İşte kıyamet işte aksiyon
1979 tarihli “Mad Max”, kıyamet sonrasında geçen küçük bütçeli, mütevazı bir aksiyon filmiydi. Yönetmen George Miller, bizim bugün “Mad Max atmosferi” olarak hatırladığımız o ‘motorize ve vahşi’ dünyayı asıl olarak ikinci ve üçüncü filmde kurdu. 30 yıl sonra çektiği dördüncü film ise “üçüncü filmin kafası”na yakın ama ondan daha iyi. Max (Tom Hardy), çölün derinliklerinde her zamanki gibi yine “yalnız kovboy” misali takılırken Ölümsüz Joe’nun yönettiği yarı vahşi bir toplumun avcıları tarafından yakalanıyor. Daha sonra kendini, Ölümsüz Joe’nun haremiyle birlikte Yeşil Diyar’a kaçmaya çalışan Furiosa (Charlize Theron) ve onu takip edenler arasındaki kanlı bir kaçma kovalamacanın orta yerinde buluyor.
MILLER “GELECEK KADINLARDA” DiYOR
George Miller’in Brendan McCarthy ve Nick Lathouris ile birlikte yazdığı senaryoda iktidardakiler, kadınları ve savaşçıları sömüren hastalıklı, çirkin, deforme erkeklerden oluşuyor. Nicholas Hoult’un oynadığı Nux karakteriyle yakından tanıdığımız erkek savaşçılar ise savaşta ölüp cennete gideceklerini düşünüyorlar. Fiziksel deformasyon ve hastalık, sembolik olarak hem iktidarı hem toplumu sarmış durumda. Toplum iktidar tarafından dini fanatizm ve militarizmle ayakta tutuluyor. Furiosa’nın kaçırmaya çalıştığı genç, güzel ve sağlıklı kadınlar ise kıyametin orta yerinde insanlığın umudu ve geleceğini temsil ediyorlar. Kadınlar mutluluğu öte dünyada ya da ‘akıl dışı’nda değil, gerçek dünyada arıyorlar. Umudun zararlı olduğunu söyleyen, sadece hayatta kalmaya çalıştığını iddia eden ama tam bir kahraman gibi savaşan Max’i etkileyen ise kadınların iktidara baş kaldırma cesareti ve geleceğe duydukları inanç oluyor. Son bölümdeki motosikletli savaşçı kadınları ve onların sakladıkları tohumları unutmayalım... Özetle Miller, “Gelecek kadınlarda” diyor. Öykünün çok derinlikli ya da sofistike olduğunu iddia edemem ama filmi sağlam bir temelin üstünde tuttuğunu düşünüyorum. “Mad Max: Fury Road”a asıl ruhunu veren görsel atmosfer. Öykünün özü ve filmin meselesi resimler üzerinden akıyor. Kostümleri, silah, otomobil, kamyon, alet edevat tasarımlarıyla kıyamet sonrasının motorize vahşetini, uygarlığın bittiği noktayı etkili bir görsel deneyim olarak yaşıyoruz. İnsanlıktan çıkmış vaziyetteki Max’in, çölün ortasında genç ve güzel kadınları gördüğü sahne filmin anahtar imgelerinden biri. Süt veren ve ana tanrıça heykellerini andıran kadınları da unutmayalım. Filmin bütününde John Seale’in görüntü yönetiminin katkısıyla kendine özgü bir resimli roman tadı yakalayan Miller’in aksiyon sahnelerini çok iyi tasarladığı kesin. Film birbirini takip eden ve nefes nefese ilerleyen aksiyon sekanslarından oluşuyor. “Hızlı ve Öfkeli 7”yi hızlı bulanlar bir de bu filmi görsünler. Öylesine iyi tasarlanmış ve çekilmiş ki, birçok sahnede dijital efekt kokusu dahi alamıyorsunuz.
ÇÖLDE GEÇEN VAHŞİ BIR ROCK OPERASI TADINDA
“Mad Max: Fury Road’, Junkie XL imzalı müziklerin katkısıyla çölde geçen vahşi bir rock operası tadı veriyor. Tom Hardy, filmin bir bölümünü yüzünde maskeyle oynasa da Mad Max için çok iyi bir seçim olduğunu kanıtlıyor. Charlize Theron ise Furiosa karakteriyle filme hüzün, acı ve öfke getiriyor. Biraz abartılı da olsa, nefes nefese ilerleyen gösterişli bir aksiyon seyretmek istiyorsanız kaçırmayın.
‘Beni de Götür’ yakında vizyonda
Yapımcılığını Yazz Film’in, yönetmenliğini Avni Kütükoğlu’nun üstlendiği, ‘Beni de Götür’ adlı sinema filmi 5 Haziran’da vizyona girecek. Oyuncu kadrosu Vural Çelik, Hakan Türkşen, Çiğdem Suyolcu, Gürol Güngör, Mehmet Esen, Semra Dinçer, Çetin Altay, Zuhal Memiş, Cemil Hacıömeroğlu ve Volkan Koçak gibi isimlerden oluşan film, engellilerin yaşadıkları zorluklar yüzünden, istemediği bir hayatı yaşamak zorunda kalan Ayşe’nin hikâyesini anlatıyor. Çekimleri Kırklareli/İğneada’da gerçekleştirilen film, kasaba kültüründen de kesitler sunuyor. Filmin en renkli karakterlerinden biri olan Hidayet’i canlandıran Hakan Türkşen, “Bu filmle klasik kasaba kalıplarını kıramamış, feodal ve marjinal bir kasaba adamı olarak seyirciyle buluşacağım” diyor.
Komedinin yeni ikilisi
Geçtiğimiz haftalarda gösterime giren ‘Öğrenci Işleri’ filminin başrol oyuncuları Fırat Tanış ile Murat Akkoyunlu, sinemanın yeni komedi ikilisi oldu. Ilk kez bir filmde birlikte başrol oynayan ikilinin komik sahneleri sosyal medyada paylaşım rekoru kırıyor. Baba yadigârı bir dershanenin hissedarı olan 2 kardeşin komik mücadelesini anlatan filmde kardeşlerden biri dersaneyi satmak istiyor, diğeriyse yaşatmanın peşinde. Kimin sınıfından daha çok öğrenci sınav kazanırsa iddiayı o kazanacak. Seyirciden ilgi gören filmin devamı niteliğindeki ikinci film, dershanelerin kapanacak olması nedeniyle okulda geçecek. Yeliz Şar, Bora Akkaş, Deniz Celiloğlu, Begüm Öner gibi isimlerin rol aldığı filmde, ‘Hababam Sınıfı’ serisinden Tuncay Akça ve Ahmet Arıman da yer alıyor.
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce
- Silaha, şiddete ve öldürmeye inananlar4 hafta önce