'Magazin Pazarı'nda bu hafta
HT Magazin ekibi haftanın en çok konuşulan olaylarını yorumladı. 'Magazin Pazarı'nda bu hafta Fatma Girik, Serdar Ortaç, Bergüzar Korel-Halit Ergenç, Mehmet Dinçerler ve Hande Erçel ile Kerem Bürsin vardı
Magazin ve sanat gündemi bu hafta acı bir haberle açıldı. Duayen oyuncu Fatma Girik aramızdan ayrıldı. Girik, Kovid-19'a bağlı viral pnömoni (zatürre) tedavisi görmekteyken gelişen çoklu organ yetmezliği sonucu hayatını kaybetti. Bu haftanın çok konuşulan başka bir olayı ise, günlerdir haberlere konu olan Hadise'nin tektaşıydı. Hadise’ye, sevgilisi Mehmet Dinçerler'in hediye ettiği 40 bin dolarlık yüzük, ünlü iş adamının alacaklıları tarafından davaya konu oldu. Bergüzar Korel- Halit Ergenç çiftinin Londra'ya taşınacağı iddiası da gündemde geniş yer buldu. Oyuncu çiftin menajeri bu söylentiyi yalanladı. Geçtiğimiz yılın sürpriz aşıkları Hande Erçel ve Kerem Bürsin ise yollarını ayırdı. Ayrılık nedeni olarak ise; Demet Özdemir gösterildi. Serdar Ortaç ise yaptığı itirafla büyük tepki çekti...
Yeşilçam'ın '4 Yapraklı Yoncası'ndan biri olan Fatma Girik'i kaybettik. Usta sanatçının ardından neler söylemek istersiniz?
ESİN ÖVET: Tüm cümleler, sözler eksik kalır. Ben köşemde de dile getirdim, Yeşilçam’dan biri hayatını kaybedince aileden birini kaybetmiş gibi canım acıyor. Bizler “Erkek Fatmamızı”, “Mavi gözlü kadını”, “Ezo gelinimizi” kaybettik. Ne olsun çok acı. Yeri doldurulamaz. Bir Fatma Girik daha gelmez. Gerçekten bu isimler çok özel insanlar ve bizler böyle insanları tanıdığımız için, onlarla bir nebze olsun zaman geçirebildiğimiz için şanslıyız.
MEHMET ÇALIŞKAN: Her kayıp, iç yakıcı büyük bir acı. Her kayıp, benliğimizden ve hayatımızdan kopan bir büyük parça. Her kayıp, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bilincinin pis yüzünü göstermesi.
Fatma Girik'in kaybı, benim gibi milyonlarca kişi için de daha da büyük bir acı. Benliğimizden ve hayatımızdan kopan daha büyük bir parça. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bilincinin yüzü daha da pis.
Kendini Türk sinemasına ve biricik aşkı Memduh Ün'e adayan Fatma Girik, hakkında sarf edilebilecek sayısız cümlenin "Allah, mekânını cennet eylesin" ile bitmesi, kendisinin ne ölçüde kıymetli biri olduğunun göstergesi oldu.
Uzun yıllardır yaşadığı Bodrum'dan birkaç ay önce İstanbul'a getirilmesi hakkında şöyle düşünmüştüm, "Acaba doğru mu yapılıyor? Fatma Girik, Bodrum'da mutluydu. Aşkı Memduh Ün'ün yattığı topraklarda olmak onu mutlu ediyordu."
Sağlık sorunlarının artması üzerine daha iyi tedavi görmesi için İstanbul'a getirildi getirilmesine ama yakalandığı koronavirüsün de etkisiyle çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Elbette takdir-i ilahi ama insan düşünmeden edemiyor; "Acaba Bodrum'da kalsaydı koronavirüse yakalanmaz mıydı?"
Türk sinemasının cengaver kadını Fatma Girik, kariyerini 1957'den günümüze kadar taşımayı başararak 181 filmle Türk sinemasının yapı taşlarından ve tarihi kişiliklerinden biri oldu.
Türk sinemasının ve Türkiye'nin gördüğü birçok radikal değişime rağmen 65 yıl boyunca mesleğinin gözdelerinden biri olarak kalabilmek zor kere zordur. Bu zorluğu göz önünde bulunduracak olursak Fatma Girik'in ilham veren başarısının, iyi niyetle donanmış kişiliğinin ve sansasyona yer olmayan hayatının altını daha iyi çizmek gerekir.
Hani derler ya; "heykeli dikilecek kişi" diye...
Kariyeriyle, kişiliğiyle, hayatıyla nakış işler gibi gönüllerimize diktiği heykelin benzerini aynı anlayışla fiziki hale getirmek gerekir.
İyi ki onu tanıma, iyi ki derin mavi gözlerinde kaybolarak sohbet etme, bana da okuyuculara da ilham veren cümlelerle bezeli röportajlar yapma olanağı buldum.
KADİR KAYMAKÇI: Gaziantep’te bir yazlık sinemanın ‘taştan’ beyazperdesinde onu 'Şoför Nebahat' olarak izlediğimi hatırlıyorum... 7-8 yaşlarındaydım herhalde, annem-babam vardı yanımda. 80’lerde lisedeyken bu kez İstanbul’da bir sinema salonunda onu Irazca olarak Yılanların Öcü’nde izlerken tek başımaydım. Şimdi 50’lerimin ilk günlerindeyim ve o artık yok. Öyle ya da böyle birkaç kuşağı güldürmüş, ağlatmış, zor günlerini atlatmalarına yardım etmiş bu ülkenin ruhu ‘Yeşilçam’ın dev isimlerinin ölümü biraz daha eksiltiyor bizi... Onların bize anlattığı o güzel hikayelerle büyüdük, büyüyoruz işte. Huzur içinde uyusun...
AYTEKİN TEKER: Fatma Girik, Tarık Akan gibi sadece sanatı ile değil, toplumsal olaylara karşı duruşuyla da Türk halkının gönlünde bambaşka bir yer edinmişti. Cüneyt Arkın'ın da dediği gibi; Cesur ve yiğit bir kadındı… Aşkına kavuştu. Huzur içinde uyusun.
Baba olmak için geciktiğini söyleyen Serdar Ortaç, "Şimdiye kadar hiç böyle bir imkan ya da düşünceniz olmadı mı?" sorusuna, "Kaç tane olacaktı, hep kürtaj oldular. Yazık..." yanıtını verdi. Ortaç ayrıca bu kişiler arasında ünlü isimlerin de olduğunu açıkladı. Bu sözler sanat dünyasından da büyük tepki çekti.
ESİN ÖVET: Serdar Ortaç şarkı yazacağına sürekli özel hayatından demeçler veriyor. Bu performansı şarkı yazmaya ayırsa keşke. Ve bu açıklamarından hiç hoşlanmadım. Birlikte oldugu kadınlara saygısızlık! Serdar bir sussun artık…
KADİR KAYMAKÇI: Serdar Ortaç bitmiş! Ne bir yeni şarkı, ne başka bir şey üretemiyor. Ürettiği tek şey böyle pis dedikodular... Bir gün eski eşine laf atar, bir gün Beşiktaş hakkında saçmalar... Bitmiyor, hatalarından ders de almıyor anlaşılan... Ne aşka, ne eski sevgililerine saygısı olmayan bir insan ancak böyle konuşur. Eski sevgilileriyle yaşadıklarını böyle pervasızca kameraların, milyonların gözü önünde anlatabilen zihniyetteki bir adamdan çocuk sahibi olmak istemeyerek kadınlar doğru olanı yapmışlar. Hiç mi etrafında “Serdar sen ne yapıyorsun” diyen kimse yok; yazık!
MEHMET ÇALIŞKAN: Serdar Ortaç’ın baba olma hikâyesi, yılan hikâyesine döndü. Hiçbir zaman gerçekten baba olmak istediğine inanmadım. Sürekli baba olmak istediğini gündeme getiriyor. Babalıkla ilgili söyledikleri şarkılarının müziği gibi hep aynı.
Baba olmamakla ilgili olarak sanki “Ben bereket Tanrısı gibiyim de kadınlar istemedi”demek istiyor.
Şimdi de eski eşinin ve sevgililerinin kürtaj olduğunu (Eğer gerçekten öyleyse) söylüyor. Nereden bakarsanız bakın o kadınlara ayıp. Eşinin ve sevgililerinin (eğer gerçekten öyleyse) kim oldukları biliniyor. Anladığım kadarıyla hiç birine saygı duymuyor.
AYTEKİN TEKER: Serdar Ortaç boşandıktan sonra adeta raydan çıkan bir trene döndü. Yalnızlık Serdar Ortaç'a iyi gelmiyor sanırım. Hatalarından pişman olduğunu dile getiriyor ama anlaşılıyor ki hatalarından ders almayı hala öğrenememiş. Bence kesinlikle psikolojik destek almalı. Serdar Ortaç böyle giderse şarkılarından çok skandallarıyla anılmaya başlanacak. Malum geçmişte de pek çok hatası var.
Mehmet Dinçerler'in Hadise'ye aldığı tektaşın değeri 3.2 milyon TL değil, 40 bin dolarmış. Dinçerler'in alacaklıları açtıkları davada '40 bin dolara yüzük alacağına borçlarını ödesin' dedi...
ESİN ÖVET: Bu sosyal medya daha kimlerin başını yakacak acaba? İşte böyle, “Düşman çatlatma” pozları sıkıntı yaratır. Üzüldüm Allah kimsenin başına vermesin. Benim babam da ticaretle uğraştığı zamanlarda zaman zaman sıkıntı yaşadı. Herkes bunu yaşayabilir bu dünyanın sonu değil. Ancak bu sosyal medyada her şeyi gösterme çabası kötü. Bir an önce bu durumdan vazgeçilmeli diye düşünüyorum.
KADİR KAYMAKÇI: Yüzüğü gözümüzün içine sokarak çekilen klip, ardından yüzüğün 3.2 milyon TL olduğu iddiaları, sonrasında Mehmet Bey’in borçları derken yüzüğün fiyatında büyük bir damping olmuş. Alacaklılar davalarında “40 bin dolara yüzük alacağına borçlarını ödesin” demişler ama korkarım mahkemede o yüzüğün fiyatı 1-2 bin liraya o da kredi kartına 5 taksitle alındıya falan bağlanır. Bundan sonra sevgilileriyle ‘Yüzüklerin Efendisi’ klibi çekecek herkese ders olsun, herkes filmin sonunda Frodo ve arkadaşları gibi sonsuza kadar mutlu mesut yaşamıyor maalesef!
MEHMET ÇALIŞKAN: Hadise'ye hediye ettiği yüzüğün Mehmet Dinçerler'in başını ağrıtacağı belliydi. Zira o kadar borcu varken müstakbel eşine pahalı bir yüzük hediye etmesi elbette alacaklıları fena halde kızdırdı. 3.2 milyon TL olduğunu bildiğimiz yüzüğün meğer 40 bin dolar (540 bin TL) olması başka bir olay.
İlk bilinen rakamın 6'da biri değerinde olması bile alacaklıları harekete geçirdi. Yüzüğün fiyatı, dava dosyasına girdi. Demek ki alacaklıları, bildiğimizden, tahmin ettiğimizden de bir hayli dertli.
Yüzüğün fiyatının gerçekten 3.2 milyon TL olması halinde alacaklıların tepkisi acaba ne olurdu? 40 bin dolarlık yüzük alımını dava dosyasına eklediklerine göre 3.2 milyon TL'lik yüzük alımı hakkında nasıl bir tepki verirlerdi?
Bu arada merak ettiğim konu, Mehmet Dinçerler'in yüzüğün fiyatı hakkında neden "Yanlış biliyorsunuz" dememesi.
Merak ettiğim bir diğer konu ise Hadise'nin dava dosyasına girene kadar yüzüğün gerçek fiyatını bilip bilmediği.
Herhalde biliyordu.
Yoksa müstakbel eşinin hediyesinin değerini öğrenmek için mücevherciye gidip soracak hali yok ya...
AYTEKİN TEKER: 'Hadise yüzüğü sadece parmağına değil, sevgilisinin alacaklılarının kafasına da taktı' demiştim. Nitekim de alacaklılar tektaşı davaya da konu etti. Hadise o videoyu paylaştığı için pişmanmıdır bilemem ama herhalde bundan sonra gözümüzün içine sokmaz diye düşünüyorum.
Halit Ergenç - Bergüzar Korel'in Londra'ya taşındığı iddia edildi. Ancak menajeri iddiaları reddetti. Sizce İngiltere'ye yerleşirler mi?
ESİN ÖVET: Bu olay ne kadar büyütüldü. Yine ne saçma bir noktaya geldi. Yahu insanların imkanları var, çocuklarının eğitimleri var. Yani zaman zaman orada yaşamalarında ne var. İlla ki, oraya yerleştiler memleketi terk ettiler kıvamına getirmenin ne manası var. Gülşen de çocuğu Azur’un eğitimi için sık sık gidiyor. E Nilüfer de Aşkın Nur Yengi de Sibel Can da Londra’da bir dönem çocuklarının eğitimi için bulundular. Sık sık ülkeye gidip geldiler. İlla böyle durumlarda memleketi mi terk etmiş oluyor bu insanlar. Yine gereksiz bir konu sakız gibi uzadı gibi geliyor bana.
MEHMET ÇALIŞKAN: Bazen bazı düşünceler öylesine kolay üretiliyor ki... "Halit Ergenç ile Bergüzar Korel İngiltere'ye yerleşti" gibi.
"İyi de neden?" sorusu ıskalanarak zihinlerin derinliklerine kazınan bu düşüncenin alt yapısında siyasi düşüncelerin olduğunu görmek zor değil.
Halit Ergenç ile Bergüzar Korel, ülkemizin kariyerli iki oyuncusu.
'Taş yerinde ağırdır' sözünde olduğu gibi her ikisi de ülkemizde meşhur, işverenleri de ülkemizin yapımcıları.
Hal böyle oyunca İngiltere'ye neden yerleşsinler? Zira işleri başka bir ülkede yaşayıp Türkiye'de çalışmaya uygun değil.
Bir TV dizisinde rol aldıklarını düşünün; her set bitiminde uçağa atlayıp İngiltere'ye mi uçacaklar? Sadece film çekseler anlarım. En fazla bir ay Türkiye'de kalıp geri kalan zamanlarını İngiltere'de geçirirler.
Ne var ki yüksek paralar kazanıp alıştıkları konforlu hayatı sağlayan asli işleri TV dizileri. Hal böyle olunca da başka bir ülkeye yerleşmeleri işlerinin doğasına aykırı.
Kendilerini emekli etmeyi düşünürlerse o ayrı ama bunun için ne bir neden var, ne bir duyum ne de bir açıklama. Üstelik daha çok gençler.
"İngiltere'ye yerleştiler" haberleri çıkınca menajerleri Ayşe Barım'ı aradım.
"Yok öyle bir şey" dedi.
Hatta Halit Ergenç'e yine de telefon açıp yine de söz konusu duyumlarını doğru olup olmadığını kontrol etmiş.
Ayşe Barım, kariyerli ve saygın bir menajer.
O nedenle kendisi ne diyorsa benim için doğru olan odur.
KADİR KAYMAKÇI: Londra’ya yerleşmek suç mu? Halit Ergenç ile Bergüzar Korel çocuklarının eğitimi için Londra’ya taşınabilirler kim ne diyebilir buna. Tuhaf olan kimsenin çok açık bir şekilde “Evet taşındık” ya da “Saçma bir dedikodu biz buradayız bir yere gitmedik” diye kestirip atmaması! “5 yıldır sık sık gidiyorlar. Oğullarının okulunun tatile girmesini bekliyorlar” açıklamasından ne almamamız gerekiyor? Halit Ergenç-Bergüzar Korel çiftinin oğlu Ali Londra’da okuyor ve her sabah İstanbul’dan mı gidiyor okula? Ya da Ali Londra’da yatılı okuyor anne-babası da arada onu ziyarete mi gidiyorlar? Dediğim gibi burada bana garip gelen Halit Ergenç ile Bergüzar Korel’in Londra’ya taşınmış olması değil; Kaldı ki 3 yıl yaşadım dünyanın en güzel şehri bence... Eğer taşındılarsa tebrik ederim doğru seçim. Güle güle otursunlar. Garip olan böyle basit bir şeyi açıklamanın bile bin parçalık puzzel’a çevrilmesi!
AYTEKİN TEKER: Türkiye'nin en değerli ve kaşeleri en yüksek oyuncuları arasındalar. Yapımcıların sürekli radarında olan iki yıldız, neden ülkeden ayrılsın diye düşünüyorum. Emeklilik için yaşları daha çok genç. Başka bir ülkeye yerleşmeyi de 'Türkiye'den kaçmak' gibi lanse edenler, İngiltere'ye taşınmadıklarını öğrenince şimdi ne diyecek: 'Helal olsun mu?'
Son dönemin en çok konuşulan aşıkları Kerem Bürsin ile Hande Erçel ilişkilerini noktaladı. Erçel'in, sevgilisinin Demet Özdemir ile aynı projede yer almasının ardından ayrılık kararı aldığı konuşuluyor. Aynı menajerlik şirketiyle çalışan ikiliden Demet Özdemir, bütün işlerin önce Hande Erçel’e gitmesinden dolayı kıskançlık yaşadığı iddia edilmişti.
ESİN ÖVET: Hande Erçel ve Demet Özdemir olayı da yine bir garip hal aldı. Kaldı ki, bu iki kadın bir gün bir projede de bir araya gelebilir. Bu dünyanın sonu değil. Ancak bizim ülkemizde böyle gereksiz konular saçma bir şekilde uzatılıyor. Ben zannetmiyorum Hande Erçel’in bu yüzden ilişkiyi sonlandırdığını. Gereksiz bir kıskançlık olur keza bu isimler oyuncu. O zaman sevgilisi rol gereği öpüşmesin, sarılmasın. Böyle bir saçmalık var mı? Ben inanmıyorum.
KADİR KAYMAKÇI: Doğrusu Hande Erçel ile Kerem Bürsin son dönemde benim en sevdiğim çiftti. Ayrıldıklarını kabul etmek istemiyorum yani. Hele “Kerem, Demet Özdemir’le aynı projede yer alacak Hande buna kızdı” gibi bir ayrılık nedenini kafam hiç almıyor. İki oyuncu aşk yaşayacak, birisi başka bir projede başka bir kadın (ya da erkek) oyuncuyla oynayacak diye ayrılacaklar... Saçmalamayın lütfen! Yıl 2022 böyle ayrılık olmaz! Yok bu yüzden, gerçekten sevgilisinden vazgeçiyorsa birisi zaten karşısındakini hiç sevememiştir. Son günlerde Keanu Revees’in bir videosuna denk geliyorum sosyal medyada, Keanu, “Eğer aşkın için savaşmıyorsan ne biçim bir aşka sahipsin ki” diyor... Eğer Hande Erçel, sırf Demet Özdemir’le aynı projede yer aldığı için Kerem Bürsin’den ayrılıyorsa Kerem’in verilmiş sadakası varmış! Böyle aşk olmaz olsun...
MEHMET ÇALIŞKAN: Açıkçası her ayrılık haberine kuşkuyla bakıyorum. Son zamanlarda ünlüler nedense o kadar çok ayrılıp o kadar çok barışıyor ki... 4 defa ayrılıp 4 kez barışan çiftlere bile rastlıyoruz.
Nedense ayrılıkların çoğu da bir proje öncesinde yaşanıyor.
Doğal olarak insanın aklına "Bu ayrılıklar, bir proje ayrılık mı?" sorusu geliyor.
Belki de öyle değildir.
Belki de tamamen tesadüftür.
Hande Erçel, ilişkiyi Kerem Bürsin'in Demet Özdemir ile birlikte aynı projede yar alacağını öğrendikten sonra kıskançlık edip bitirdiyse iyi etmiş.
Çünkü diğer türlüsü kendisine de Kerem Bürsin'e de büyük eziyet olurdu.
AYTEKİN TEKER: 'HanKer'ler kızmasın ama bu çifte en başından beri ısınamamıştım. Neden olduğunu bilmiyorum ama bir şeyler eksik geldi bana. Aynısını Hande'nin Murat Dalkılıç ile ilişkisinde de düşünmüştüm. Demet Özdemir iddiasına gelirsek ise, inanmıyorum ama Hande gerçekten bunun için ayrılmışsa, Kerem'in hayrına olmuş.