Cavit Çağlar Türkiye’de çok kişiye nasip olmayan bir özelliğe sahiptir kanımca. Aynı anda birçok şapkayı biri diğerinin önüne geçmeden taşır.
Onu kamuoyu daha çok siyasetçi şapkasıyla tanır ama Cavit Bey aynı zamanda hem iş dünyasının önde gelen isimlerinden biri hem de medya patronudur.
Kendisini 10 yılı aşkın süredir tanırım. Her karşılaşmamızda birbirinden ilginç hikayeler anlatır. Yakın tarihe ışık tutacak, çoğunda tam merkezinde yer aldığı çok renkli hikayelerdir bunlar.
Hep bunları yazmak gerekir diye düşünürdüm.
Meğer yazılıyormuş. Hem de mesleğimizin duayeni usta kalem Hulusi Turgut yazıyormuş.
Cavit Çağlar ve Hulusi Turgut ileCavit Çağlar’ın hayat hikayesinin kitaplaştırıldığını Cavit Bey’den birkaç ay önce bizzat duydum. Duyduğumdan beri de büyük bir merakla bekliyordum. Kendisinden defalarca kitabı önceden vermesini rica ettim ama ikna etmeyi bir türlü başaramadım.
Nihayet geçen hafta telefonum çaldı. Arayan Sayın Çağlar.
“Nagehan Kardeşim kitap nihayet gün yüzüne çıkıyor, ramazanın ilk günü iftarı beraber yapalım, bir grup dostla bu güzel günü paylaşmak istiyorum, senin de olmanı isterim.” dedi.
Pazartesi akşamı saat tam 7’de Çağlar’ın sahibi olduğu Beşiktaş Mövenpick Otel’deydim.
İçeride kimler yoktu ki… Ciner Medya Grup Başkanımız Kenan Tekdağ. Çağlar’ın siyaset yol arkadaşı ve kadim dostu Erman Yardelen. Cavit Bey’in ailesi. KRT’nin yeni sahibi Fırat Bozfırat. Medya dünyasından Rahmi Turan, İsmet Berkan, Mehmet Yakup Yılmaz, İsmail Küçükkaya, Erdoğan Aktaş, İpek Özbey, Nermin Yurteri, Yalçın Bayer, Tayfun Devecioğlu, Yağız Şenkal, Kübra Par, Vahap Munyar, Elif Soyseven bizden Mehmet Akif Ersoy…
Ben çok şanslıydım zira hemen çaprazımda kitabın yazarı Hulusi Turgut oturuyordu.
Hulusi Bey’i kitaplarından tanırım ancak kendisiyle ilk kez karşılaştık.
Yerimin verdiği avantajla kitapla ilgili sordum da sordum. O da sağ olsun anlatmaktan hiç imtina etmedi gece boyu.
Soldan sağa: Kenan Tekdağ- Cavit Çağlar- Rahmi Turan- Hulusi Turgut28 yıl önce başlayan kitap macerası
Mesela meğer “Cavit Çağlar-Fırtınalı Bir Yaşam Öyküsü” kitabının miladı 28 yıl önceye gidiyormuş. 1996’da Milliyet Gazetesi için Haydar Aliyev üzerine bir yazı dizisi hazırlayan Turgut görüş almak için Cavit Bey’in de kapısını çalmış.
Çalış o çalış.
Aliyev üzerine başlayan sohbet Çağlar’a dönmüş, teyp çıkmış, kayıt başlamış ve ta 1996’da bir kitap sözünü almış Hulusi Turgut.
O gün bugündür de Cavit Bey’i fırsat buldukça konuşturup kitaba 28 yıl boyunca malzeme toplamış.
Yunanistan’dan 5 yaşında ailece adeta kaçarak ayrılmasından devlet bakanlığına, medya patronluğuna ve ‘Türkiye-Rusya krizini çözen Putin’in dostu’ olmaya uzanan hikaye 725 sayfa. İçinde tarihe ışık tutacak bir çok malzeme var.
Ben Hulusi Bey’den dinlediklerim, büyük bir iştahla başladığım kitap ve kafamdaki bilgilerle tanıdığım Cavit Bey’i birleştirince aklıma onu tanımlamak için üç sıfat geliyor: Becerikli, tatlı dilli ve pratik zekalı.
Hayatta hep kendi hikayesini yazanlardan olmuş Çağlar. Hakkında inanılmaz iddialar ortaya atıldığında da, cezaevine girdiğinde de, uluslararası krizi çözen iş insanı olarak yardımına başvurulduğunda da hep aynı Cavit Çağlar. Kendinden emin, ileriye bakan, kuyruğu dik tutmaya çalışan.
Molla’dan Çağlar’a…
Hulusi Turgut’un anlattıkları arasında en çok dikkatimi çekenlerden biri soyadı hikayesi idi.
Çağlar ailesi Türkiye’ye geldiklerinde uzun süre vatandaşlığa alınmak için bekletiliyorlar. Cavit Bey Menderes’e mektup yazıyor, insiyatif alıyor… İş nihayete erme aşamasına geldiğinde babasına ‘soyadı kanunun bize verdiği hakka göre soyadımızı seçebiliriz baba, değiştirelim’ diyor.
Meğer Yunanistan’dan geldiklerinde soyadları Molla imiş. Molla soyadını istemiyor Cavit Bey. Onun yerine çok sevdiği cumhuriyet şairi Behçet Kemal Çağlar’ın soyadını seçmelerini istiyor.
Bu müthiş bir insiyatif alma örneği bence. Ailesinin soyadını dahi o seçiyor.
“Çağlayangil’in yeğeniyim”
Demirel’le ilişkisinde de bu karakter özelliği görünüyor.
Demirellerin Zincirbozan’da tutulduğu dönemlerde bir Bursalı genç olarak Zincirbozan’a giriyor Çağlar. Kimler kimler ziyarete gelmek isteyip içeri alınmazken o orada. Demirel’e yemekler getiriyor. Meğer İhsan Sabri Çağlayangil’in yeğeniyim diyormuş.
Sonrasında Süleyman Demirel ile 90’ların başına kadar uzun bir siyasi yolculuk başlıyor.
Cavit Bey zaman zaman bir araya geldiğimizde bahseder, kitapta da anlatmış, “DYP’nin başına geçsem tarih başka türlü akabilirdi” diyor.
Tansu Çiller ile ilgili anılarından ayrı bir kitap olur herhalde. Bu kitapta gözüme çarpan memur maaşları ile ilgili trajikomik anekdot.
Tansu Hanım ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak memur maaşlarını ödemeyerek enflasyonu durdurma önerisi yapınca devreye giren Çağlar Patrona Halil isyanını örnek vererek ‘bizi astırmak mı istiyorsun?’ diye sorar. Ancak Çiller ısrarcıdır. En sonunda ağlamaya başlar. Çağlar çareyi Başbakan Demirel’in işe el koymasında bulur ve kriz önlenir.
En büyük pişmanlığı NTV
725 sayfalık kitapta tarihe ışık tutacak daha çok detay var. Muhakkak okumanızı öneririm…
Pazartesi akşamki yemekte bir u masa etrafında sohbet ederken konu Cavit Bey’in pişmanlıklara da geldi.
Tereddüt etmeden şöyle dedi: İlk özel haber televizyonu olarak kurduğumuz NTV’ye satmam en büyük pişmanlığım.” (Bilmeyene not: NTV ismini Çağlar’ın sahibi olduğu Nergis Holding’den alıyor-na)