HDP'lileri mi yayına almıyoruz?
Konu malumunuz, bir süredir ana akım medyadaki pek çok kanal bazı isimleri ve siyasi parti temsilcilerini ekrana çıkarmıyor.
Geçtiğimiz günlerde ise malumun ilamı gerçekleşti.
Aslında yeni bir konu da değildi. Bana aylar önce yayınımda “HDP’lileri neden çıkartmıyorsunuz” sorusunu yönelten bir konuğuma; “Terör örgütü ile aralarına mesafe koyduklarını ifade etsinler, hemen yayına alayım” demiştim.
Fakat mesele güçlü şekilde yeniden gündeme geldi. Meslektaşım Didem Arslan Yılmaz’ın yayınından sonra, sosyal medya hesabımda ve Habertürk TV Manşet programında kelimeleri özenle seçerek “bazı isimleri” neden ekrana çıkartmadığımızı anlattım.
İfadem şuydu; “Devletin birliği ve vatanımızın bütünlüğüne kastederek, silahlı kalkışma yürüten PKK terörüne karşı; Vatanımızı Milletimizi Demokrasimizi savunma mücadelesini yurt içinde ve dışında kanıyla canıyla sürdüren güvenlik güçlerimizin bu şerefli, uluslararası ve ulusal hukuk açısından tamamen meşru olan mücadelesine saygılı olmayan, PKK'yı terör örgütü olarak görmeyen ve kanlı eylemlerini açık seçik bir şekilde kınamayan kişileri ve temsilcileri tartışma programlarına evrensel yayıncılık ilkeleri ve kendi yayın çizgimiz gereğince davet etmiyoruz.”
HDP Muş Milletvekili üzerine alınmış olacak ki bu paylaşımıma cevaben “Devlet, vatan, millet sizin tapulu malınız mı?” diye başlayan bir tweet attı.
Akabinde herkes sesin çıktığı noktaya yöneldi.
Özetle biz; “PKK terör örgütüyle arasına mesafe koymayan” dediğimiz anda, HDP’liler üzerine alındı, vatandaş da elbette meseleyi anladı.
YARIN ÖBÜR GÜN KONUK EDER MİYİZ?
Dün ekrana çıkartıyordunuz da bugün neden böyle oldu diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Hatta “Yarın yine çıkarmak zorunda kalır, mahcup olursunuz” da demişler.
Kısmen haklılar.
Yarın elbette yeniden ekrana çıkarabilir, çok kaliteli siyasi münazaralar da yapabiliriz. Ben şahsen bunun olmasını çok arzu ederim. Umarım o günleri de görürüz.
Fakat bu bizi mahcup etmez.
Bilakis memnun oluruz. İsteriz ki geçmişte olduğu gibi her siyasi görüşün savunucusu fikrini her platformda özgürce ifade etsin.
Zira hatırlayalım;
Çözüm sürecinde toplumun HDP’ye açtığı demokratik siyaset zeminine uygun ve paralel şekilde, terörü sonlandırma amacıyla medyada HDP’lilerin görünümü artmıştı.
Terör, süreci sabote edince ve HDP de terör karşısında sessiz kalınca, toplumsal siyasal tartışma zemininin ve dolayısıyla medyanın dışına düştü.
Ana akım medya ancak makul çoğulculuk yapabilir. Terör, şiddet, ırkçılık, ayrımcılık, kin ve nefret suçları demokratik çoğulculuğun kırmızı çizgisinin dışındadır.
O nedenle; “Eskiden çıkarıyordunuz ama” gibi eleştirilere bu zaviyeden de bakmak gerekir.
Demokratik siyaset varsa, demokratik tartışmanın zemini genişler.
Terör, siyaseti zehirleyince tartışma zemini de daralır ve terörle arasına mesafe koymayanlar bu zeminin dışına çıkar.
Terörün ülke yaşamının bir numaralı meselesi haline geldiği dönemlerde, demokratik toplumlarda ana akım medyaların terör örgütlerinin siyasi kanatlarının sözcülerine yer verip -haber değeri taşıyanlar hariç- vermemeleri konusu, İngiltere’de BBC televizyonunun /Sinn Fein, İspanya’da /Herry Batasuna örnekleri üzerinden incelenebilir.
BBC, “Good Friday” anlaşmasına kadar Sinn Fein yöneticilerinin görüntülerini ve seslerini dahi kullanmıyordu. İspanya da aynı şekilde.
Terör, demokratik siyaseti ve demokratik tartışmayı zehirleyen bir unsurdur.
Türkiye’de çözüm süreciyle sağlanan demokratik tartışma zemini, “hendek” kalkışmasıyla terör örgütü tarafından sabote edildi. HDP de bu süreçte teröre karşı çıkmayarak, basiretsiz tutumuyla aslında kendi kendisini demokratik tartışma sürecinin dışına atmış oldu.
HDP aynı çizgide kalmak konusunda ısrarcı görünüyor. Dün Cüneyt Özdemir kendi youtube kanalında yayına aldığı HDP’li Garo Paylan’a üç defa “PKK’yı terör örgütü olarak görüyor musunuz” diye sordu. Aldığı yanıt “Bir sonuç olarak görüyorum. Sorunlar çözülemediği için şiddet sarmalına girdiğimizi düşünüyorum” şeklindeydi.
Bu arada Garo Paylan, gazeteciliğin evrensel ilkelerinden bahsetti ama ‘siyasi parti’ olmanın evrensel ilkelerine nedense değinmedi.
Lütfen artık meseleyi anlamaya çalışınız.
Güneydoğu’da PKK terör örgütünü aradan çıkartıp, çözmemiz gereken pek çok sorun var.
PKK’nın terörist etkinliği ve bölge siyasetindeki hegemonik konumu birçok vicdanlı insanın hak ve özgürlükler noktasında tutum ve tavır almasını engelleyen en önemli faktör çünkü.
HDP içinde teröre mesafeli duran siyasetçiler olduğunu da düşünüyorum. Ancak örgüt baskısı o kadar yoğun ki, cesaret edip bunu dile getirmeleri mümkün olmuyor.
HDP’nin PKK’nın siyasi ve özellikle “askeri” vesayetinden kurtulduğunu görmek hepimizi mutlu eder.
Böyle bir gelişmenin Mithat Sancar, Hüda Kaya, Garo Paylan, Nimetullah Erdoğmuş, Ömer Haluk Gergerlioğlu, Celal Doğan gibi daha birçok HDP’liyi de gerçek anlamda huzurlu ve özgür kılacağını düşünüyorum.
Aynı şekilde HDP’ye oy veren, hatta paylaşımlarım sonrası şiddetli biçimde beni eleştiren kişilerin de PKK’ya müspet baktığını zannetmiyorum.
AK Parti karşıtlığının beraberinde getirdiği bu açmazdan kurtulabilmek için meseleyi doğru yerden ele almak şart.
Sadece sınırlarımız içinde değil, Irak ve Suriye’de de terör örgütünün faaliyetleri uzunca bir süre ana gündem başlıklarımızdan olacak. Birileri sürekli bu sorunu kaşımaya devam edecek.
Bazı konular hükümeti değil, devleti ilgilendiriyor. Bu farkı anlamak durumundayız.
Ülke içinde ve dışında terör örgütlerine karşı mücadele eden polisimizin, askerimizin, adlarını bile bilmediğimiz MİT personelinin siyasi kimliği yok, bu vatan için toprağa düşüyorlar. Şehit olduklarında naaşları bir parti bayrağına değil, Ay Yıldız’a sarılıyor.
YILDIRAY OĞUR NEYİ ANLAMAMIŞ, ONU ANLAMADIM
Bu arada Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur da konuya dahil olmuş. Benim paylaşımıma en yoğun şekilde gelen eleştiriyi köşesine taşımış.
Aslında kendisi dikkatli bir gazetecidir. O nedenle teröristbaşı Öcalan’ın mektubunu okuyan şahsı bir süre sonra yayından aldırıp, konuşturmadığımı da biliyor olmalı.
Bu detayı atlamak Yıldıray Oğur titizliğine yakışmamış.
Oğur, benim yazılarını ilgiyle takip ettiğim ve birikimine saygı duyduğum bir gazeteci.
Geçmişte HDP’ye;
“Keşke PKK saldırılarına da insanlık dışı ve barbar diyebilseniz.
PKK, dünyanın en şanslı terör örgütü olmalı. Şehirlerin ortasında canlı bombalı katliamlar yapsa da hatta kendi siyasi partisinin mensuplarını öldürse onların ölümüne neden olacak saldırıları hiç düşünmeden organize etse de, uğruna savaştığını söylediği Kürtleri katletse de adını vererek onu kınamayacak, yine başkasını suçlayacak epey kelli felli, itibarlı insanlardan oluşan bir hayran kitlesi var.
O yüzden PKK, 7 Haziran’da yüzde 13 oy almış HDP’yi yavaş yavaş hendeklere gömerken kimse sesini çıkarmadı.
PKK, bu özgüvenle kendi sivilleşeceğine HDP’yi PKK’lılaştırdı, Meclis’te siyaset yapmaları için seçilen milletvekillerini hendeklere, cepheye, canlı bomba cenazelerine gönderdi.
Hümanistler, insan hakları aktivistleri, yönetmenler, yazarlar, gazeteciler HDP’nin hendeklere gömülmesini Kürt yoldaşlarını kırmamak, HDP’yi üzmemek, AKP’ye karşı koalisyonu çatırdatmamak için sessizce izlediler.
Böyle yaparak Kürtlere ve HDP’ye iyilik değil kötülük yaptılar.
Peki çözüm sürecinde sivilleşmeye bir fırsat vermek için aptala yatılıp görmezlikten gelinen HDP’nin böylesine bir terör örgütünün siyasi kanadı olduğu gerçeğine bir devlet daha ne kadar süre tahammül edebilirdi?“ diyenlerden.
Yukarıda detaylarıyla anlattım üstadım. Biz de zaten bunları ekrana çıkartmıyoruz.
Yıldıray Oğur; “HDP’nin, Demirtaş'ın PKK'nın silahıyla, bu siciliyle hesaplaşmasından vazgeçtik. Bunu beklemek beyhude. Öyle bir gücü de yok. Ama biraz mahcubiyet beklemek en başta mağdurların hakkıdır. En azından esprisini yapmayabilir. Çünkü hiç komik değil… “ demiş.
5 sene önce bir yazısında da: “Selahattin Demirtaş... Silahlı bir örgütün siyasi kanadı olan bir partinin genel başkanısın... Herhangi bir terör saldırısı olduğunda sana efelenmek değil, mahcubiyet düşer” cümleleri ve aynı yazısında pek çok gazeteciye de: “Sadece mesleğinize ihanet etmiyorsunuz aynı zamanda bu apaçık yalancılıkla bu ülkenin birlikte yaşama kültürüne de saldırıyorsunuz” ifadeleriyle meramını anlatmış.
Sonra benim anlattıklarımdan neyi anlamamış onu anlamadım.
- Bazen coğrafya "keder"dir. Beyrut'a...4 yıl önce
- Beyrut patlaması ve Hizbullah4 yıl önce
- Lübnan'da ne oluyor?4 yıl önce
- Abesle iştigal etmek ve hilafet4 yıl önce
- Cezaevinden mektup4 yıl önce
- Binali Yıldırım neden "Aday değilim" dedi?4 yıl önce
- Amerikan polis teşkilatı ve ırkçılık4 yıl önce
- Türkiye'de sistem tartışması yok4 yıl önce
- 60 yıl sonra 27 Mayıs darbesi4 yıl önce
- Corona ve adli tatil4 yıl önce