Neden Tahran?
“Dilerim, Katar’da başlayan kriz bir şekilde önce İran’a, sonrasında Türkiye’ye sıçramaz...”
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, 2 gün önce verdiği iftarda temennisini bu cümleyle dile getirdi, ardından şu iddiada bulundu:
“Ortadoğu’da esas hedef, Türkiye ile İran’ı çarpıştırıp birbirine düşman hale getirmektir. Senaryo bunun üzerinde oynanıyor...”
Sözlerinin üzerinden 48 saat geçmeden, DEAŞ Tahran’da çifte saldırıyla hortladı.
Aslında bu saldırı İran açısından dönüm noktası...
Çünkü kırsalında PEJAK ve Cundullah gibi örgütlerin eylemine rastlansa da başkent Tahran başta olmak üzere şehirlerinde 7 yıldır terör olayı yaşamadı.
Son olarak 2010’da Sistan-Belucistan Eyaleti’nde cami önüne konulan bomba 38 kişinin ölümüne yol açtı.
Aynı yıl Sünni Müslüman örgüt Cundullah 36 güvenlik görevlisini öldürürken, otoyolu kapatan eylemciler de 22 sivili katletti.
SÜNNİ-Şİİ HATTI
Suriye sorununun başgösterdiği günden bu yana İran’da DEAŞ eylemiyle karşılaşılmadı.
İran’ı da hedef alan Katar krizinin ortaya çıkması sonrası Tahran saldırısının yaşanması, ister istemez gözleri farklı bir noktaya çevirdi.
Şu soruya yanıt arandı:
“Sünni-Şii hattındaki gerilim yeniden yükseltilip yeni bir çatışma ortamı mı hazırlanıyor?”
Çünkü Suriye’de sona doğru yaklaşıldıkça, Sünni-Şii karşıtlığı üzerinden yeni bir çatışma ortamının oluşmasından korkuluyor.
Bu yöndeki gelişmenin ülkeler arasındaki çatışmaya dönüşmesinin DEAŞ’a yarayacağı kesin.
Ancak DEAŞ’ın İran üzerinden böyle bir planlamasının bir anda sonuç vermesi olası değil.
Çünkü ulus devlet çatışmasına dönüşmesi için İran Devrim Muhafızları’nın dün yaptığı gibi Suudi Arabistan’ı suçlaması yetmez, bunun karşı eyleme dönüşmesi ve Riyad’ın da ona karşılık vererek gerilimi tırmandırması gerekir.
Bu da Nasreddin Hoca’nın kazak örecek ip elde etmek için koyunlarını çalılıklara salmasından daha uzun ve zahmetli yol demektir.
BÖLGESEL GÜÇLER
Dolayısıyla DEAŞ’ın çifte Tahran eylemini tetikleyen gelişmenin Katar krizi olduğu görülmekle birlikte, mezhep çatışmasına hemen dönüşme olasılığı şu aşamada zayıf.
Nedeni de yanıcı madde gibi her tarafa saçılan terör belasının nerede nasıl bir zayiata yol açabileceğinin ölçülememesinden kaynaklanıyor.
Köprüde, alışveriş mağazasında, durakta, havaalanında her an her yöntemle terörün karşısına çıktığı ortama her gün tanıklık ediyor.
İkisi de DEAŞ’la çatışan devletlerin kendi aralarındaki savaşının bu ülkelerde yaratabileceği ilave tahribat da ortada duruyor.
O nedenle dış tehdidin yarattığı korku ortamı ile iç endişenin ürettiği kaygıyı bugün bütün insanlık birlikte yaşıyor; bu da herkesi temkinli olmaya itiyor.
Ayrıca, eski düzenin tükendiği, yeni düzenin de ortaya çıkmadığı Suriye’nin bir süre daha korku ve kaygı canavarları üreteceği kesin...
Bu sorunu aşmanın yöntemi de diyalogdan geçiyor.
Bütün bunlar nedeniyle İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in, 12 vatandaşının hayatını kaybettiği terör saldırısının yaşadığı gün Ankara ziyareti önemli...
Bölgesel sorunun, küreselin olanaklarını kullanarak yerel güçler tarafından çözülmesinden başka bir yöntem bulunmuyor.
- İliç'te 2. Bilirkişi Raporu: Tesiste, ÇED ihlali yok…3 dakika önce
- "Şok ve Dehşet" savaşının sonu…14 saat önce
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...2 gün önce
- İktidar kapışması…4 gün önce
- Gülmek ve ağlamak…1 hafta önce
- Kitlelerin hayal gücü…1 hafta önce
- Olayın Olacağı Oda...1 hafta önce
- Mustafa Kemal'i anmak…2 hafta önce
- Kemerlerinizi bağlayın…2 hafta önce
- Utangaç muhafazakarlar yine sol gösterdi sağ yaptı2 hafta önce