Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Son yıllarda çok rastlanmayan şarbon vakaları, bu yıl neden hortladı?

Bu kadar çok vakaya başka bir dönemde rastlandı mı?

Ya da Ankara Ahiboz’un ardından İstanbul, Amasya, Kahramanmaraş, Sivas, Akçaabat gibi birbirinden farklı bölgelerde görülmesine ne neden oldu?

Birbiri ile teması olanaksız otobur çift toynaklı hayvanları şarbon hastalığında buluşturan ortak nokta ne?

Bunları sormamın gerekçesi, sporlu, yani kendi kendine form değiştiren bakterinin yayılma alanı 7 kilometre yarıçaplı; laboratuvarda yaşam ömrü 60 yılı görmüş...

Oysa şarbonun çıktığı bölgeler birbirine yüzlerce kilometre uzakta…

Tanıdığım birkaç veteriner arkadaşıma bu soruları yönelttim, yanıtları kendi içinde tutarlıydı ama beni iknaya yetmedi…

ŞANSLI TARAFIMIZ

En mantıklı yanıta ise sabah ulaştım.

Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Talat Gözet, suhuletle hareket edilip, paniğe yol açmadan adım atılması gerektiğini belirtti.

Vakaların toplumu kaygılandıracak boyutlara ulaşmadığını, veterinerlerin baskılama konusunda deneyimli olduklarını bildirdi.

“Bir de şanslı tarafımız var” deyip ekledi:

“Hayvan üreticimiz hastalığı çok iyi tanıyor ve vakaya rastlandığı anda acil tedbirleri biliyor. O nedenle ölümsüz atlatıyoruz…”

Bu aşamada çuvaldızı Tarım ve Orman Bakanlığı’na batırmaktan da geri durmadı.

Belirttiğine göre, Bakanlık tek çatı altında birleştirilince taşra teşkilatı ağırlıkla ziraatçılara ve ormancılara kalmış.

Böyle olunca şarbon çıktığında az sayıdaki veteriner anında müdahale etmiş; o bölgeyi bir yıllığına karantinaya almış…

Oysa tekrar hortlamaması için bakteri baskılamak amacıyla 5 yıl bölgedeki hayvan aşılamalarının takip edilmesi gerekirmiş; bir süre sonra unutulmuş, takibi ihmal edilmiş.

Ya da veterinerler tarlalara gönderilip rekolte verisi toplatılmış…

AYNI YERDE YENİDEN

Başkan Gözet bunun en iyi örneğinin vakanın ilk çıktığı Ankara’nın yakın ilçesi Ahiboz olduğunu belirtti...

Şarbon vakasına aynı bölgede geçmişte birkaç kez karşılaşılmış.

Üreticiden hayvanlarını itlaf edip derine gömmeleri istenmiş.

Onlar da çok daha derine kazmak için uğraşmak yerine, daha sığ derinliğe, yüzeye yakına gömmüş…

Gömülen hayvan bedeninin olduğu bölgede ot bollaşmış; üretici de hayvanlarını buralarda otlatmaya başlamış.

Bakteri sporlu olup form değiştirerek ömrünü koruduğu için, gömülü hayvanın üzerinde yetişen bitkiye oradan da yiyen hayvana geçmiş.

Ahiboz’daki vaka analizi böyle…

IRMAKLA TAŞINANLAR

Peki, İstanbul, Amasya, Kahramanmaraş, Sivas’a kadar yayılımı nasıl oldu?

Senaryosu ikna edici:

“Anadolu’da kurbanı nehir veya dere kenarında kesme alışkanlığının yarattığı yayılma…”

Son şarbon vakalarına Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın geçtiği yerlerde rastlandığını anımsattı…

“Hastalıklı hayvanın kanı veya sakatatını nehre veya dereye atarsanız, geçtiği her yere yayılmasını kolaylaştırırsınız …” dedi.

İTHAL OT TEHLİKESİ

Bir başka gerekçesi var ki, o da nehirlerin geçmediği bölgelerdeki hastalığı açıklamaya yeterli.

Başkan Gözet, bu yıl Güney Amerika ve Fransa’da da şarbona rastlandığını anımsattı.

İthal samanla hastalığın taşınmış olma ihtimaline dikkat çekti…

Hastalığın birçok bölgede aynı zamanda görülmesini izah edecek başka bir neden bulamadıklarını bildirdi.

BİYOLOJİK SİLAH

Bakteriler içinde sporlu, yani yapı değişikliği ile etki ömrünü koruyan şarbon laboratuvar ortamında 60 yıl kalabilmiş…

Çözümü ise hayvanları buzağı döneminde aşılatmak…

Ayrıca şarbonun İkinci Dünya Savaşı sırasında üretilen, “Bacillus Anthracis” adı verilen ve zor şartlar altında kendi neslini koruyacak form değişikliği yapan (sporlu) bakteri olduğu bilinmeli…

O nedenle bugün birçoğu iyi gelir getirdiği için evcil hayvanlara yönelen veterinerlerin istihdamı geleceğimiz açısından çok önemli…

Hatta sağlık personeline verilen “yıpranma payından” mahrum bırakılmayacak kadar da değerli…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar