın olduğumuz komedi filmleri çok sert, çok köşeli, çok agresif karakterlerden oluşan, çok iddialı işler. Ben onları izlerken de dinlerken de yoruluyordum. ‘Yol Arkadaşım’da da yakalamaya çalıştığımız tat hep oydu. Naif olalım ve tabii ki de güldürebildiğimiz kadar güldürelim ama öncelikle iyi bir film verelim. Bu filmin şakalarını içinden alsak “İbo bunu bir drama filmi olarak çekelim mi?” desek bence yine güzel bir film olur. Drama filmi olarak da bence izlenir. Bir adamın çok ayıp ettiği kardeşinden ve eski nişanlısından özür dileme hikâyesi dramada da çalışır, komedide de çalışır, müzikalde de çalışır. Bence her türde çalışır. Ben bunu çok aldım o yüzden “Ne çekiyorsak haydi başlıyoruz, hazırım” dedim.
İbrahim Büyükak: Film, çok dramatik bir hikâyeyle başlıyor, oradan bambaşka noktalara açılıyor. Oğuzhan’ın dediği gibi zaten iyi film yapmaya çalışmanın temel özelliği de bence bu. İki formülde de olabilmesi. Örnek veriyorum; Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ filminin çok güzel de bir komedi filmi olabileceğini düşünüyorum. Üç tane adam; biri savcı, biri polis, biri doktor… Gömülen bir adamın gömüldüğü yeri arıyorlar. Bu çok iyi bir kara komedi olabilir ki zaten o filmin içinde de çok güldüğümüz yerler var. Filmin uzun ve art house olmasına rağmen çok güldüğümüz yerler var. Dolayısıyla zaten iyi filmin tadında komedi de oluyor. İyi dramada da insanın içini gıdıklayan bir komedik durum oluyor.
* Karakterlerden biri ‘Erkin’, diğeri ise ‘Koray’... Filmde Erkin Koray’ın da kulağını bolca çınlattınız. Bunun özel bir nedeni var mı?
İbrahim Büyükak: Özel nedenlerinden biri; bir kere Erkin Koray’ın çok sevdiğimiz bir sanatçı olması. Buradan kendisine sevgiler. Hem babaya bir selam çaktık hem de hikâyede kendisinin bir müziğini kulandık. Hem de ona atıfta bulunduğumuz diyaloglarımız da var. Bu iki karakterin anne - babasının mutlu bir evlilikleri varmış ve sonra bu hayattan göçmüşler. Aslında şu hissi veriyor; bu müzikle büyümüş, müzik seven bir ailenin çocukları bunlar. Belli ki bu oyun içerisinde anne - baba var ve onun boşluğunu hissediyorlar. ‘Erkin’ ve ‘Koray’ isminin bir araya geldiğindeki uyum, bunun duygusunu da çok güzel veriyor. Var olan ahenkli bir aile hikâyesini de kaybetmişler. Zaten benim karakterimin erken yaşta olgunlaşmak zorunda kalması onun benim yanımda çok daha fazla eziliyor olmasının temel nedenlerini biraz bağladığı için Erkin Koray meselesini çok sevdik. Bir de dediğim gibi Erkin Koray’ın hikâyede böyle bir sosa dönüşmesi tabii ki büyük bir lezzet kattı.
"ÖZÜR DİLEMEK EZİKLİK DEĞİLDİR"
* Oğuzhan, az önce çok önemli bir konuya değindin. İnsanlar özür dilemesini de bilebilmeli. Hata yapıyorsa özür dileyebilmeli. Özür dilemek eziklik değildir.
Oğuzhan Koç: Aynen öyle. Bizim toplumda biraz ona dönüştü. Özür dilemek eziklik gibi algılanıyor. Özür dileyenin kafasına ‘Böyle özür diletiriz işte’ deyip vurmak falan var. Halbuki çok kıymetli, çok basit, çok da insanın içini rahatlatan bir şey. İnsan, özür diledikçe hafifler, yükünden kurtulur. Bunu hatırlatıyor olmak güzel bir şey bence.
* Filmin ana söylemlerinden birinin bu olması bence özel bir durum.
İbrahim Büyükak: Bu filmi izleyen insanların bazılarında en azından şu kadarcık bir fikir oluşuyor olması beni çok mutlu eder. Hepimizin yakın zamanda ya da geçmiş zamanda isteyerek ya da istemeyerek ayıp ettiği insanlar var. Ailemizden biri olabilir, arkadaşımız, komşumuz, sevgilimiz olabilir. Herkes isteyerek ya da istemeyerek kalp kırabiliyor. Bu filmi izledikten sonra bazılarını tetikleyip, “Ben de falancadan bir özür dilesem mi? Onun gönlünü almaya çalışsam mı?” diye bir duygu yaratırsa ne mutlu bize.
* Hazır önümüz de bayram…
İbrahim Büyükak: Evet, önümüz bayram. Bayramda küsler barışır… Herkese güzel de bir mesaj verelim. Umuyoruz bayram döneminde de insanlarda böyle bir etki yaratır.
"KOMİK OLSUN DİYE SÜSLEDİK ABARTTIK"
* Erkin ve Koray yaşayan tipler mi? Feyz aldığın kişiler var mı yoksa tamamen hayal ürünü kişiler mi?
İbrahim Büyükak: Aslında ben spesifik olarak birilerini yazmıyorum ama karakterler yaşadıklarımın toplamı oluyor. Mesela, filmde ‘Koray’ın bir yatağı var. ‘Koray’ eşiyle beraber uyuyamıyor, başka bir yatakta yatıyor. O bir yerde gördüğüm bir şeydi. Bir arkadaşım anlatmıştı, onun küçük bir yatağı varmış. Bana çok absürt gelmişti. Bu çok da evvel olan bir olay, 10 yılı aşkın bir süre önce yaşadığım bir şey. Çok küçük bir an ama yazarken bazen bazı şeyler, bazı cümleler sana bazı anıları da çağrıştırıyor. Dolayısıyla da bir anda tetikleniyorsun ve diyorsun ki “zaten adamın karakteri de böyle bir karakter. Edilgen ailenin yanında, baskıcı kayınpeder, onun güçlü olan bir kızı ve bunu burada kullanabilirim.” Biz onu tabii ki biraz daha komik olsun diye süsledik, abarttık. Yaşadığım her şey aslında hikâyenin içerisinde ama “şudur, budur” diyebileceğim biri yok. Hepsi birikiyor ve aslında hepsi ayrı karakterlere dönüşüyor. Yaşadığım her şey aslında o karakterlerin belirli özelliklerini oluşturuyor.
"HİÇ OLMAMIŞ OLABİLİR"
* ‘Yol Arkadaşım’ serisinde çatışma halinde olan iki zorunlu arkadaşı canlandırdınız. Bu filmde de çatışma halinde olan iki kardeşi canlandırıyorsunuz. Gerçek hayatta öyle değilsiniz, biliyorum ama hiç çatıştığınız zamanlar oluyor mu?
Oğuzhan Koç: Hiç olmamış olabilir Mehmet Ağabey.
İbrahim Büyükak: Ben hiç sert bir şekilde tartıştığımızı hatırlamıyorum. Hiç net bir şekilde küsecek, konuşmayacak kadar fikir ayrılığımız olduğunu da hatırlamıyorum. Gerçekten hiçbir ortamda Oğuzhan ile seslerimizin birbirimize yükseldiğini hatırlamıyorum. Hatta bir örnek vereyim; bir gün halı sahada maç yapıyorduk, son saniye Oğuzhan’ın bana pas atması gerekiyor, ben de Oğuzhan’a fazla bir tepki verdim, “Ağabey, atsana bir gol gerideyiz!” diye… Çıktıktan sonra Oğuzhan’dan özür diledim ve “Biz bu değiliz. Halı sahada birden saçma sapan çok klişe bir şekilde birbirimize çemkiriyoruz” dedim. O da “Doğru söylüyorsun, ne saçmaydı o yaptığın” dedi. Güldük geçtik.
* Halı sahalarda insanlar başka bir canlıya dönüşür…
Oğuzhan Koç: Herkesin içinden başka biri çıkıyor. Mesela ben de normalde o pası atarım. Niye atmadığımı bilmiyorum.
İbrahim Büyükak: Başka birine dönüşenleri görünce “biz de yapmayalım” diyoruz. Herkesin yaptığı şeyi yapmamaya çalışalım.
"YÜREKTEN İNANIYORUM"
* İbrahim’in sinema yolculuğu belli. Senin sinema yolculuğunda hedefin, yol haritan nedir?
Oğuzhan Koç: İbrahim’in yolculuğuyla paralel gidecek gibi duruyor. Ben onun yazdığı filmlerde oynamayı çok seviyorum. Çok konforlu, çok rahat. Biz artık sette gözlerimizle konuşuyoruz. Onun dışında sinemayla ilgili aslında 1 - 2 hikâyem var. Yakın zamanda İbo’ya bahsetmiştim, o da bakıyor. Onun kadar tecrübeli ve mesleği yazmak olan biri olmadığım için yardımla, destekle senaryoya dökmek istediğim birkaç hikâyem var. Yine birlikte olgunlaştıracağız, birlikte yapıyor olacağız. Belki hiç oynamayıp ikimiz de çekeriz. Belki birimiz oynar, diğeri yönetir. ‘Özür Dilerim’ gibi yine birçok iş yapacağız.
İbrahim Büyükak: Şöyle bir şey var; Oğuzhan zaten ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ döneminde de sürekli beraber yazdığım bir arkadaşımdı. O zaman da sürekli dirsek temasındaydık, sürekli aynı evde sabahlara kadar uykusuz kalıp yazdık. Oğuzhan o konuda çok yetenekli, çok iyi yazıyor. Sadece onun konsantrasyonunu dağıtacak çok şey var. Konserleri, müzik dünyası apayrı bir konsantrasyon… “Haydi sabah kalkayım, kahvemi koyup yazayım” demek, özellikle sıkı çalıştığı dönemlerde zor. Oğuzhan’dan hep şunu istiyorum; tabii ne zaman isterse destek olurum. Oğuzhan’ın kendi yazdığı ve oynadığı, kendi kaleminin lezzetinin olduğu bir hikâyeyi de izleyicilerin çok seveceğine yürekten inanıyorum. O yüzden de ben hep tepesinde olacağım ve hep zorlayacağım. Bir şey olur, ben bir yerinden tutarım, bir şey yaparım ama sonuçta Oğuzhan’ın dünyasına ait, kendi mutfağından çıkmış bir hikâye ve onun üzerine oynadığı bir şeyi yapıyor olmak da bence izleyiciler için bambaşka bir lezzet olacak. Onu da izlemelerini çok isterim. Çok iyi olacağına da yürekten inanıyorum.
"İNŞALLAH ÖYLE BİR YOLDAYIZ"
* Belki bir gün Oğuzhan yönetmen koltuğuna oturacak ve o filmde yine birlikte rol alacaksınız…
İbrahim Büyükak: Seve seve, çok da mutlu olurum.
Oğuzhan Koç: Sıra sıra değiştiririz. Hepsini yapacağız inşallah. İbo yönetecek ben oynayacağım, ben yöneteceğim o oynayacak. İnşallah öyle bir yoldayız.
* Biliyorum ki filmde kullanılmayan çok sahne var. Film 120 dakika. Hep merak ederim, çekip çekip kurguda atınca üzülmüyor musunuz?
İbrahim Büyükak: Üzülüyorum ama şöyle de bir şey var; ben komedi filmi yapıyorum. İnsanlar, 110 - 120 dakika otursunlar ve gündelik hayatın sıkıntısından, stresinden, uzaklaşsınlar ve eğlensinler istiyorum. Bunun için hem iyi bir hikâye kurma peşindeyim hem komik bir dünya yaratma peşindeyim. Komedide tempo çok önemli bir şey. Tempodan kastım sürat değil, kendi içinde, müzikte de olan metronom aslında. Her hikâyenin kendi içinde bir temposu vardır. Dolayısıyla ben orada tempoyu bozduğunu düşündüğüm bir dünya varsa komik de olsa daha komik olana nazaran daha az komik olanı kurguda atmaya çabalıyorum. Bu filmle ilgili de tek bir tane örnek verirsem; Oğuzhan’ın bir sahnesi vardı, onu da çıkardık. Sahnenin kendisi gerçekten çok komikti. Belki ileriki dönemlerde ekstra sahne olarak veririz. Ben bu sahneyi atmaya karar verdim ama yine de Oğuzhan’ı arayıp söyledim. Bilsin istedim. Çünkü sahneye çok gülmüştük. O sahnede de Oğuzhan’ın karakteri, sahneye fazladan bir sululuk katıyordu. Yine çok gülünecekti ama bizde şu var, ona da çok dikkat ediyoruz; sadece komiklik olsun diye de komiklik yapmaktan ziyade o karakterin naifliğini, dünyasını bozacak, sadece şaka için karakteri daha adi bir hale getirecek ya da izleyicilerin gözünde empatisini düşürecek sahnelerin olmamasına özen gösteriyoruz. Oğuzhan ile konuştuk, bunu anlatınca o da hak verdi. Attık ama yine de hâlâ içimde ‘atmasa mıydım?’ var. Çünkü sahne gerçekten çok komik. Oğuzhan ile Fatma Toptaş sahneyi beraber oynamışlardı, buradan selam olsun, çok komik oynamışlardı. Bir tek o sahne içimde kaldı.
"AH! BİTTİ. KEŞKE BİTMESEYDİ"
* Belki ileriki zamanlarda ek olarak yayınlarsınız.
İbrahim Büyükak: Ekstra olarak belki bir 20 dakika yayınlarız.
Oğuzhan Koç: Bir de ekstra finalimiz vardı.
İbrahim Büyükak: Normalde film var olan finalin üstüne 10 dakika daha devam ediyor. O 10 dakikanın da çok komik şakaları ve çok kuvvetli bir finali var ama orada da yine senaryonun matematiğine bakıp karar verdim. Burada ağızda bir tat bırakarak güzel vedalaşmak, izleyicilere de “Ah! bitti. Keşke bitmeseydi” duygusunu vermek istedim ve oradan da feragat ettim. Onu da atmak çok zordu. Orada arka arkaya attığım 3- 4 sahne var. Bu 4 - 5 sahneyi eğer film sevilirse, beğenilirse, izleyicilerimiz iştirak ederse, seve seve artı 15 - 20 dakika ek olarak yayınlayabilirim. Ya da kamera arkası olarak yayınlayabilirim. Çok da mutlu olurum.
* Komedi türünün yöneten için de yazan için de oynayan için de en zor tür olduğunu düşünüyorum. İzleyiciler, tamamen gülmeye endeksli olarak gittiği için beş dakika gülmezse film komik değilmiş gibi oluyor. Ben ‘Yol Arkadaşım’ serisinde olduğu gibi ‘Özür Dilerim’de de bu sorun yoktu. Bu sorunun olmaması için senin önlemlerin neler oluyor?
İbrahim Büyükak: Biz de o yüzden olabildiğince o matematikle, amiyane tabirle söylüyorum kendimize karşı acımasız olmak zorundayız. Çünkü yaptığımız işe âşık olamayız. İzleyicilerin âşık olmasını isteyebiliriz. Biz kendimizi eleştiremezsek bu sefer eleştiren insanlara kızmaya da hakkımız yok. O yüzden ben kendimize karşı olabilecek en yüksek seviyede acımasız olmaya çalışıyorum.
"ÜLKECE ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ. İKİSİNİ DE ANLARIM"
* Pandemi ve deprem felaketi nedeniyle zor zamanlar geçirdik, hâlâ da geçiriyoruz. Bu dönemde insanları güldürmek daha mı zor yoksa insanlar gülmeye hasret kaldığı için daha mı kolay?
Oğuzhan Koç: Yüzde 50 – yüzde 50 gibi geliyor bana. Evet, gerçekten uzunca süredir memlekette gülünecek, eğlenecek hiçbir şey olmuyor. Tadımız yok. Gülmeye hasret kalanlar belki çok daha hızlı ve kolay gülecek. “Oh, 1.5 - 2 saat eğlendim” diyecek. Bazısı da belki “Hiç gülesim yok, tadım yok, tuzum yok, cebimde param yok” diyecek. Hayat gerçekten zor. Ülkece zor bir dönemden geçiyoruz. İkisini de anlarım. İkisine de ikna olurum ama tabii hakikaten kendimiz de öyle hissettiğimiz için söylüyorum. Ben en son aralık ayında konser verdim. Bayramda, 4 - 4,5 ay sonra ilk defa konser vereceğim. Şarkı söylemeyi özledim, şarkı dinlemeyi özledim. Konsere gitmeyi, bir yere gidip müzik dinleyip eğlenebilmeyi özledim ama bazen insanın konsantrasyonu, morali, motivasyonu oralarda olmuyor.
İbrahim Büyükak: Çünkü çok zor bir dönemden geçtik o yüzden de herkesi anlıyoruz. Bizim de çok düştüğümüz, yükseldiğimiz dönemler oluyor.
Oğuzhan Koç: Aynen öyle ama artık istiyorum. Çünkü insanın hayattaki temel motivasyonunu yükseltmek için de ne olursa olsun bir yerden sonra gülelim eğlenelim demek, bunu yapmak zorundayız.
İbrahim Büyükak: Oradan edineceğimiz morali yine tabii ki de deprem bölgesindeki kardeşlerimizle, o insanlarla paylaşmamız lazım. Hem maddi hem manevi anlamda o yüksekliği o insanlara zerk etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hep beraber burada biraz morallenirsek o morali de morali olmayan kardeşlerimizle, canı sıkkın olan insanlarla, zor durumda olanlarla paylaşmamız gerek. Çünkü ağır bir süreç yaşadık. Bu ağır süreci de ancak böyle birbirimize el atarak, omuz vererek, elini tutarak atlatacağız diye umut ediyorum.
"YEPYENİ BİR HAYATA BAŞLADIK"
* Öyleyiz, öyle olmaya da devam edeceğiz diye düşünüyorum. Yoksa ayağa kalkacak halimiz kalmaz.
Oğuzhan Koç: Öyle… Bir de bu gündemler bu kadar hızlı değişip birdenbire bütün memleket seçime endekslendiyse biz de “Biz, sizi güldürmeye niyetliyiz, moral vermeye, motivasyon vermeye niyetliyiz.” diyebiliriz diye düşündük. Aslında bu film bu yüzden de bu mevsimde yayınlanıyor.
* Oğuzhan, 1992’de Erzincan’da meydana gelen depremi yaşadın. 7 yaşındaydın değil mi?
Oğuzhan Koç: Evet, ilkokuldaydım.
* 6 Şubat depremlerinde neler hissettin?
Oğuzhan Koç: 1992’de her şeyin çok göbeğindeydim. Küçüktüm ama insan hayatının tohumları belki de o yaşlarda atılıyor. O insan olarak büyüyorsun. Tabii bende çok büyük bir travması var. Bütün hayatım değişti. Birçok yakınımı, sınıf arkadaşlarımı kaybettim. Sonra hiç bilmediğim bir yere, Bursa’ya göç ettik. Annemle babam memurdu. Ne annemin çalıştığı okul kaldı ne babamın çalıştığı banka… Sadece rahmetli dayımlar Bursa’daydı. Şehir dışında tanıdığımız tek akrabamız Bursa’da diye orada “Bismillah” diyerek yepyeni bir hayata başladık.
* O yaşlarda daha da zor olsa gerek.
Oğuzhan Koç: Çok zor… İnanın memleket bir tane tamam ama o kültür farkı, adaptasyon, belli bir travmadan çıkıp şehir değiştirmek, hepsi çok zor. Bu son deprem beni hakikaten o günlere yeniden götürdü. Teker teker hepsini yaşattı. Kim bilir annemle babama neler hissettirmiştir… Tahmin bile edemiyorum. Hem daha soğukkanlı ve normal karşılıyorsun hem de aslında içten içe çok daha üzülüyorsun. Çünkü durumu biliyorsun. Hissi tarif edilebilecek bir his değil ağabey… Allah, herkesin yardımcısı olsun. Allah, kimsenin başına bir daha böyle bir afet vermesin.
* Bilemeyiz tabii ama göç etmemiş olsaydınız kariyerinin daha farklı olabileceğini tahayyül edebiliyor musun?
Oğuzhan Koç: Muhtemelen bambaşka olurdu. Çünkü şu da var; biz birbirimizi çok motive ederek büyümüş çocuklarız. Eser de İbo da ben de… Ben bu iki adamla denk gelmemiş olsaydım belki de bu kadar motivasyonumun düştüğü yerde biri, “Haydi, biz yaparız bu işi” dememiş olurdu. O biri demeseydi, 15 - 16 yaşında bir çocuk, yoldan sapabilirdi.
"İNSANLARIN FEYZ ALABİLECEKLERİ BİR HİKÂYE"
* Belki başka bir meslek icra edecektin…
Oğuzhan Koç: İnan zaten bütün dünya, memleket de öyle. Sahne sanatlarıyla uğraşmak isteyip de bir türlü o fırsatı, o gücü o tetikleyiciyi bulamamış insanlarla dolu. Biz çok karşılaşıyoruz. “Ağabey, ben de çok istedim, çok tiyatro yaptım, çok yazdım, hâlâ da evde gizli gizli yazıyorum ama olmuyor” diyenler var. “Ben de müzik yapmayı çok istedim, sesim çok iyiydi ama olmadı” diyenler de var. Olması için gerçekten birden fazla faktöre ihtiyaç var. Sadece yeteneğinle ve isteğinle değil; bu işin doğru arkadaş, doğru öğretmen, doğru yol, doğru pozisyon, doğru şehir, doğru okul, doğru çevre gibi bir sürü ayağı var .
İbrahim Büyükak: Aslında bu da buradan bizi izleyen insanların feyz alabilecekleribir hikâye.
Oğuzhan Koç: Ben Erzincan’dan Bursa’ya göç ederken bir afetin hayatımı bu denli değiştireceğini tahmin edemezdim.
* Yeter ki ayakta kalalım ve akıl sağlımızı koruyalım.
İbrahim Büyükak: İnşallah. İşte onu da hep beraber destek olarak sağlayacağız.
* İbrahim, ‘Özür Dilerim 2’ olacak mı?
İbrahim Büyükak: Ben istiyorum. Bu hikâyedeki karakterlere daha doyamadım. Aslında gönlüm yapmaktan yana ama tabii ki de filme nasıl bakılacak, biz nasıl hissedeceğiz, bir de iyi bir hikâye daha lazım. İkinci film, “bir tane daha film yapalım” diye yapılmaz. Gerçekten ilk filmi izleyen, seven insanların ikinci filmde de daha çok güldük daha çok eğlendik daha güzel bir hikâyeymiş diyebileceği bir hikâye yakalarsak şayet yazmak isterim ama gönlüme sorduğumda devamını yazmak istiyorum.
"NEREDE? NE OLUP NE BİTİYOR? KİM, KİMİNLE?"
* Devam filmlerinin şöyle bir ortak özelliği var; istisnalar var elbette ama serilerin ikinci filmleri, ilk ilkinden daha çok seviliyor ve bu nedenle de daha çok izleniyor.
İbrahim Büyükak: Çünkü ikinci filmlerde karakter tanıtmak zorunluluğu olmadığı için hikâyenin birinci saniyesinden itibaren seyirciyi güldürebiliyorsunuz. İzleyiciler karaktere, ne olduğuna, durumlara hâkim. Biz bunu ‘Yol Arkadaşım 2’de deneyimledik. İlk sahneden itibaren izleyicilerimizi güldürmeye başlayabiliyorsunuz. Yeni bir hikâyede en azından on dakika, “Nerede? Ne olup ne bitiyor? Kim, kiminle? Tam olarak kim kimin kardeşi, kim kimin ablası, kim kimin sevgilisi?” diye geçiyor. O ilişki ağını ve karakter çözümlemelerini algıladıktan sonra filme gülmek ya da duygusuna girmek kolay oluyor. İkinci filmler bu açıdan çok avantajlı. Dolayısıyla da ikinci film biraz daha hikâyeyi kuvvetlendirip daha da eğlenceli daha da coşkulu bir komedi filmine dönüştürülebilir.
"DÜNYADA DA ÇOK YAPILMAYAN BİR İŞ"
* Başka projen var mı?
İbrahim Büyükak: Var... Yazdığım bir proje daha var ama bunda muhtemelen ben konuk oyuncu olacağım. Sadece yazıp yöneteceğim bir proje olacak. Bir kadın komedisi... Şimdi kadroyla ilgili isim vermeyeyim ama çok önemli kadın komedyenlerimizin iştirak edeceği bir iş olacağına inanıyorum. Onunla ilgili iki aydır çalışıyorum. Şu anda daha 3’te 1’i kadarını yazabildim ama karakterler ve hikâyeyi kafamda tamamladım. Dünyada da çok fazla yapılmayan bir iş. Sadece kadınların dünyasını anlatmak, kadınların komedisini yapmak istiyorum. Zaten kariyerim boyunca hep iyi kadın karakter yazmayla ilgili kendimi çok eleştirdim. Daha iyi yazabilirim… Erkekleri daha iyi yazıyorum, kadınları da daha iyi yazabilirim. Aslında bu kendime de bir ödev. Kendime bir bitirme tezi gibi… Bunu gerçekten kadın dünyasına girip deneyimlemek istiyorum. Bir erkeğin gözünden bir kadını yansıtmaktan ziyade gerçekten o dünyanın içine girip bir kadın hikâyesi anlatabilecek miyim, anlatamayacak mıyım? Bakalım becerebilecek miyim?
* Kendine bu konuda ödev vermenin özel bir nedeni var mı?
İbrahim Büyükak: Çünkü yeni bir hedef koymak insanı heyecanlandırıyor. “Daha önce beceremediğim bir şeyi becerebilecek miyim acaba?” diye kendine hedef koyuyor olmak bana heyecan veriyor. Yazmakla ilgili heyecan ve şevk veriyor. Dolayısıyla da dedim ki “ben böyle bir şeyi yapabilir miyim?” Yeni 3 - 4 hikâyem daha var. Dijital plartforma dizi olarak yapmak istediğim 1 - 2 işim de var. Dediğim gibi şu süreci atlatıp bir 15 -20 gün filmin akıbetini görüp filmin dünyasını yaşayıp sonra karar verebilirim. Kendime, Oğuzhan’a ve çevremdeki insanlara danışarak “Devamını yapalım mı?” diye sorarım. “Böyle bir devam filmi aklıma geldi” diye hikâye anlatırım. Eğer “Olur, süper, devam et buna” derse belki buna devam ederim ama öbür hikâyeyi de mutlaka yapmak istiyorum.
* Başka söylemek istediğiniz neler vardır?
İbrahim Büyükak: Teşekkür ediyoruz. Bir kere bizi çok güzel ağırladın ağabey, çok güzel cümleler söyledin. Mutlu olduk. Senin öngörüne senin tecrübene güveniyoruz. O yüzden biz bakış açından dolayı çok mutlu olduk. İnşallah izleyicilerimiz eğlenir, güler. Herkesi seviyoruz.
Oğuzhan Koç: Dilerim, 'Özür Dilerim' herkese iyi gelir. Herkesi seviyoruz.