Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ekonomik zorluklar nedeniyle krize giren okulların yarattığı sorun, öğrencilerin okulsuz kalmalarıyla bitmemiş.

Özellikle İstanbul’da veliler son günlerde kapanan veya devredilen okullar nedeniyle yeni bir şokla karşılaşmaya başlamış.

Krize neden de çocuğunu okula kaydettirirken verdiği garanti senetlerinin, kapanan okullar tarafından üçüncü kişilere ciro edilmesi yoluyla takibe alınmış olması ve haciz ile sonuçlanacak işlemlere başlanması.

Benim de bu durumdan bir başka konuyla ilgili telefonda sohbet ederken, çocukluğundan beri tanıdığım, eğitim ve hukuk alanında kendini yetiştirenler arasında yerini alan Avukat Murat Keçeciler’in, “Abi sıkıntılıyım…” deyivermesiyle ortaya çıktı.

BİR OKULDAN 200 VELİ

Derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı:

“Kapanan okulların üçüncü kişilere ciro ettiği senetler, velileri yakıyor. Şu an 3 veli yanımda, sorunu çözmek için uğraşıyorum. Ama aynı okuldan 200 veli benzer durumda. Verdikleri senetler takibe alınmış ve haciz gelecek…”

Eyüp bölgesinde faaliyet gösteren, bir zamanların adı çok ünlü okulunda yaşanan sorunla ilgili başka detay bilgiler de aktardı.

Konunun bu okulla sınırlı kalmadığını, kapanan birçok okulda aynı sıkıntının ortaya çıktığını belirtti.

KAPANAN 200 CİVARINDA OKUL

Aktardığına göre dershanelerin kapatılması sonrası temel lise olan okullara devlet başta teşvik vermişti.

Teşviklerin sona ermesi, yönetmelikte yapılan değişiklikler sonucu temel liselerin bahçeli binada bulunma zorunluğu, üzerine eklenen ekonomik kriz okulların ekonomik krize girmesini, sonuçta kapanmasını beraberinde getirdi.

Özel okulların örgütlendiği meslek kuruluşlarının verilerine göre, geçen Eylül itibarıyla 200 okul ya kapatıldı veya bir başkasına devredildi.

Son dönem Doğa Koleji başta olmak üzere buna eklenenlerin olduğu da biliniyor.

Ayrıca ekonomik zorlukları dolayısıyla velilerin çocuklarını özel okuldan almalarını bu soruna eklemek gerekiyor.

AYRILANLARIN SENETLERİ

Sorun da tam bu aşamada ortaya çıkıyor.

Çünkü, Milli Eğitim Bakanlığı 2012 Mart’ında çıkardığı Özel Okullar Yönetmeliği (ÖOY) uyarınca, bu eğitim kurumlarına yapılacak ödemelerin banka kanalıyla gerçekleştirilmesi zorunlu hale getirdi.

Özel okulların neredeyse tamamı, banka üzerinden taksitle yapılacak ödemeler için velilerden kontur garanti olarak senet aldı.

Avukat Keçeciler, kapananlar bir yana, öğrencisini ekonomik zorluk nedeniyle alan veliler için de okulların sorun yarattığını belirtti.

Çünkü ÖOY’nin 56. maddesi uyarınca öğretim yılı başlamadan ayrılanların ödedikleri yıllık okul ücretinin yüzde 10’u kesildikten sonra geri kalanı iade ediliyor.

Öğretim yılı başladıktan sonra ayrılanlar için ise aldığı ders günlerine düşen ücret kesildikten sonraki paradan yüzde 10’luk pay düşülerek anaparanın iadesi yapılıyor.

Ancak okullar bu sürede garanti senetlerinin iadesini çoğu zaman yapmıyor.

Veliler de bu senetlerin peşine düşmüyor.

İşte bazı özel okullar da krizden çıkışın yolunu bu senetleri üçüncü kişilere ciro edip ekonomik kazanım elde etmek için kullanmış.

SENETLER BAŞKASI ADINA DÜZENLENMİŞ

Keçeciler, buna karşın senetlerin ağırlıklı bölümünün kapanan okullara ait olduğunu belirtip ekledi:

“Okul kapanmış, veli buradan bir darbe yemiş. Ama verdiği senetler bu sürede üçüncü kişilere ciro edildiği için takibe konulmaya başlanmış. Bugüne kadar bilinmiyordu. Okul ekonomik krize grip kapanmasının üzerinden iki yıla yakın zaman geçtikten sonra yeni yeni karşımıza çıkıyor. Çünkü ciro edilerek sonuçta bir yerde tıkanmış ve takibe düşmüş. Dönmüş senedin sahibi olan veliyi vurmuş…”

Keçeciler, Tüketici Kanunu gereği, tüketicilerin yaptıkları işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit için de ayrı senet düzenlenmesi gerektiğini anımsattı.

Bunun ötesindeki senetlerin geçersiz olması gerektiğini belirtti.

Ancak senetler kesilirken, okul sahipleri yerine, başka kurumlar adına düzenlenmiş.

Bugün de ciro yoluyla üçüncü konumunda olan hamil eliyle velilere geri dönmüş.

Bazılarında da haciz işlemine başlamış.

HER VELİNİN SORUNU

Bundan çıkışın yolu açık; Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullar eliyle alınan senetlerin ancak o okul tarafından işleme konulabileceğine ilişkin bir düzenleme yoluna gitmesi.

Ya da özel okullar için yeni bir kontur garanti sisteminin yaratılması.

Çünkü kurumlar adına düzenlenmiş senetlerin ciro yoluyla takibe alınması karşısında karar mahkemelerin vicdanına kalmış bulunuyor.

Bir daha aynı sorunla karşılaşılmaması için de yeni bir yöntemin zorunluluğu ortada duruyor.

Hatta birçok veli gelecekte benzer sorunla karşılaşma potansiyeli taşıyor.

Tek çıkış yolu bugünden o senetlerin kontrolünün yapılarak imzalanması ve öğrenim süresi tamamlandığında da geri alınması gerekiyor.

*

Bu anketlerle gelecek okunmaz

Sanki seçim dönemine girilmiş gibi, yeni yılla birlikte ardı sıra siyasal kamuoyu anketleri yayınlanmaya başlandı.

Dikkat çeken tarafı ise hemen hepsinde anketlerin dayandığı ölçüm tekniğinin, gerçeği yansıtacak yöntemle yapılmamış olması.

Buna ister iktidar, ister muhalefet cephesinden bakın.

Eğer bu anketlere bakarak pozisyon almaya kalkarsa yanılırlar.

Çünkü anketlerin ağırlıklı bölümü dünün güneşi ile bugünün çamaşırını kurutmaya benziyor.

TEKİL OY TOPLAMA BİTTİ

Oysa sistem değişti, ittifaklar ile partilerin tekil oylarının önemi kalmadı.

Yani yüzde 10 barajının altında kalmasından daha çok, seçmeni ittifaka oy verir hale getirmesinin önemi arttı.

Bugün MHP’nin AK Parti’ye katkısının, yarattığı seçmen etkisinin mevcut oyundan çok daha fazla olduğu gün gibi ortada.

Çünkü milliyetçi seçmeni aynı potada tutmak, kaçışını barajlamak Cumhur İttifakı’nın yüzde 50 artı biri aşmasının en önemli faktörüydü; o da beraberinde zaten iktidarı getirdi.

ÖTEKİNİ OY VERİR YAPTI

Benzer şekilde SP veya İYİ Parti de CHP’ye mütedeyyin ve milliyetçi muhafazakar seçmenin oy vermesini kolaylaştırdı.

Yerel seçimde muhafazakar kökenden gelen adaylar aracılığıyla da “Elim kırılsa CHP’ye oy vermem” diyen seçmeni, sandık başında oy verir hale çevirdi.

Bugün yapılan ölçümlerin neredeyse tamamı partilerin toplam tekil oylarına odaklanmış; çok azı da AK Parti ve MHP’nin toplamdaki gücünü ölçmekle yetinmiş.

Oysa bunun bu şekilde bir sonuç vermediğinin en iyi kanıtı yakın geçmişteki sandık sonuçları.

Cumhurbaşkanlığı seçimi tahmin ettikleri gibi ikinci tura kalmadan sonuçlandı, İstanbul deneyiminde olduğu gibi yerel seçimde de matematik toplamın, geometrik sonuç yaratabildiği anlaşıldı; 2+1’in 3 değil, 10 ettiği görüldü.

CAZİBE YANLILIĞI VE PSİKOMETRESİ

Oysa batılı kamuoyu araştırma şirketleri, 1982’de Kaliforniya’da bugün havaalanına adını veren Tom Bradley’in, 1992’de İngiltere’de Thatcher’ın seçiminde yanıldı ve ölçümlemelerine üniversitelerle birlikte çalışıp yeni faktörler ekledi.

Bugün toplumsal cazibe yanlılığının yarattığı din, yurtseverlik, entelektüel birikim, fiziksel şiddet gibi toplumsal tutumlara veya bundan dolayı etkileşimlerinde hangi oran baz alındı?

Psikometrik ölçümlerini kim yaptı?

“Aldatma ölçeği” ile anketteki yanılma oranlarının hesabı hangi oranda yaşama geçirildi?

Muhafazakar seçmenin utangaçlık etmenine kaç puan verildi?

Daha önemlisi bugün partiler arasında oluşan konu ve söylemde aynı tepki birliğinin; yarın sandık ittifakın en önemli unsuru olacağına kim bakıyor?

Tepkilerde kelime ve cümle birliğinin ileride seçmen birliğini yaratmadaki gücü için kaç puan konuluyor?

Özetle dünün toplamasıyla bugünün matematik sonucu alınamaz; hele ki bu yeni sistemde...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar