Bize vizeyi kaldıran ülkelerin ortak yanı
YABANCI ülkelerin bize uyguladığı vizenin artık tam bir işkenceye dönüştüğünü, ilk adımda hemen görüyorsunuz. Geçenlerde İngiltere vizesi için başvurdum, neredeyse kitap büyüklüğünde bir tomar kâğıt gerekti. Terörü bahane ederek, parmak izini de aldılar, parasını ödetip fotoğraf da çektiler. Vize için Türklerden istenen ücret de herhalde İngiltere Kraliçesi’nin tüm giderlerini karşılar. Çünkü uzun süreli vize isterseniz, ücret bin doları filan aşıyor. Serdar Turgut, İngiltere vizesini alacakken yaşadığı işkence karşısında pes etti ve Twitter’da, “Bir günlük maç için gideceğim, benden istemedikleri bir tek bekâret testi kaldı. İngiltere ...lerine girsin gitmiyorum” diye yazdı. Düşünün ki, Türkiye’nin en tanınmış gazetecilerinden birinin gördüğü muamele bu. Oysa İngiltere istese de Serdar Turgut’un Londra’ya gidip kalacağı, yerleşeceği filan yok ama uygulama aynen böyle. Vize için başka kentlerden İstanbul’a, Ankara’ya taşınanların hali nicedir artık Allah bilir.
Ama son günlerde bazı ülkeler de bize peş peşe vizeyi kaldırmaya başladılar. Önce Suriye ve Libya, sonra da sağolsun Ürdün vizeyi kaldırdığını açıkladı. Ben şahsen, Suriye’nin, Libya’nın, Ürdün’ün Türk vatandaşlarından vize istediğini bilmiyordum. Öğrenmiş oldum. Suriye de olsa, Libya da olsa, Ürdün de olsa, bazı ülkelerin “Sizden vize istemiyorum” demesi iyi bir şey. Haklarını teslim etmek lazım.
Ancak ben yine de, bize vizeyi kaldıran bu ülkelerden çok, 40 yıldır kapısında olduğumuz Avrupa Birliği üyesi ülkelerin jestini beklerdim. Öncelikle, vizeyi kaldıran bu ülkelerle gidiş gelişimiz çok az. İstanbul’dan Şam’a, Amman’a kaç uçak gidiyor diye biraz araştırdım. Gazetemizin havaalanı muhabiri Gökhan Artam’ın verdiği bilgiye göre, İstanbul’dan bu üç ülkeye ayda yaklaşık 320 sefer (yarısı THY) yapılıyor. Bir uçakta 100 kişi olsa, 32 bin kişi eder. Ama, Avrupa ve Amerika’ya ise neredeyse günde 300 sefer yapılıyor. Yani günde yaklaşık 30 bin kişi. Ayrıca yurtdışına çıkma alışkanlığı olan Türklerin, “Şöyle Suriye’ye bir uzanıp Şam’da acılı kebap yiyeyim” ya da “Libya’ya gidip Kaddafi’nin çadırının önünde fotoğraf çektireyim” diye düşündüğünü de pek sanmıyorum. Bizimkiler daha çok “Ne Şam’ın şekeri...” havasında. İtalya ve Fransa’da alışverişe, Londra ve New York’ta hava almaya, Almanya’da akraba ziyaretine, İsviçre ve Avusturya’da kayağa gitmeye daha meraklılar. Tabii buna Amerika’da okuyan çocuğu ziyaret turunu, Cleveland’a sağlık turunu da eklemek lazım. Ayrıca gezilerde bol bol içki de aranır mutlaka. Ürdün’de, Suriye’de, Libya’da içki var mıdır, içsen başın derde girer mi, o da ayrı bir sorun. Ayrıca Şam’da, Tripoli’de, Amman’da hangi mağaza var ki alışveriş yapasın. Her gün onlar buraya geliyor. Bizim Dışişleri, Şam’ı mamı bıraksın da, Paris’e, Londra’ya baksın. Vize yok diye, kimse Türkleri Halep’e de, Trablusgarp’a da kolay kolay götüremez.
- Erkek, geleceğin ikinci cinsi14 yıl önce
- Askeri sevmek ve darbe planları14 yıl önce
- Ağca'yı koruma ve kollama14 yıl önce
- Bizim liderler doğum izni alır mı?14 yıl önce
- Büyükelçi kesmek ve 'Kürt' sendromu14 yıl önce
- Öteki krokiyi kim yayınlayacak?14 yıl önce
- Manisa tehciri ve Talat Paşa ruhu14 yıl önce
- Direnen politbüro ve hâkime kurşun14 yıl önce
- Ahmet Türk de olsa ev yok14 yıl önce
- Ülkeden kaçma planı yapanlar14 yıl önce