Bir şehit evi ve biten 'açılım'
EVİN duvarları briketten. Üzerine sıva ve boya yapmaya para bulunamamış belli ki. Aksesuvar olarak tel bir duvar askısı var. Üzerinde de ucuzundan bir dua tablosu. Oturma odasının zemininde kırmızı bir halı. Desensiz, duvardan duvara bir parçadan kesilmiş. Anadolu'nun her köy evinde olan soba ve üzerinde su kabı. Bir köylü, "Bu soba ile biz bir kışı geçiririz. Çevresinde otururuz, çayı üzerinde pişiririz, yemeği ısıtırız, o da bizi ısıtır" demişti, bu da o cinsten. Sıvasız oturtulan pencere çerçevesi tüm soğuğu içeri alıyor. Zaten evdeki herkesin üzerinde birkaç kat giysi ve kalın kazaklar var. Ve kadınlar başörtülü. Başörtüleri ile evin perdelerinin desenleri birbirine çok benziyor. Mutfak, evin en yoksul köşesi. Lavaboda küçücük metal bir evye. Altında saten perde asılı, arkasını gizlesin diye. Evdeki tek modern şey, fırınlı ocak. Güçlükle alındığı çok açık. Üzerinde de üç tencere. Ev yas evi, her an konuğu var, ikram lazım. Anadolu geleneği böyle. Tokat'ta şehit düşen Fatih Yonca'nın İskenderun'a bağlı Orhangazi Köyü'ndeki evi işte böyle bir ev. Öteki köy evlerinden pek farkı yok.
*
120 lira size ne ifade eder bilmiyorum ama Fatih Yonca'nın ailesi için büyük bir para idi. Dün Habertürk'te okudunuz, Fatih aldığı 120 liralık er maaşının 20 lirasını kendine harcıyor (ki bu askerde geçirdiği her gün için 66 kuruş eder), kalanını annesine gönderiyordu. Fatih'in annesi ve babası 4 yıl önce boşanmış. Annesi, biri kız dört kardeşiyle üstte anlattığım evde, Fatih'in yollayacağı 100 liranın da yardımıyla yaşıyordu. Allah'tan evin kirası yoktu. Ve Allah'tan köy halkı ve devlet kendilerine yardım ediyordu. Ama artık Fatih yok, 100 lira da yok. Fatih'in ölümü, anne ve babasını da 4 yıl sonra ilk kez bir araya getirdi. Fatih, yukarıdan, kendi yasının anne ve babasını bir araya getirdiğini izledi belki de. Bir de, geçen yaz kendi elleriyle bahçeye döşediği parke taşların, yasına gelenleri çamurdan kurtardığını gördü, "İyi ki yapmışım" diye düşündü büyük ihtimalle.
*
Bu anlattıklarım, yoksulluk edebiyatı yapılan bir filmin sahneleri değil. Kemalettin Tuğcu'nun yoksul çocuk kitaplarından da alınmadı. Yüzde 100 gerçek. Tokat'ta şehit düşen 7 Mehmetçik'ten birinin ailesinin hayatı. Ve bu hayat halen devam ediyor. Dağda gezenlerin annelerinin evleri de farklı değil. Aynı öyküler, ısmarlama elbise gibi onlara da bire bir uyuyordur. Bugünlerde bazılarının büyük bir zevkle "Bitti" deyip elini ovuşturduğu, bazılarının da "Hıyanet" diye nitelediği "Demokratik Açılım" yürüseydi, silaha, mermiye, tanka, topa harcanan 100 milyarlarca dolar açığa çıkacaktı. Paranın birkaç lirası belki de Fatih'in kardeşlerine yarayacaktı. Olmadı. Sabotaj yapıldı, kurşun sıkıldı. Hem Fatih gitti, hem ötekilerin dağdan inme şansı bir başka bahara kaldı. Hepsinin ailesi 100 liraya muhtaç yaşamaya devam edecek.
- Erkek, geleceğin ikinci cinsi14 yıl önce
- Askeri sevmek ve darbe planları14 yıl önce
- Ağca'yı koruma ve kollama14 yıl önce
- Bizim liderler doğum izni alır mı?14 yıl önce
- Büyükelçi kesmek ve 'Kürt' sendromu14 yıl önce
- Öteki krokiyi kim yayınlayacak?14 yıl önce
- Manisa tehciri ve Talat Paşa ruhu14 yıl önce
- Direnen politbüro ve hâkime kurşun14 yıl önce
- Ahmet Türk de olsa ev yok14 yıl önce
- Ülkeden kaçma planı yapanlar14 yıl önce