Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Jose Mourinho özel röportajı, HT Spor'da! - Futbol Haberleri

        Spor camiasına yepyeni bir soluk getirecek Türkiye'nin yeni spor kanalı "HT SPOR", yayın hayatına resmen başladı.

        Fenerbahçe'nin dünyaca ünlü teknik direktörü Jose Mourinho, Türkiye'deki ilk özel röportajı için HT SPOR'u seçti. Portekizli hoca, gündemi sarsan açıklamalarıyla HT SPOR'daydı! Ahmet Selim Kul ve Sine Çakır Heyse sordu, Jose Mourinho yanıtladı...

        İşte Mourinho'nun sözleri:

        "Bugüne kadar Avrupa'nın en büyük takımlarında koçluk yaptınız. Neden Türkiye?"

        "Bence Fenerbahçe beni seçti. Bence tam tersi şekilde oldu. Ben sakin bir şekilde bekliyordum, analiz ediyordum. Farklı teklifler vardı. Farklı kulüplerle, farklı başkanlarla, farklı sportif direktörlerle görüşmüştüm. Beni motive edecek kararı vermek için acele etmiyordum. O dönem 3 başkan adayının -ki o dönem 2 değil başkan adayı sayısı 3'tü. 3 başkan adayının da hepsi benimle görüştü, hepsi beni istedi. Bu da bu kulübün beni ne kadar istediğini hissetmemi sağladı. Sonra adım adım görüşmeler devam etti. Toplantı üstüne toplantı yaptık. Başkan Ali Koç ve sportif direktör Mario, masaya bu kulübün hırslarını, acılarını, yara izlerini, hayallerini ve koşullarını koydular. Ben de yeni bir ülke olması sebebiyle motiveydim bu duruma. Çünkü tekrardan İngiltere Premier Lig, tekrardan İtalya Serie A, tekrardan Portekiz değil… Benim için yenilikti burası. Aynı zamanda kulübün zor bir dönemi sonlandırma hırsı vardı. Gün gün, hafta hafta. Ben de bunun nedenini daha iyi anlıyorum. Bu kulübün hayallerini daha iyi anlıyorum ve ben de bir parçası olmak istiyorum."

        REKLAM

        "Lansmanda bazı sözler kullandınız bunlar çok etkili oldu"

        "Ben buyum. Sanırım o cümleyi ilk defa orada kullandım. “Bu forma benim derim” dedim ama ilk defa bu hissi yaşamıyorum. Benim profesyonellik duygum bu. Gittiğim her kulüp benim kulübüm haline gelir. Gittiğim her kulüpte ben önemli değilimdir. Kulüp önemlidir, taraftar önemlidir, oyuncular önemlidir. O hayaller önemlidir. Ben sadece elde etmek istedikleri şeylere yardım etmeye çalışan biriyim. “Bu forma benim derim” söylemi doğru. Bakın üzerimdekini sabah 8'de giydim. En erken akşam 7 gibi eve giderken çıkaracağım. Söylediğim şu anlama geliyor; ben de onlardan biriyim. Onlar için savaşacağım ve elimden gelenin en iyisini vereceğim."

        "BEN BASKIYI SEVİYORUM"

        "Türk kültürünün bir parçası bu. Uzaktayken de bunu görüyordum. Farklı takımlar için de olsa ülkeye gelen büyük oyuncuları, insanların duygularını, beklentilerini… Bence birazcık kültürün bir parçası bu. İngiltere'de mesela çok fazla beklentinin olduğu büyük kulüplerden birine giderseniz, soyunma odasında sadece gazeteciler vardır ve dışarıda kimse yoktur. Kimse umursamaz. Orada insanlar futbolu sadece haftada 90 dakika boyunca duygusal olarak yaşıyorlar. Ama haftanın geri kalan zamanında kendi hayatları var, kendi işleri var. "

        "Hangisi sizin için daha iyi Türkiye mi diğer ülkeler mi?"

        "Farklı. Yani anlamanız gerekiyor. Chelsea'de çalışıyorken evim stada 10 dakika yürüme mesafesindeydi. Maç bittiğinde evime yürürdüm. Eğer Türkiye'de yürümek için dışarı çıksam 10 metre yürüyemem. Ama ben baskıyı seviyorum, duyguyu seviyorum, insanların bunu yaşama şeklini seviyorum. Tabii ki çok fazla şiddet, çok fazla agresyon, çok fazla baskı gibi unsurları kapının dışında bırakabilirsek veya onları durdurmaya ya da birazcık bu negatif kısmı kontrol altına almayı başarabilirsek bence çalışmak için harika bir ortam. Bir de çok fazla kulübün olduğu büyük bir şehirde çalışmak da harika. Ligde aynı şehirden çok fazla kulüp var. İngiltere'de de bu durum aynıydı. Ben Chelsea veya Tottenham'da iken Chelsea, Tottenham, Arsenal, Fulham, Brentford, West Ham… Bu takımlar aynı şehirden ama İstanbul'da yaşadığımız gerçeklikle karşılaştırılamaz."

        "Dünyanın en büyük liglerinde 8 kez lig şampiyonluğu kazandınız. Türkiye'de kazanacağınıza inanıyor musunuz?"

        "Bence bu onlar için harika bir soru. Bence neden kazanamadıklarını farklı kulüplerde çalışmış pek çok yabancı hocaya sormalısınız. Eğer ben burada iki yıl kalırsam ve iki yılın sonunda şampiyonluğu kazanamamışsam, o zaman sizinle bir araya gelip neden olamadığımı açıklamak isterim. Çünkü o zaman bunu açıklayabilecek duruma gelmiş olurum."

        "Türkiye'de son şampiyon olan yabancı isim Zico'ydu bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?"

        "Çok fazla şey duydum. Eğer duyduğum her şeye inansam eşyalarımı toplayıp kaçardım. Dinlediğim her şeye inanmam. Ben daha çok kendim öğrenmeyi tercih ediyorum. Türk teknik direktörler buradaki kültürü daha iyi anlıyorlar. Ülkeyi daha iyi tanıyorlar, daha iyi anlıyorlar. Bu yüzden ben de Türkiye Ligi'nin özelliklerini öğrenebildiğim kadar öğrenmek için uğraşıyorum. Bütün odak noktam bu. Mesela ben şampiyonluk adayı olan takımlardan birinin teknik direktörünün bazı hakemlerin çok yakın arkadaşı olduğuna inanamam. Çünkü buna inanırsam zaten eşyalarımı toplar giderim. Çünkü futbol bu değil. Muhtemelen kültürel anlamda adapte olmak Türk teknik direktörler için daha kolay. Onların zaten doğal habitatı burası. Ben Portekiz'den 20 yıl önce ayrıldım ve dört farklı ülkede çalıştım. Her zaman çabuk öğrenme, çabuk adapte olma, kupalar kazanabilme becerim oldu. Burada da deneyeceğim şey bu."

        "Fenerbahçe'nin transfer penceresinde yaptığı hamlelerden memnun musunuz?"

        Çok mutluyum ve bence Fenerbahçe doğru işler yaptı. Bir şey var; belki yanılıyorum ama hissiyatım bu. Türk kulüplerinin Avrupa turnuvaları için oynadıkları ön eleme ve play-off maçlarında zorluk yaşamasının, transfer döneminin daha geç kapanması ile bir bağlantısı var. Bence bir anlamda avantaj sağlayabilecek bir durum. Çünkü çoğu ülkede transfer kapandığı için Türk kulüpleri normalde alamayacakları oyuncuları alma fırsatı yakalıyor ama bir yandan da zorluk yaratıyor. Mesela biz Lugano ve Lille ile oynarken, Avrupa Şampiyonası nedeniyle antrenmanda yer almayan oyuncularımız hariç onun dışında bizim için transfer henüz bitmemişti. Bu asla bir eleştiri değil, gerçeklik bu. Şimdi transfer döneminin neredeyse sonuna geldik. Bizim için transferin kapandığını belirtmek isterim. Bugün kapanabilir ve bence kulüp iyi bir iş çıkarttı.

        "Transferlerin geç kaldığını düşünüyor musunuz?"

        "Bir teknik direktör için transferler her zaman gecikmiştir. Çünkü bir teknik direktör için ideal durum birinci gün kadrosunun tam olmasıdır. Ama futbol artık böyle değil. Avrupa Şampiyonası var, Dünya Kupası var, Uluslar Ligi var... Tüm bu turnuvalarla birlikte oyuncular artık neredeyse tatil yapamıyorlar. Benim oyuncularım büyük bir efor sergilediler. Bazıları geri dönüp Avrupa elemelerinde takımlarına yardım edebilmek için sadece bir hafta tatil yaptı. Çok zor bir durum. Kulüpler için de yönetmesi zor bir durum. Şöyle bir tezatlık var. Mesela ben transferlerimi erken yaparım ama belki daha sonra karşıma çıkabilecek büyük fırsatları kaçırmış olurum. Zor bir durum. Bu anlamda ben yönetimin yerinde veya sportif direktörün yerinde olmak istemezdim. Onlar için yönetmesi ve denge bulması zor bir durum."

        "Transferlerin geç kaldığını düşünüyor musunuz?"

        "Bir teknik direktör için transferler her zaman gecikmiştir. Çünkü bir teknik direktör için ideal durum birinci gün kadrosunun tam olmasıdır. Ama futbol artık böyle değil. Avrupa Şampiyonası var, Dünya Kupası var, Uluslar Ligi var... Tüm bu turnuvalarla birlikte oyuncular artık neredeyse tatil yapamıyorlar. Benim oyuncularım büyük bir efor sergilediler. Bazıları geri dönüp Avrupa elemelerinde takımlarına yardım edebilmek için sadece bir hafta tatil yaptı. Çok zor bir durum. Kulüpler için de yönetmesi zor bir durum. Şöyle bir tezatlık var. Mesela ben transferlerimi erken yaparım ama belki daha sonra karşıma çıkabilecek büyük fırsatları kaçırmış olurum. Zor bir durum. Bu anlamda ben yönetimin yerinde veya sportif direktörün yerinde olmak istemezdim. Onlar için yönetmesi ve denge bulması zor bir durum."

        "Kostic transferi gerçekleşti herkes merak ediyor... Mourinho, Kostic'i nasıl kullancak?"

        "Problem yok belki de kaleci olarak oynayacak. Takımın nerede ihtiyacı varsa orada oynayacak. Bizim felsefemiz bu. Takım nerede ihtiyaç duyarsa oyuncular orada oynamalı. Çünkü oyuncular önemli değil, kulüp önemli. Sadece kulüp önemli, sadece takım önemli. Oyuncular da takımın nerede ihtiyacı varsa orada oynayacaklar. Tabii ki. Kostic neden geldi çünkü takımımızdan harika bir yaratıcı sol bek gitti ve orada eksiklik yaşadığımız bir durum içerisindeydik. Kostic geride üçlü de oynayabiliyor, dörtlü de oynayabiliyor. Kanat bek olarak oynayabiliyor, sol bek olarak oynayabiliyor, sol kanat olarak oynayabiliyor. Gerektiğinde sol orta saha olarak bile oynayabilir... Bu anlamda çok fazla çözüm sunacak bize. Tecrübeli bir oyuncu. Harika bir yarışmacı zihniyete sahip ve takımımızı da çok iyi, dengeli bir şekilde tamamlıyor. Her pozisyonda iyi seçeneklerimiz var. Bu yüzden de yönetimin çıkarmış olduğu işten dolayı mutluyum."

        "Yeni transferler hakkında neler söylemek istersiniz?"

        "Fikrim şu ki takıma önemli bir kalite katıyorlar. Biliyorsunuz forvet pozisyonunda büyük bir değişiklik oldu. Takımımızda geçen seneden sadece Dzeko kaldı. Yabancı oyuncu sayısı, Türk oyuncu sayısı, UEFA listesi gibi tüm bu durumları analiz etmemiz gerekti. Bu sebeplerden dolayı Cenk Tosun bizim için harika bir seçenekti. Aynı zamanda hem tecrübesi hem de ligi iyi tanıması sebebiyle aynı zamanda üst düzey bir forvete gittik. Biz onun arkasında onu yedekleyecek bir forvet almak istemedik. Biz kadromuzda üst düzey forvetler olsun istedik. Kulüp de bunu yapabilmek için müsait durumdaydı. En-Nesyri harika bir oyuncu. İnsanların ne konuştuğunu tahmin edebiliyorum. Aslında Türkçe konuşamamanın iyi şeylerinden biri de bu. Televizyonu açıyorum, hiçbir şey anlamıyorum. Sosyal medyaya bakıyorum, hiçbir şey anlamıyorum. Belki de böylesi benim için harika bir durum ama tahmin edebiliyorum, insanlar diyordur. “Dzeko’yu oynat, birlikte oynasınlar, birlikte oynamazlar, ne olacak?” Olacak şey şu ki, Fenerbahçe'nin sahada hep üst düzey bir forveti olacak. Olacak olan şey bu. 1., 2., 3. diye bir şey yok. Daha iyi performans sergileyen oynayacak. Bazen birlikte oynayacaklar, bazen Cenk Tosun oynayacak."

        "ÇARŞAMBA GÜNÜ EN AZ MAÇ OYNAYACAK TÜRK TAKIMI BİZİZ"

        "Avrupa Ligi'nde minimum 8 maç oynayacağız. Maçların oynandığı günlere bakacak olursak çok şanssızız. Çünkü çarşamba günü en az maç oynayacak Türk takımı biziz. Avrupa maçlarını genellikle perşembe günleri oynayacağız ve hafta sonuna toparlanabilmek için daha az vaktimiz olacak. Bunun için bizim bir takıma ihtiyacımız var. 11 oyuncu değil, takıma ihtiyacımız var ve şu anda da her pozisyonda dengeli bir takımımız var."

        "MEDINA HAKKINDA KONUŞAMAM"

        "Ben Osimhen’i soracağını düşünmüştüm. Medina'yı soruyorsun ama Medina hakkında konuşmam. O Boca Juniors oyuncusu. Neden onun hakkında bir şey söyleyeyim ki, bilmiyorum."

        "Fenerbahçe ile Avrupa'daki hedefiniz nedir?"

        "Öncelikle tur atlamak istiyorum. Tecrübem adım adım ilerlemek gerektiğini söylüyor. Turnuvaları kazandığım zamanlarda bile Eylül ayından hedef, bu turnuvayı kazanmak demiyordum. Asla. Hedef tur atlamak. Yeni bir format var, sanırım kimsenin bilmediği bir format. Tabii ki kimse bilmiyor. Denememiz gerekiyor. Bana diyebilirsiniz ki ‘’Jose Avrupa’da neredeyse 200 maçın var’’. Evet ama bu formatta sıfır maçım var. 4 maç içeride 4 maç dışarıda oynadığımız bu durumu anlamamız gerekiyor. Karşılaşmadığınız takımlarla da aynı puan tablosunda yer alıyorsunuz. Mesela bizim zor bir kuramız varken bizden daha kolay kuraya sahip başka bir Türk takımı ile aynı puan tablosunda yer alıyoruz. Aynı puan tablosunda yer alacağız. Çok çok garip. Hedefimiz şu; 8 maç sonunda turu geçmeliyiz. Hedef bu. Kura kuradır. Ellerini attıkları zaman sıcak ve soğuk top olduğuna inanmıyorum. Şimdi sıcak, soğuk da değil artık bilgisayar çekiyor kurayı. Kura kuradır. Olan oldu."

        "UEFA ile aranızda bir problem mi var?"

        "UEFA ayrı, hakemler ayrı. UEFA ile hiç bir problemim olmadı. Hatta açıkçası başkanla çok iyi bir ilişkim var. Çok saygılı. Biliyorlar ki ben tarihlerinin bir parçasıyım. Bunu biliyorlar. Sonuçta UEFA ile hiç bir problemim yok. Ama gerçek şu ki geçen sezon VAR ve maçın hakemi finali kazanmamam yönünde karar verdiler. Çünkü 1 milyon insana sorsanız hepsinin çok net penaltı diyeceği bir pozisyondu. Şu da bir gerçek ki Lille karşısında 2 saatlik bir mücadelenin ardından son dakikada çok garip bir penaltı verildi VAR tarafından. Her zaman yaptığım gibi yoluma devam etmem gerekiyor. Ama haklısınız öldüğümde Roma ile oynadığım finali hiç unutmayacağım…"

        "UMARIM RİZE'DE YAŞADIĞIMIZI ÇOK FAZLA YAŞAMAYIZ"

        "Umarım Rize’de yaşadığımız gibi durumları çok fazla yaşamayız. Skor 5-0 olduğu için herkes unutuyor. O maçta ilk yarıda gördüğüm şeyi unutmayacağım. Umarım ilk ve son olur. Bence onlara karşı farklı bir bakış var. Bence öyle. Benim doğama aykırı bir şey. Çünkü bence 90 dakika boyunca herkes aynıdır. Hoca Guardiola da olsa Ancelotti de olsa ya da Jurgen Klopp da olsa, ya da birkaç haftalık genç bir hoca da olsa kurallar onlar için aynıdır. Aynı şekilde davranmaları gerekiyor. Sahada Cristiano da olsa Messi de olsa… İlk maçını bize karşı oynayan 16 yaşındaki Deniz de olsa fark etmez. Kurallar herkes için aynıdır. Kulübün statüsü fark etmez. Büyük kulüp de olsa küçük kulüp de olsa… İkinci ligden gelen bir takım da olsa şampiyon takım da olsa fark etmez. Kurallar herkes için aynıdır."

        "GALATASARAY'IN YEREL MAÇLARINDA FARK VAR"

        "Galatasaray’ın yerel maçlarına baktığım zaman bir fark var. Bir fark var. Bu da ligin güvenilirliğine aykırı. Üstelik liginize yurtdışında da saygı duyulmasını istiyorsanız… Belki insanlar mütevazı değilsin diyebilirler. Tamam, mütevazı değilim. Ama bence benim burada olmam ligin daha çok dikkat çekmesini sağlıyor. Bence bu ligin yurtdışında güvenilir olabilmesi için bu işlerin bitmesi gerekiyor. Galatasaray yok, Fenerbahçe yok, Beşiktaş yok. Hiçbir şey yok. Takımlar, hocalar, oyuncular var ve herkes için aynıdır. Benim fikrim bu ki hayatım boyunca futbolun içinde oldum."

        "İlk maçta Okan Buruk ne istiyorsa alıyor demiştiniz kartlarla ilgili. Son maçta da hakemle ilgili konuştunuz. Bazı problemler mi görüyorsunuz bu konuda?"

        "Bu dönemde hakemler ile ilgili konuşurken bana en çok zevk veren neydi biliyor musun? Hakemle ilgili çok iyi şeyler konuştuğum zaman. Bu bana daha çok zevk veriyor. Evimizdeki son maçımızda genç bir hakem vardı. 30 yaşında. Türk liginde 3 ya da 4 maç yönetmiş. Harika bir iş çıkardı. Oyunu çok iyi kontrol etti. İki tarafa da adildi. Maçtan sonra hem biz hem rakip takım ona saygı duyarak sahadan ayrıldık. Onun hakkında çok iyi konuştum. Bu bana daha çok zevk veriyor. Deplasmanda Göztepe ile 2-2 berabere kaldığımızda maç sonu hakemi tebrik ettim. Bu bana zevk veriyor. Ben 5-0 kazandığımız maçın sonunda hakemi eleştiriyorum. Çünkü o ilk yarı kabul edilemez. Verdiği kararlar kabul edilemez. Galatasaray’ın ilk maçındaki hakemi de gördüm. Siyah ile beyaz gibiydi.

        Sadece kendimle ilgili konuşmuyorum. Çünkü ben Türkiye’ye geldim, Fenerbahçe için çalışıyorum ama aynı zamanda Türkiye için çalışıyorum. Aynı zamanda Türkiye Ligi için çalışıyorum. Bir ürün geliştirmek için bazı sorumluluklarım olduğunu düşünüyorum. Çünkü günün sonunda bu ürünü satmanız gerekiyor. Futbola yeniden yatırım yapmak için daha fazla para kazanmanız gerekiyor. Daha iyi bir ürün satmanız gerekiyor. Daha iyi bir ürün satmak istiyorsanız, daha iyi bir ürün için hep birlikte çalışmamız gerekiyor."

        "Türkiye Futbol Federasyonu sizden kurs ya da seminer vermenizi talep etti mi?

        "Hayır. Hayır. Sadece sezon başlamadan önce normal bir kontak kuruldu. Tesise bir hakem gelip bize durumların nasıl işleyeceğini açıklamaya çalıştı. Sadece kaptanlar hakemle konuşabilir dendi ki bu doğru değil. Kulübede sadece bir hoca teknik bölgede ayakta durabilir dendi ki bu doğru değil. Benimle bir tek bunun için iletişime geçtiler. Eğer bana ihtiyaç duyarlarsa ben müsaitim. Sonuçta sizin ülkeniz için çalışıyorum."

        "Akıl oyunları yapmayı seviyor musunuz?"

        "Hayır, ben gerçeği söylemeyi severim. Açık fikirli olmayı severim. Politik olarak doğru olmak için insanların hoşuna giden şeyleri söylememeyi severim. Ben böyle değilim. Ben kendim olmayı severim. Kendim olmam demek; akıl oyunları peşinde olmak değil, doğru olduğunu düşündüğüm şeyi söylemek demektir. Yanılıyor olabilirim. Tabii ki pek çok kez yanılacağım ama ne düşünüyorsam onu söylerim. Beşiktaş yok mu? Trabzonspor? Kasımpaşa? Onlara karşı oynayacağız. Umarım bu sene daha az puanlar toplarız. Lig için daha iyi. Eğer birinci veya ikinci ya da her neyse daha az puan toplarsa daha iyi. Lig daha çekişmeli olursa daha iyi olur. Umarım bu yönde gider."

        "Galatasaray çılgın bir transfer yaptı. Osimhen hakkında neler söylemek istersiniz?"

        "Osimhen harika bir oyuncu. Eğer ben 70-75 milyon ödeme potansiyeli olan bir kulüpte olsaydım alırdım. Harika bir oyuncu. Tabi ki farklı koşullarda geldi. Ama günün sonunda koşulların bir önemi yok, önemli olan şey Galatasaray kesinlikle harika bir oyuncu aldı. Victor ile bir problemim yok. Tam tersi çok iyi bir ilişkim var. Ama ona karşı her oynadığımda onunla konuşuyorum çünkü davranış biçimini beğenmiyorum. Kendini çok yere atıyor. Son kez Roma - Napoli maçını oynadığımızda onunla bir konuşma yaptım ve ona dedim ki ‘’Bak! Sen en iyi 2 Afrikalı oyuncudan birisin. Sen ve Salah. Geçmişte Didier Drogba, Samuel Eto’o, George Weah vardı… Böyle davranamazsın.’’ Kendisini yere çok atıyor. Onunla problemim bu. Ama 10 dakika sonra iyiyiz, çok iyi bir ilişkimiz var. Türkiye Ligi ve Galatasaray için tabii ki harika bir oyuncu."

        "Kasımpaşa maçından sonra büyük bir derbi var. Bunun için heyecanlı mısınız?

        "Şunu demek isterim, oyuncularım Kasımpaşa karşısında gol atmalı. Çünkü Kasımpaşa’yı yenmeliyiz. Derbi öncesi son maç. Biliyorum sadece burada değil, Real Madrid - Barcelona, Roma - Lazio, Inter - Milan... İnsanlar derbileri erkenden düşünmeye çok yatkın. Çok erkenden düşünmek yanlış. Pazar günü oynamamız gereken önemli bir maç var. Almamız gereken 3 puan var. Pazar günü savaşmamız gerekiyor. Pazartesi oyuncular için izin günü ama size şunun sözünü verebilirim, pazartesi günü ben izinli olmayacağım. Kafamı tamamen Galatasaray maçına vereceğim ama şu anda o maçı bir saniye bile düşünmüyorum."

        "Fenerbahçe Başkanı Ali Koç için ne söylemek istersiniz?"

        "Çok basit ve pragmatik. Bugün bir işim var. Eğer yarın işim olmamasına karar verirse, işsiz olurum. O yüzden profesyonel hayatımdaki en önemli kişi o. Onu aşık bir insan olarak tanımlarım. Tutkulu bir insan. Ailesine aşık, kulübüne aşık... Tabi ki onunla irtibatım daha çok kulüp ile alakalı. Kulübüne olan tutkusu inanılmaz. Kulübü için yaşaması, her dakika demesem de kulübü düşünmesi, kulübü hakkında çok tutkulu konuşması inanılmaz. Beni sabah 9’da arayabilir, akşam 9’da arayabilir, gece yarısı arayabilir. Kulübüne gerçekten aşık. Onunla kurduğum temasta mükemmel ailesiyle tanışma ayrıcalığına eriştim. Çok iyi bir şekilde anlayabiliyorum ki ailesine aşık bir adam. Hayata aşık bir adam. Tabii ki benim başkanım, bu anlamda ona saygı duymak durumundayım ama bunun dışında da ona kişi olarak en yüksek saygıyı duyuyorum. Bu hoşuma gidiyor. Bu 20 yılda pek çok farklı başkan ve kulüp sahibi ile çalıştım. En nefret ettiğim, konuşmak için iki ay beklemem gerekendi. Ondan iki ay sonra onunla tekrar konuşurdum. Ben başkanları severim, paylaşmayı severim. İnsanların dahil olmasını severim. Başkanla buna sahibim."

        "Belgeselinizde Fenerbahçe ve Türkiye yer alacak mı?"

        "Tabii ki. Şunu söylemek isterim, Ocak 2025’te çıkacak. Farklı bölümler olacak. Tek bir belgesel değil. Farklı bölümler olacak. Henüz 3 mü 4 mü emin değiller. Ama amaç 5 veya 6. Yani Fenerbahçe olacak, İstanbul olacak. Sanırım bu sezon başı da olacak. Ama son bölüm değil. Devamı gelecek. Kariyerimin hala minimum 10 senesi olduğu için. Fenerbahçe’deki 2 yıldan sonra kariyerimi bitirmeyeceğim. Minimum 10 yıl daha var. O yüzden ucu açık bir şekilde yapmak istediler. O yüzden şu kesin ki Fenerbahçe hikâyem Ocak 2025’deki bölümlerde olmayacak ama inanıyorum ki birkaç ay veya birkaç yıl içerisinde gelecek ve harika olacak. Tıpkı her sabah uyandığımdaki manzara gibi. Çünkü sabah uyandığımda pencereden baktığımda ilk gördüğüm şey İstanbul Boğazı. İstanbul güzel. Ben çok şanslıyım. Londra, Roma, Madrid, Milan… Çok şanslıyım. İstanbul çok güzel, çok çok güzel. Problem şu ki yemekler çok iyi ve kontrol etmem gerekiyor."

        "Fenerbahçe taraftarı hakkında neler söylemek istersiniz?"

        "Sanırım geldiğimde her şeyi söyledim. “Bu forma benim derim” cümlesine dönersek o her şey demek. Bunun kültür olduğunu anlıyorum. Mesela Real Madrid’de şunu derdik. Bernabeu’nun sessizliği, stadyumun sessizliği oyuncular için baş etmesi zor bir durumdu. Çünkü sessizlik mutlu değiliz demekti. Sessiz olurlardı. Burada bazen bir oyuncu pas hatası yaptığında ya da bir pozisyon kaçırdığında reaksiyon olacağını biliyorum ama kültür bu. Bunu değiştiremeyiz. Biz kulüp olarak çok akıllı olmalıyız. Yeni aldığımız oyuncuları seçerken belli karaktere sahip oyunculara ihtiyacımız var. Bununla baş edebilmek için yeteri kadar güçlü oyunculara ihtiyacımız var. Çünkü bazen oyuncular bununla baş edemez. Oyuncu bununla baş edemediğinde Fenerbahçe gibi bir kültürde başarılı olma konusunda problem yaşar. Şimdiye kadar evimizde oynadığımız Lugano, Lille ve iki lig maçında takıma verdikleri destek için onlara sadece teşekkür edebilirim. Onlar bizimle oynamaktan keyif almalı. Bir şeyi çok dile getirirdim. Maça seyirci, taraftar olarak gelmek ayrı, gelip maçı oynamak ayrı. Bence onlar maçı oynamak istiyorlar. Hissiyatım bu. Maçı bizimle birlikte oynamak istiyorlar ve bu güzel."

        "Osayi Samuel'de sakatlık olduğunu biliyoruz. Başka bir oyuncuda sakatlık var mı?

        "Djiku’nun son maçtan küçük bir problem vardı. Becao onun yerine girmek durumunda kalmıştı. İyileşme sürecinde. Geçen Cuma günü U-19 takımına karşı oynadığımız kısa maçta Bright da ufak bir sakatlık yaşadı. Umarım uzun sürmeyecek."

        "İngiltere Premier Lig'e geri dönmeyi ya da bir milli takım çalıştırmayı düşünüyor musunuz?"

        "Hedeflerim… Umarım bağlantıyı anlarsınız. Hedefim şu ki Fenerbahçe’de o kadar başarılı olayım ki Fenerbahçe daha fazla süre kalmamı istesin. Hedefim bu. Belki o zaman kalmak istemem. Ama hedef şu ki o kadar başarılı olayım ki Fenerbahçe kalmamı istesin. Hedefim bu. Milli takım için geçmişte imkânlarım oldu. Tabi ki ülkemden ama sadece ülkemden değil. 2009 veya 2010 gibi İngiltere milli takımı. Ben hep reddettim. Çünkü bence mutlu olacağım bir iş değil. Ayda 1 maç veya ayda 2 maç… Oyuncuları izlemek için seyahat, sonra ofis işi. 2 yılda bir Avrupa Şampiyonası veya Dünya Kupası’nı beklemek. Şu anda harcayacak çok fazla enerjim var. Belki bir gün yaşlı ve yorgun olduğumda harika olur ama şimdi değil."

        "ASLA "ÖZEL KİŞİYİM" DEMEDİM"

        "Ben hiçbir zaman ‘Özel Kişi’ olduğumu söylemedim. Asla. Hiç söylemedim. ‘Özel Kişi’ ile ‘Özel Biri’ arasında çok büyük bir fark var ve ben asla ‘Özel Kişiyim’ demedim. Mütevazı değilim ama aptal da değilim. Hiç bir zaman ‘Özel Kişiyim’ demedim. Ama bundan bir tane var. Kariyerimdeki her maçı kaybedebilirim. Ben ne yaptıysam onu ​​yaptım. Oyuncuların desteğe ihtiyacı var. Ben her şeyle baş edebilirim. Ama oyuncular oynuyor, ben oynamıyorum. Ben sahada oynamıyorum. Ben gol atmıyorum, gol kurtarmıyorum. Oyuncuların desteğe ihtiyacı var. Ben her şeyle baş edebilirim. Özellikle şimdi. Çok uzun yılların ardından saçım beyazladı."

        "Arda Güler'e bir tavsiyeniz var ya da performansı hakkında ne söylersiniz?"

        "Dünyanın en büyük kulübü yalnızca dünyanın en iyi oyuncularına sahip olabilir. Real Madrid dünyadaki en iyi genç oyuncuları ya da potansiyel olarak en iyi oyuncuları alma konusunda harika bir iş çıkarıyor. Vinicius ve Rodrygo’yu çocukken aldılar. Jude Bellingham var, çok genç. Arda var, çok genç. Şimdi Endrick. En iyi genç oyuncuları alma konusunda harika bir iş çıkartıyorlar. İyi seçiyorlar çünkü o kulüpte oynamak için karakter çok önemli. Oyuncu ‘burada oynamak için yeteri kadar iyiyim, burada olmaktan korkmuyorum’ diye düşünmeli. Genç Arda bu büyük karakteri gösteriyor. Üst seviye bir kalite. Ancelotti öğrenmek için harika bir teknik direktör. Milli takım için oynamak, Avrupa Şampiyonası gibi büyük turnuvalara gitmek, ülkeyi omuzlarında hissetmek onun için çok önemli. Tabi ki büyük bir ülke. Harika bir geleceğe doğru gidiyor."

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ