Ölü yatırımlar ülkesi
Çocukken, misafir odasının ağzına kadar karpuzla dolduğu bir dönem yaşamıştık kardeşlerimle birlikte. Evin her yerinde karpuzlar vardı. Balkonda, mutfakta, yatakların kenarlarında... Annem, kapıyı çalan herkesi en az bir karpuzla gönderiyordu. Tüm komşularla birlikte o yıl bol bol karpuz yemiş, yine de bitirememiştik...
Babamın iyilikseverliğine diyecek yok. Ama, bu karpuzları dostlara dağıtmak için almamıştı elbette. Çiftçilik yapıyordu. Bir önceki yıl karpuz ekenler iyi para kazandığı için o da, ertesi yıl yüzlerce çiftçi gibi karpuz ekmenin iyi bir fikir olacağını düşünmüştü.
Sonuç, anlattığım gibi oldu. Karpuzlar elde kaldı. Bir bölümü döküldü, bir bölümü konu komşuya dağıtıldı. Ve babam bu işten büyük zarar etti.
Sonraki senelerde, babamla birlikte yüzlerce çiftçinin bu yanılgısı devam etti. Bir yıl patlıcanda, bir sonrakinde pamukta, başka bir yıl pırasada...
Çünkü üretim planlaması yapıp çiftçiyi yönlendiren bir Allah’ın kulu yoktu. Çiftçi, tıpkı bugün olduğu gibi tek başına önünü görmeye çalışıyor ve çoğu zaman da duvara tosluyordu...
*
Bugün çevrenizde görebileceğiniz yarım kalmış tüm yatırımların, çürüyen binaların temelinde yatan da, çiftçiyi muzdarip eden bu plansızlıktır aslında.
Heyelan bölgesine yapılan okullar, ödenek çıkmayınca inşaat halinde öylece çürümeye terk edilen binalar, asansörü yanlış planlandığı için bittiği halde açılamayan hastaneler, zemin etüdü yapılmadığı için bittikten sonra kullanılamayan yapılar....
Son örneğini Urla‘da yaşadık. Vilayetler Birliği, 15 yıl önce o dönemin parasıyla 10 trilyon lira harcayarak bir otel yaptı. Ancak otel için çok uygun olmadığına karar verilen bina, iki yıl Yaşar Neng Lisesi olarak hizmet verdi. Bir süre sonra binanın çürük olduğu anlaşıldı ve Bayındırlık Müdürlüğü‘nün oturulamaz raporu üzerine bina boşaltıldı.
Sonuç: Heba olan 10 trilyon ve 13 yıldır kullanılmayan bir bina.
*
Bu plansız kalkışmalar yüzünden ölü yatırımlar ülkesi haline geldik. Daha uygar kentler yaratmak için kullanılması gereken para hepimizin gözü önünde boşa akıp gidiyor.
Ve bize de Yazı İşleri Müdürümüz Hasan Çömlekçi‘nin attığı başlıktaki gibi “Allah rahmet eylesin” demek düşüyor.
- Üç çocuğa nasıl bakılır?13 yıl önce
- Aba altından sopa gösterme siyaseti13 yıl önce
- İzmir'in ruhuna dokunmak13 yıl önce
- Bizim Kunta Kinte'ler13 yıl önce
- Çekilişsiz, kurasız rektör seçimi13 yıl önce
- Bu karar örnek olmalı13 yıl önce
- Cuma öğretmenin küpesi13 yıl önce
- Çeşme, "Ruslar'ın Çanakkalesi" olur mu?13 yıl önce
- İkiçeşmelik'e kim el atacak?13 yıl önce
- Yorum farkı13 yıl önce