Tamam mı, devam mı?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i 11 Mart'ta parti genel merkezinde ziyaret etmesinin ardından ortaya çıkan gelişmeler uzun bayram tatiline de damgasını vurdu.
Son yazıda ifade ettiğim gibi siyasette bazı taşların yerine oturması için, bazılarının da yerinden oynaması ya da yer değiştirmesi gerekebiliyor. 31 Mart seçimlerinin ardından böyle bir süreci yaşadığımız çok açık. Özgür Özel, 31 Mart sonuçları ortaya çıktığı andan itibaren yakın geçmişteki siyasi üslubunu bilenleri şaşırtacak düzeyde sakin ve soğukkanlı değerlendirmeler yaptı. Seçmenin emanet oylarını kalıcı hale getirmekten söz ederken, bir erken seçimin gündemlerinde olmadığını belirtti. Açıkçası emanet oyları korumanın yolunun da CHP içinde gerçek bir değişimle mümkün olacağının farkındaydı.
Peki şimdi olan nedir? Bu karşılıklı açıklamalar, özellikle CHP ve MHP arasındaki sert sözler, bunların ardından AK Parti’nin verdiği tepkiler bize ne söylüyor? Aslında herkesin etrafında adeta düğümlendiği soru açık: AK Parti ve CHP arasındaki normalleşme/yumuşama süreci devam edecek mi?
SÜRECİN KİLİT PARTİSİ
Sürecin kilit partisi bir bakıma MHP. Partinin yeni dönemin normalleşme hikayesine dair düşünceleri, Devlet Bahçeli’nin şu sözlerine yansıdı: "Siyasi partiler arasında normalleşme ve yumuşama arayışlarının temel alınarak çok bilinmeyen ve yeni bir denklemin kurulmak istendiği gözlemlenmektedir. Bu kapsamda siparişi yapılan normalleşme ve yumuşama atmosferinin sürdürülebilir hale gelmesinin önünde şayet MHP bariyer olarak telakki ve tarif ediliyorsa, bu konuda da geniş bir ittifak husule gelmişse, bize düşen sorumluluk ülkemiz ve milletimiz uğruna her türlü fedakarlığı göze almak, gereğini ise gönül huzuruyla yapmaktır." Bahçeli, AK Parti içinde bir gayrı memnun kesimden söz ederken, her durumda verdikleri sözün arkasında olduklarını ve Cumhurbaşkanı’na ve meclisteki süreçlere desteklerinin devam edeceğini belirtti.
Bu sözler normalleşmeye yönelik bir itiraz mı, yoksa MHP'nin bu süreçte rolünün nasıl tanımlandığına mı? Bunun cevabını yazının sonuna bırakalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G7 zirvesi dönüşünde Bahçeli’nin sözlerini isabetli ve herhangi bir tartışmaya fırsat vermeyen açıklamalar olarak değerlendirdi. Bu açıklamada en dikkat çekici unsur, Cumhurbaşkanı'nın "Biz iade-i ziyareti yapmak suretiyle siyasete bir yumuşama, bir kibarlık getirelim dedik. Ama bu kibarlıktan anlamayanlar İstanbul'da basın toplantısı yaptılar ve orada belli ki birilerinin etkisi altında kaldılar" vurgusuydu. Bu sözlerin Özgür Özel açıklama yaparken yanında yer alan Ekrem İmamoğlu’na yönelik olduğu da bayram boyunca tartışıldı.
KELEBEĞİN ÖMRÜ GİBİ Mİ?
Ana soruya dönelim. Normalleşme süreci devam edecek mi? Yoksa kelebeğin ömrü gibi mi olacak? MHP bu süreçte nasıl bir rol oynayacak?
Tarafların güçlü vurgularından anlaşıldığı üzere MHP ittifak içinde kalmaya devam edecek. Şu halde buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Özel arasındaki müzakere adımları devam edecek mi?
Öncelikle gerek Cumhurbaşkanı’nın, gerekse Özel’in hemen tüm açıklamalarında karşılıklı bazı sert değerlendirmeler olsa da, sürece dair olumlu yaklaşımlar sürüyor. Özel’in ayaküstü yaptığı açıklamadaki “suç ortağı’ ifadesi şu ana kadarki en büyük kriz olarak görülebilir. Ancak devamında gelen 'düzeltmeler' normalleşme zemininin devam edebileceğini gösteriyor. En başta da kolay olmadığını öne sürmüştüm. Bugün de düşüncem aynı.
Birkaç zorluk var tarafları doğrudan ilgilendiren ve etkileyen.
CHP'NİN ZORLUKLARI
CHP açısından, yukarıda kısaca aktardığım gelişmeler, özellikle muhalif kamuoyundaki etkin isimlerin tepkisinin giderek yükselmesine neden oluyor. Özel, ‘bidon kafalı' gibi çirkin benzetmelerin kendilerine seçim kaybettirdiğini söyleyerek bu alanda önemli bir mücadele veriyor. Ancak gerek parti içinde, gerekse tabanda müzakerelerden rahatsız olan kesimler sanıldığından çok daha güçlü. Buna bir de muhalif kamuoyundaki okur-yazarların tepkisi eklenince Özel’in işi epeyce zorlaşıyor.
CHP’nin zorlukları arasındaki ikinci başlık, aslında birincisiyle adeta iç içe bir sorun. Değişimin temel başlıklarının ne olduğu konusundaki belirsizlik, Özel’in daha da sıkışmasına neden oluyor. Elbette bunun perde arkasında kendisini değişimin mimarı ve gelecekteki ana aktör olarak gören bir isim var.
AK PARTİ'NİN ZORLUKLARI
AK Parti açısından iki önemli zorluktan söz edebiliriz. İlki, kendi seçmeninden gelen değişim mesajına parti üzerinden bir karşılık üretilmemiş olması. Anayasa gündemi de henüz parti tabanı tarafından satın alınmış bir hikaye değil. Yazın sonuna doğru değişim beklentisi daha da yükselebilir ve yerel seçimde yaşanan 'sandığa gitmeme’ hali yeni boyutlar kazanabilir. Ekonomik şartlarda öngörülen olumlu gelişmeler insanların cebine yansımaya başlarsa, durum elbette daha farklı olabilir.
İkincisi, ittifak ortağı üzerinden ortaya çıkan sorun ve tartışmalar. Şimdilik yapılan açıklamalarla tansiyon düşmüş olsa da, bu durum her iki partinin kendi içinde de hayli canlı bir gündem.
Ancak bu noktada farklı bir öngörüm var. Devlet Bahçeli’nin bayramın ilk günü söylediği bazı sözler de bunu destekler mahiyette. Bahçeli, bu dönemin "Yapısal reformların gerçekleşeceği, kurumsal yapının yerleşeceği, demokratik açılımın ve demokratik yaklaşımların daha da gelişeceği bir ortam olacağını" ifade etti. Kanaatimce MHP, yeni dönemin siyasetindeki inşa süreçlerinde kendisinin engel olarak görülmesinden rahatsız. Başka bir deyişle süreçte olmak istiyor. Yapısal reform, demokratik açılım ve demokratik yaklaşım ifadelerinin altını çizerek tamamlayalım.
- Suriye'de teröre geçit yok39 dakika önce
- Trump gerçekçi, Ankara sakin1 gün önce
- Türkiye, Suriye'yi yalnız bırakmayacak2 gün önce
- Şam'da Türkiye coşkusu6 gün önce
- Suriye'de işleyen akıl6 gün önce
- Suriye'de insanlık sınavı1 hafta önce
- Türkiye bu işin neresinde?1 hafta önce
- Türkiye tuzağa mı düşüyor?1 hafta önce
- Suriye'nin kaderi kimin elinde?1 hafta önce
- Suriye'de ne istiyoruz ?2 hafta önce