Türkiye'nin konut problemi (I)
Çok uzun uzun yazmak mümkün ancak sanırım herkes farkında.
Memleketimizdeki konut fiyatları ve kiralar pek çok sebepten ötürü müthiş bir artış içindeler.
Kredibilitesi olup konut alabilenler ve alamayanlar arasındaki fark iyice açılıyor. Bunun gelir eşitsizliğinin açılmasına müthiş etkisi var.
Sorunun kaynağı yüksek enflasyon, derin negatif reel faiz. Bir de elbette konut piyasasının kendine has dinamikleri var.
Ancak konut fiyatlarını ve peşi sıra kiraları sürükleyen şey finansal zorunluluk. Faizler derin şekilde negatife battıkça servetini korumak isteyenler mala yöneldiler. Kira çarpanı düşük kaldığı için kiralar bunu takip etti. Bir de enflasyon tabii...
Bakın ülkenin kişi başına milli geliri yerinde sayarken konut fiyatları nasıl kopup gidiyor.
Mesele öyle bir noktaya vardı ki artık hukuki, sosyal ve ekonomik pek çok çevrenin gündeminde.
Üstüne bir de yabancıların Türkiye nüfusu içindeki payları artıyor. Bu da kısmen hatalı da olsa suçun bu kesime yıkılmasına sebebiyet veriyor.
Elbette düzensiz ve plansız göçün kiraları yukarı çeken bir tarafı var. Çünkü kaç kişi, nerelerde, hangi fiyata yaşıyor bilemiyoruz. Bunların aynı zamanda konut arzını da emdiğini düşünüyorum. Özellikle düşük gelir grubuna hitap edebilecek konutları.
Durum böyle olunca konut satışlarında ve kiralamalarda müthiş artışlar yaşanırken, kiralık ve satılık sayısında ise düşüş yaşanıyor.
Yani bir nevi ‘mal yok’ durumu. Kıtlık etkisi ile fiyatlar devamlı yükseliyor. Yükseliş, ülkenin ekonomik gerçekliğinden ve dolardan & enflasyondan kopmuş durumda.
Bir yandan burada finansal olarak bir stres de birikiyor. Birileri çoktan yanlış tercihler yapmaya başladılar bile. Sadece bugün fiyat dinamikleri göz boyadığı için farkında değiller.
Alana da satana da, gerçekten ihtiyacı olana da eziyet bir zaman.
Konutun normal bir mal olmadığını hatırlatmak isterim.
Öyle bir mal ki içinde oturanı ile kira getirisi olmalı (eğer yatırım amacı ile alındıysa) ki bir manası olsun. Aksi takdirde parayı sokağa atmak demek.
Aynı zamanda sosyal bir görevi var. Toplumdaki konut sahipliği oranı ve konut sahibi olma yaşı çok önemli refah göstergeleri. Bugün tüm dünyada vatandaşların kişisel servetlerinin en az yarısını oluşturan şey bir konut sahibi olmaktır.
Bu dengeyi bozarsanız gelir dağılımını da bozarsınız.
Türkiye’de son yıllarda konut sahibi olma yaşı hızla artarken (yani gençler ev alamazken) konut sahipliği de %65’lerden %55’lere doğru iniş halinde.
Yani hiç kimse "Konut yok, arzda sorun var' demesin. Sorun, bunun bazı ellerde birikiyor olması.
Bu da aslında doğal bir sonuç. Çünkü 60 puan negatif reel faiz uygulayarak ‘darvinist’ bir politika güdüyorsunuz.
‘Güçlü olan, ekonomik olarak hayatta kalsın’ diyorsunuz.
- Banka hisseleri yüzde 82 yükseldi: Tamam mı devam mı?2 yıl önce
- Enerji fiyatları düşmüyor, aksine rekorlar kırıyor2 yıl önce
- Çin'de konut sorunu dallanıp budaklanıyor - II2 yıl önce
- Çin'de konut sorunu dallanıp budaklanıyor - I2 yıl önce
- Gelişen ülkelerin krizlerini iyi izlemek gerek2 yıl önce
- Thatcher'in hayaleti İngiltere semalarında2 yıl önce
- Enflasyon dersi: Fed ile ileri sürüş teknikleri2 yıl önce
- Kâbus gibi enerji fiyatları ve ülkemizde durum2 yıl önce
- Küresel büyümede yavaşlama işaretleri ve Türkiye ekonomisi2 yıl önce
- Resesyon koşarak üzerimize gelirken2 yıl önce