TCMB Başkanı Karahan: Sıkı duruşumuzu, makroihtiyati politikalarla destekliyoruz
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Finansal İstikrar Raporu'nu yayımladı. Raporun ön sözünü yazan TCMB Başkanı Karahan şu değerlendirmelerde bulundu: "Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, makroihtiyati politikalarla desteklemeye devam ediyoruz."
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Finansal İstikrar Raporu'nu yayımladı. Raporun ön sözünü yazan TCMB Başkanı Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak finsansal istikrara ilişkin konuları yakından izliyoruz ve son gelişmelerin bir özetini yılda iki defa yayımlanan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Finansal İstikrar Raporu’nun önceki sayısından bu yana, finansal koşullardaki sıkılık korunurken, dezenflasyon süreci devam etmektedir. Finansal koşullardaki sıkılık, iç talepteki dengelenme sürecine katkı verirken cari dengedeki iyileşme belirginleşmiştir. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, makroihtiyati politikalarla desteklemeye devam ediyoruz. Nitekim, güçlendirdiğimiz makroihtiyati çerçevenin de katkısıyla kredi büyümesi dezenflasyon patikası ile uyumlu hareket etmektedir. Parasal aktarım mekanizması güçlenirken finansal piyasalardaki fiyatlamalar politika faiz oranı ve beklentiler ile uyumlu şekilde oluşmaktadır.
Dezenflasyon sürecinin devam etmesi, Türk lirası varlıklara olan ilgiyi ve güveni artırmaktadır. Türk lirası mevduat payında istikrarlı yükseliş sürmektedir. Kur korumalı mevduat bakiyesinin önemli ölçüde gerilemesi, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmiş ve Merkez Bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltmıştır. Kararlılıkla sürdürdüğümüz sıkı para politikası mevduat faizlerinin Türk lirası tasarrufları destekleyici seviyelerde kalmasını sağlamaya devam edecektir.
Mevcut politika bileşimi, Türkiye ekonomisine yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşüşünü desteklemektedir. Bunun bir yansıması olarak firmaların ve bankaların yurt dışı borçlanma kabiliyeti güçlenmiştir. Firmaların düşük borçluluk seviyesinin de katkısıyla, finansal koşullardaki sıkılaşmanın aktif kalitesi göstergelerine yansıması sınırlı olmuştur. Bankaların ihtiyatlı karşılık politikalarına ek olarak güçlü sermaye ve likidite tamponları risklerin yönetilebilir seviyede kalmasını sağlamaktadır.
Küresel ve yurt içi makro finansal görünümün yanı sıra finansal istikrara ilişkin güncel gelişmelerin yer aldığı Finansal İstikrar Raporu’muzun 39’uncu sayısının tüm okuyucular için faydalı olmasını dilerim."
"TİCARİ KREDİLERDE BÜYÜME ORANLARI DEZENFLASYON SÜRECİNİ DESTEKLEYİCİ SEVİYEYE GERİLEMİŞTİR"
Raporun genel değerlendirme kısmında ise şu şekilde:
"Gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim döngüsüne başlarken, gelişmekte olan ülkelerin para
politikası duruşunda farklılaşmalar bulunmaktadır. Gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz indirim
döngüsüne başlamasıyla küresel büyümeye yönelik beklentiler kademeli olarak iyileşirken, gelişmekte olan ülkelerde parasal sıkılığın seyrine bağlı olarak ekonomik büyüme patikalarındaki belirsizlik devam etmektedir. Jeopolitik riskler kaynaklı küresel belirsizlikler, tahvil getirilerindeki seyir ve büyüme görünümüne ilişkin beklentiler risk iştahını ve gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarını etkilemektedir.
2024 yılının ikinci çeyreğinde yurt içi iktisadi faaliyet yavaşlarken, iç talepteki dengelenme devam
etmiştir. İç talepteki dengelenmenin etkisiyle dış ticaret açığı azalırken, hizmetler dengesindeki olumlu görünüm ile birlikte cari işlemler açığındaki iyileşme korunmuştur. Cari işlemler açığındaki azalmanın yanı sıra portföy yatırımları ve yurt dışından temin edilen finansmanın artması uluslararası rezervleri desteklemiştir. Tüketici enflasyonu, temel mal enflasyonundaki düzelmenin de etkisiyle yüzde 48,6’ya gerilerken son aylarda gıda enflasyonunda artış görülmüştür.
Türk lirası (TL) ve yabancı para (YP) ticari kredi büyümeleri birbirine yakınsamış olup, ticari kredilerde büyüme oranları dezenflasyon sürecini destekleyici seviyelere gerilemiştir. Sıkı para politikası duruşu ve finansal koşullardaki sıkılığı destekleyen makroihtiyati çerçeve, ticari kredi büyümesinin ılımlı bir patikada hareket etmesinde etkili olmuştur. TL ticari kredi faizlerinin mevcut seviyesi, finansal koşullarda sıkılığın devam ettiğini ima etmektedir. Ticari kredilerde azami erken kapama ücretlerinde yapılan değişiklik ve enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile uzun vadeli TL ticari kredi finansman maliyetlerinde düşüş eğilimi gözlenmektedir. Bu eğilimin önümüzdeki dönemde de devam edebileceği öngörülmektedir. YP kredilere uygulanan büyüme kısıtının temmuz ayında daha bağlayıcı hale getirilmesi ile YP kredi büyümesi de TL ticari kredi büyümesine yakınsamıştır.
Bireysel kredi büyümesi ağırlıklı olarak BKK ve ihtiyaç kredisi kaynaklı olup, son dönemde konut
kredisi büyümesinde bir canlanma görülmektedir. Bireysel kredilerin iç talepteki dengelenmeyi
destekleyecek bir hızda seyretmesi önem taşımaktadır. Sıkı para politikası duruşunun korunması ve
tamamlayıcı makroihtiyati tedbirler ile bireysel kredi büyümesi, 2024 yılının ikinci çeyreğinde belirgin yavaşlamıştır. Yılın üçüncü çeyreğinde eğitim harcamaları kaynaklı bir miktar artan bireysel kredi kartı (BKK) bakiye büyümesinin son çeyrekte tekrar ılımlı bir patikaya döndüğü görülmektedir. Gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı düşük seviyelere gerileyen konut kredileri, konut kredisi faiz oranlarının yüksek seyrine ve kredi/değer oranlarına ilişkin sıkı makroihtiyati tedbirlere rağmen son dönemde bir miktar artış kaydetmiştir.
Finansal koşullardaki sıkılaşmanın aktif kalitesi göstergelerine yansıması sınırlı olmuştur. Bankacılık
sektörünün tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranı, bireysel TGA oranındaki artış kaynaklı olarak sınırlı
yükselmiştir. Buna rağmen, tüm kredi türlerinde TGA oranı tarihsel ortalamanın altında seyretmektedir. Gecikmede olan bireysel kredi kartı ve ihtiyaç kredisi için yapılandırma imkânı sağlanırken, BKK borcu yapılandırmalarında faiz üst sınırı belirlenmiştir. Ayrıca, bireysel kredi kartı dönem borcuna göre faiz farklılaşması yapılmış, kredi kartı harcamalarından yüksek tutarda faize bırakılan dönem borcu grubunda (150 bin TL üzeri) daha yüksek azami faiz oranı belirlenmiştir. Kredi kartında faiz farklılaştırması ile kredi kartı borç birikiminin yavaşlatılması, yapılandırma imkânı ile ödeme güçlüğü yaşayan bireylerin nakit akışının rahatlatılması amaçlanmaktadır. Bu adımlarla birlikte bireysel kredi TGA ve yakın izlemedeki kredi oranındaki artışın yavaşlaması beklenmektedir.
Firmaların ticari borç ödemelerinde (çek/senet) gecikme eğilimi artmakla birlikte, bu artışın
bankacılık sektörü aktif kalitesine yansıması sınırlıdır. Reel sektörün karşılıksız çek ve protestolu senet oranlarında bir miktar artış görülmekle birlikte bu oranlar tarihsel ortalamalarının belirgin altındadır. Diğer yandan, ticari kredilerde TGA oranındaki artış oldukça sınırlıdır. Reel sektör firmalarının gecikmedeki banka kredileri büyük ölçüde TGA’ya dönüşmeden yasal süre içerisinde ödenmektedir. Bankaların ihtiyatlı bir yaklaşım ile ayırdıkları yüksek karşılıklar, aktif kalitesi kaynaklı risklere karşı önemli bir tampon görevi görmekte ve banka bilançolarını desteklemektedir.
YP kredilerdeki büyümeye rağmen reel sektör borcunun GSYİH’ye oranının gerilemiş olması ve
şirketlerin likidite tamponları, finansal koşullardaki sıkılığın firma bilançolarına yansımasını
sınırlamaktadır. Reel sektörün YP krediye yönelimi artmakla birlikte, YP kredi kullanan firmaların ihracat gelirlerinin YP borçlarını karşılama kapasitesi bulunmaktadır. Firmaların YP kredi kullanımını artırmasının yanı sıra TL varlıklara ve içsel finansmana yönelmesi ile reel sektörün YP pozisyon açığı 2023 yıl sonuna göre yaklaşık 48 milyar ABD doları artarak 130 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Reel sektörün finansal kaldıraç oranındaki tarihi düşük seviyeler, YP kredilerdeki artış ve finansal varlık büyümesindeki yavaşlamaya rağmen korunmaktadır. 2024 yılında halka açık firmaların kârlılık ve finansman giderini karşılama göstergelerinde bir Finansal İstikrar Raporu – Kasım 2024 | Genel Değerlendirme 2 miktar gerileme izlenirken, firmaların likiditesi nispeten güçlü görünümünü sürdürmektedir. Reel sektör analizlerinden elde edilen bulgular, geçmiş dönemdeki yüksek kârlılığın sektörün borç ödeme kapasitesini desteklediğini ve firmaların likidite tamponları biriktirmesine yardımcı olduğunu göstermektedir.
Hanehalkı borcunun millî gelire oranındaki düşük seviye korunurken, borç kompozisyonunda
bireysel kredi kartı ve kredili mevduat hesabı (KMH) borcunun payı artmıştır. Kişi başı borç ve gelire oranla borçluluk göstergeleri, bireysel kredi kartlarında sınırlı olmakla birlikte tüketici kredilerinde gerilemeye devam etmiştir. Sıkı finansal koşullara ilave olarak bireysel kredilerde ortalama vadenin kısalması, borç/gelir uyumsuzluğu yaşayan bireylerin kredi riskinde artışa neden olmaktadır. Bu kapsamda, ihtiyaç ve bireysel kredi kartı borçlarına yönelik devreye alınan yapılandırma imkânı söz konusu risklerin yönetilmesine katkı sağlayacaktır. Hanehalkının finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ağırlığı artarken, kur korumalı ürünlerin payı azalmaya devam etmektedir. Hanehalkının para piyasası fonları başta olmak üzere yatırım fonu ve emeklilik sistemi gibi Türk lirası alternatif finansal varlıklar ile tasarruflarını çeşitlendirme eğilimi devam etmektedir.
TL mevduatın payı artmaya devam ederken, bankaların döviz ve TL likiditelerindeki güçlü görünüm
korunmaktadır. Parasal koşullardaki sıkılık, makroihtiyati düzenlemeler, kur beklentilerindeki iyileşme ve Hazine’nin KKM hesaplarına yönelik yaptığı vergi düzenlemeleri TL mevduat payındaki istikrarlı artışın devamını sağlarken, kur korumalı mevduat (KKM) payı yüzde 7’nin altına gerilemiştir. Mudilerin mevduat tercihleri, TCMB’nin döviz işlemleri ve Hazine hesabındaki hareketleri kaynaklı olarak sistemdeki TL likidite fazlası artmıştır. Sistemdeki TL likidite fazlası, zorunlu karşılıklar, depo ihaleleri ve TCMB tarafından atılan ilave adımlarla etkin bir şekilde yönetilmektedir.
Ülke risk primindeki gerileme ve kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları ile birlikte yurt
dışı finansman koşullarındaki iyileşme sürmekte ve bankaların uzun vadeli yurt dışı kaynaklı
borçlanmaları artmaktadır. Küresel piyasalardaki yüksek oynaklıklara ve jeopolitik risklere rağmen yabancı yatırımcıların Türk bankalarının borçlanma enstrümanlarına yüksek ilgisi devam etmiştir. Bankaların yurt dışı kaynaklı orta ve uzun vadeli borç yenileme oranlarında yükseliş gözlenirken, dış borç yenileme oranı yüzde 110 seviyesinin üzerinde seyretmektedir. Bankaların yurt dışından sağladığı fonlamanın vadesi de uzarken, dış fonlama kalitesi iyileşmektedir.
Bankaların faize duyarlı aktif ve pasifleri arasındaki vade uyumsuzluğu tarihsel ortalamasının altında seyretmektedir. Kredi ve menkul kıymetlerin ortalama kalan vadesinde görülen gerileme, faiz riskinin yönetilebilir seviyede kalmasına katkı vermiştir. Bankalar olası faiz şoklarına karşı düzenleme sınırlarıyla uyumlu bir risk görünümüne ve bilanço yapısına sahip olmayı sürdürmektedir. Bankacılık sektörünün yabancı para pozisyonu düşük seviyelerdeki seyrini sürdürerek yasal sınırlar içerisinde kalmaya devam etmektedir.
Bankacılık sektörünün kârlılığı bir miktar gerilemekle birlikte, içsel sermaye oluşturma kapasitesi
devam etmektedir. Para politikasındaki sıkı duruş ve makroihtiyati politika çerçevesi net faiz gelirlerini sınırlandırmaktadır. Diğer yandan ücret, komisyon ve bankacılık hizmet gelirleri kaynaklı güçlü gelir yaratımı ile kredi riski maliyetindeki ılımlı seyir kârlılık görünümünü desteklemektedir.
Sektörün dayanıklılığı, güçlü sermaye yeterliliği ile desteklenmektedir. Bankaların kâr yaratımı,
sermaye benzeri borçlanma imkânları ve bireysel kredi risk ağırlıklarının Basel standartlarıyla uyumlu seviyelere getirilmesinin etkisiyle sermaye oranları yükselmiştir. Fazla sermayelerin varlığının yanı sıra ihtiyati olarak ayrılan serbest karşılıklar, bankaların olası zarar karşılama kapasitesini güçlendirmektedir."