Bulaşmayın şu adama!
Tetikçi John Wick’in yegâne arzusu, emekli olup evinde oturmak ve eşinin matemini tutmak... Ama birileri yine gereksiz yere ona bulaşıyor ve kaçma - kovalamaca başlıyor. ‘John Wick Chapter 2’ dövüş, şiddet ve aksiyondan hoşlananlara hitap ediyor
İLK film, inandırıcılıktan uzak hikâyeyi tavizsiz bir ciddiyetle ele alıyor ve bunu biçimci bir sinemayla anlatıyordu. Karanlık, ağır ve trajik aksiyon filmlerinin moda olduğu bir dönemde iş yapması şaşırtıcı değildi... İkincisi de gecikmedi.
‘John Wick Chapter 2’ ilki gibi, western’lerin ve Uzakdoğu dövüş filmlerinin dâhil olduğu eski bir gelenekten besleniyor. Bu tür filmlerin öyküsünde kötüler ölmeyi hak eder, iyi adam da onları çaresizlikten öldürür. Amaç seyirciyi rahatlatıp huzura kavuşturmaktır... John Wick, yeni filmde de mecburiyetten bir sürü insan öldürüyor... Emekli olup, tek başına evine kapanmak ve çok sevdiği eşinin matemini tutmak isteyen sakin ve iyi kalpli bir adam o... Ama bela gelip yine onu buluyor.
REEVES'İN STAR KARİZMASI
Her iki filmde de sorun çıkaranların ortak günahı ‘açgözlülük’. Wick ise sessiz, sade biri. Keanu Reeves’in star karizmasının ve masum yüzünün serinin başarısında çok büyük bir pay sahibi olduğunu ayrıca belirtelim. İlk filmde, Rus mafya patronunun şımarık oğlu, çok sevdiği otomobilini çalıp köpeğini öldürüyordu. Yeni filmdeyse İtalyan mafyasından Santino (Riccardo Scamarcio) gelip kapısına dayanıyor ve ‘mührü’ uzatıyor... İlk filmin en orijinal yanı ‘suç dünyasının İsviçre’si’ni andıran oteldi. Otelin, kendi kurumsal kimliğine gösterdiği özen ve ciddiyet akılda kalıcıydı. Yeni filmde buna ‘mühür’, ‘kurallar’, ‘cinayet ihalesi’, ‘yüksek şûra’, ‘çıkış izni’ gibi yeni motifler ekleniyor.
Belli ki senaryo yazarı Derek Kolstad, seriyi biraz da bu ‘suç bürokrasisi’ üzerinden ilerletmek istiyor. Mafyanın yazılı olmayan kuralları yerine burada tam aksine mühürler, parmak damgaları, imzalar, kalın dosyalar, eski usul daktilolar ve 1980’lerden kalma bilgisayarlarla yürütülen bir bürokrasi var. Tüm bunlar filme retro bir hava verse de iletişimin mobil telefonlar üzerinden yürüdüğünü belirtelim. İlginç olan bir başka nokta ise Wick’in, Winston’un (Ian Mc Shane) temsil ettiği suç bürokrasisinden maksimum fayda sağlamasına rağmen kurallara uyma konusunda gönülsüz oluşu.
AKSİYON DAHA GÖSTERİŞLİ
İkinci filmde bütçenin büyümesiyle birlikte aksiyon daha gösterişli, şık ve hızlı hale geliyor. Fiziksel dövüşlerin sayısı azalırken, ‘muhtelif silahlarla adam öldürmeye dayalı’ video oyunlarının etkisi öne çıkıyor.
Yönetmen Chad Stahelski, rock ritimleri eşliğinde bir şiddet balesine dönüştürüyor filmini. Görüntü yönetmeni Dan Laustsen’in özellikle karanlık fonlar üzerinde dijitalin keskin ışıklarını ve berraklığını iyi kullandığı söylenebilir. New York’un gece ışıltısından Roma’nın ağırlığına, çağdaş sanattan yeraltı dehlizlerine uzanan ve birbirleriyle uyumsuz dünyaları aksiyon dekoru haline getiren mekân kullanımı kayda değer.
Filmin ‘gaz kestiği’ sahnelerde şiddetin yerini karizmatik karakterlerin medeni diyalogları alıyor. Bunların arasında en etkileyicisi İtalyan aktris Claudia Gerini’nin Roma kraliçesi havasında karşımıza geldiği sahne galiba...
‘John Wick 2’yi ilkine göre daha iyi bulsam da genel kanım değişmiş değil. Ortada çok ciddiye alınacak bir öykü yok. Sadece dövüş, şiddet ve aksiyon sevenlere önerebilirim...
Filmin notu: 6
- Oz'un 'kötü' cadısının hikâyesi22 dakika önce
- Issız adaya düşen robot3 gün önce
- Hikâye farklı, formül aynı1 hafta önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık1 hafta önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…2 hafta önce
- Amerikan rüyasının peşinde2 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü3 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi3 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi4 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları1 ay önce