İran'ı ne bekliyor?
Dün öğle saatlerinde dünya gündemine damga vuran bir hadise gerçekleşti. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki üst düzey heyeti taşıyan helikopter, Azerbaycan yönetimiyle ortak program sonrası sınıra yakın bir bölgede düştü. İran devlet televizyonu, Reisi'nin helikopterinin bölgeden dönerken sert iniş yapması suretiyle kaza meydana geldiğini; Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti ve Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim'in de helikopterde bulunduğunu duyurdu.
Reisi ve heyeti, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le birlikte bir baraj açılışı için sınır bölgesinde bir araya gelmiş ve hayli sıcak fotoğraflar vermişti.
Zorlu coğrafya ve hava şartlarının da etkisiyle arama kurtarma çalışmaları uzun saatler devam etti. Nihayet birkaç saat önce helikopterin enkazına ulaşıldı. İran Cumhurbaşkanı Reisi, Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve beraberindeki heyetin hayatını kaybettiği açıklandı. Sistem gereği İran’da önce dini lider Hamaney’in onayıyla cumhurbaşkanı yardımcısının vekaleti, ardından 50 gün içinde yeni cumhurbaşkanının seçilmesi gerekiyor.
“KAZA” ÜZERİNE SORULAR
Dün itibarıyla medyada takip ettiğiniz tartışmalarda hemen herkesin vurgu yaptığı üç konu vardı.
İlki, kullanılan helikopterin son derece eski bir model oluşu. İkincisi, açık biçimde uçuşa elverişli olmayan hava şartlarına rağmen kalkışa izin verilmesi. Üçüncüsü aynı helikopterde birden fazla üst düzey yetkilinin bulundurulmasının tuhaflığı. Bunların her birinin aynı zamanda kazadan çok “sabotaj” ihtimalini güçlendiren yaklaşımlar olduğu da açık.
Kuvvetle muhtemel bu sorulara tatmin edici cevaplar bulmak mümkün olmayacak. İran tarafının ilk andan itibaren izlediği “iletişim” tarzının anlatmaktan çok kafa karıştırmaya yönelik olduğunu söylemek abartılı olmaz. Buna kendi aralarındaki iletişim kopukluklarını ve devlet kurumları arasındaki çatışmaları da eklersek daha aydınlatıcı olur.
İran söz konusuysa bu tür hadiselerin olağan şüpheli listesinde İsrail ve ABD daima ilk sıraları alır. Fakat size yukarıda aktardığım üç tuhaflığın, hadisenin ülke içi dinamiklerle ilgili olduğu kuşkusunu tırmandırdığı da ortada. Eski bir helikopter, kötü hava şartlarına rağmen uçuş izni ve aynı araçta çok sayıda üst düzey yetkili.
Dolayısıyla hava şartları ana etken olsa bile planlamadan kalkışa kadar gerçekten cevaplanması gereken çok soru var.
İRAN-ABD HATTI HAREKETLİ
Reisi ve Aliyev’in fotoğraf karesinin, bölgede taşları yerinden oynatacak düzeyde bir hamle olduğuna dikkat çekenler hayli fazla. İsrail’in dünkü kazadan hemen önce ortaya çıkan Reisi-Aliyev fotoğrafından memnun olduğunu söylemek de imkansız. Azerbaycan, çok farklı dinamiklerle tüm bölgesel güçlerin ilgi odağı. Ancak Aliyev’in çok yönlü ittifaklarının merkezine İran’ı yerleştireceğini düşünmek gerçeklere uygun görünmüyor.
Şimdi kazayla aynı gün haber olan bir başlığa dikkat çekelim. Geçtiğimiz cuma, yani 17 Mayıs’ta Umman’da İran ve ABD yönetimleri arasında dolaylı görüşmeler yapılıyor. ABD haber sitelerinde bu görüşmelerin başlığı “Tarafların bölgesel saldırıların tırmanmasını nasıl önleyebileceği” olarak yansıtıldı. İran ise resmi haber ajansı üzerinden bu görüşmelerin varlığını bir gün sonra doğruladı.
Bu görüşmelerde malumunuz taraflar yan yana gelmiyor. Evsahibi ülkenin yetkilileri tarafların görüşlerini sıcağı sıcağına birbirine iletiyor. İran’ın nükleer programı da bu görüşmelerin gündeminde. Ancak nasıl ele alındığı konusunda net bir bilgi yok. Fakat ABD tarafı sıkça İran’ın nükleer programının tamamlanmasına çok kısa süre kaldığını belirtiyor. Bunun ortaya çıkardığı gerginliğin ilk adresi elbette İsrail.
Öte yandan ABD-İran arasındaki bu diplomatik trafikten, Tahran yönetimine muazzam bir enerji bağımlılığı olan Çin’in memnun olmadığının altını çizelim. Elbette çok rahatsız olan bir başka güç Netanyahu cephesi.
İÇ HESAPLAŞMA TARTIŞMASI GÜÇLÜ
Ancak tüm bunlar, Cumhurbaşkanı Reisi ve bu düzeyde bir heyetin başına gelenleri bağlayacağımız bir zemini oluşturmaya yetmiyor. Kuvvetle muhtemel helikopterin düşmesi, daha çok iç dengelere yönelik olarak tartışılmaya başlanacak. Peki bunun temelinde ne var, biraz ona bakalım.
Hadisenin sıcak saatlerinde İran’ın dini lideri Ali Hamaney’den dikkat çekici bir açıklama geldi: “Yüce Allah’a Sayın Cumhurbaşkanı ve yanındakilerin milletimize bağışlaması için dua ediyorum. İran halkı endişelenmesin, ülkenin işlerinde herhangi bir aksama olmayacak.”
Helikopterlerin ve içindekilerin akıbeti, en azından bizim açımızdan henüz bilinmezken yapılan bu açıklamanın “ülke işlerinde herhangi bir aksama olmayacak” vurgusu, elbette toplumu yatıştırmaya yönelik olabilir. Ancak ülke içindeki tartışmalara bakılınca fazlasıyla manidar bulundu.
Dini lider İran’ın en güçlü ismi. Ayetullah Hamaney, 1989’da bu makama seçildiğinde kendisine fazla süre tanımayanları hep şaşırttı. Gücünü artırdı, ülke içinde en belirleyici lider oldu.
Ancak artık 84 yaşında, birkaç yıldır ciddi hastalıklarla karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla ülkenin seçkinleri, Hamaney sonrasını düşünmeye yoğunlaştı.
İran anayasasına göre dini lideri seçmekle sorumlu olan Uzmanlar Meclisi. 88 üyeden oluşuyor. Anayasa gereği dini lider adaylarını o belirliyor ve seçiyor.
HAMANEY SONRASI HESAPLAR
Fakat burada pek çok sorun var. Öncelikle 1989’dan bu yana Hamaney görevde ve böyle bir seçim hiç yapılmadı. İkincisi Uzmanlar Meclisi üyelerinin çok azının gerçek anlamda gücü var. Çoğunun yaşı 70’in üzerinde.
Sizi ayrıntılarla yormak istemiyorum. Fakat İbrahim Reisi’nin Hamaney sonrasında dini liderliğin güçlü adaylarından olduğunu dün itibarıyla çoğunuz duydunuz. Karşısında bir başka aday olarak Hamaney’in oğlu Mücteba’nın olduğunu da. Dolayısıyla dünkü kazayı bu süreçle bağlantılı olarak görenlerin tartışma alanı kabaca burası.
HamaneyTürkiye’de, hatta dünyadaki pek çok ülkede İran’da olup biteni muhafazakarlar-reformcular ekseninde okumak gereğinden fazla konforlu, ama bir o kadar da olup biteni açıklamaktan uzak. Ülkenin çok başlı bir yönetim yapısı olduğunu, aradan geçen uzun yıllar boyunca ordudan devletin diğer kurumlarına kadar muazzam çatışma alanlarının ortaya çıktığını, gerçek politika yapıcıların bu kurumlara hükmedenler olduğunu anlamadan gidişatı okumak mümkün değil.
Hamaney 35 yıldır Velayet-i Fakih doktrini gereği yerinde. Pek çok güç dengesini temsil ediyor. Ondan sonra ne olacağına bakarken, Mücteba Hamaney dahil gündemde olan isimlere değil, bu güç dengelerine yoğunlaşmak daha doğru. Babadan oğula bir geçiş ihtimalini çok uzak görüyorum.
İran’ın gerçek karar vericileri, Hamaney sonrasını planlarken, şimdi önlerindeki acil gündem, ülkenin yeni cumhurbaşkanını seçmek. Ülkenin nükleer süreçlerinden, bölgesel gelişmelere kadar pek çok dinamiği de dikkate almak zorundalar.
Peki nasıl bir siyasi profil bekliyor bizi? Bunların hepsi Türkiye’yi ve bölgemizi yakından ilgilendiriyor. Bir sonraki yazıda devam edeceğiz.
- Önce Suriye halkına saygı27 dakika önce
- Suriye'de teröre geçit yok1 gün önce
- Trump gerçekçi, Ankara sakin3 gün önce
- Türkiye, Suriye'yi yalnız bırakmayacak4 gün önce
- Şam'da Türkiye coşkusu1 hafta önce
- Suriye'de işleyen akıl1 hafta önce
- Suriye'de insanlık sınavı1 hafta önce
- Türkiye bu işin neresinde?1 hafta önce
- Türkiye tuzağa mı düşüyor?1 hafta önce
- Suriye'nin kaderi kimin elinde?2 hafta önce