"Sürü bağışıklığı" beklenmeyecek, herkes için test yoluna gidilecek…
Virüsün ne bela olduğunun farkına yeni varmaya başladık.
Dilerim bu seviyede kalır…
Ankara’da, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sağlık Bakanı Koca dahil konuyla ilgili kim varsa bir haftadır konuşuyorum...
Şunu belirtmeliyim ki bazı yerlerde alt kadroların uygulamadaki hataları nedeniyle yanlış adımlar atılmış olsa da Türkiye diğer ülkelerin gerisinde olmanın avantajını kullanıyor.
Bunları da anında ortadan kaldırıyor.
Çin, İran, İtalya örnekleri Türkiye için önemli veriler kazanmasına neden oluyor.
Türkiye’ye, global sorun karşısında, diğer ülkelerin hatalarından tecrübe kazanma şansı sunuyor.
HERKESİN SORUNU
Bu sadece siyasetin veya bürokrasinin meselesi değil, toplumun ortak mücadelesi ile aşılabilecek bir küresel bela…
Sohbetlerimden edindiğim nokta şu ki, Covid-19, yani yeni koronavirüs ülkelerde önce ağırdan hareket ediyor gibi davranış sergiliyor.
Başlarda vaka sayısı pek yüksek görünmüyor…
Kuluçka dönemini tamamlamasının ardından birden geometrik artış atağı yapıyor.
Ülkeler baştan test ile tespit edip virüs kapmış olanları karantinaya alıp yaymasını engellediyse sorun azalıyor.
Yani virüs taşıyan kişi veya temas edenler çok test ile tespit edilip karantinada tutuluyor veya ateş ve öksürük beklenmeden bulaşma ihtimali olan herkes teste tabi tutulup Covied-19 taşıyanlar karantinaya alınıyor.
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI UYGULANMAYACAK…
Türkiye de mümkün olduğunda salgını aza indirmek, virüsün pik seviyesini en alt düzeyde yaşamak için çaba gösteren ülkeler arasında.
İçişleri Bakanlığı’nın kafe, kahvehane, düğün, konser salonları, birahane, taverna, hamam, spor salonları, taziye evleri gibi yerlerin tamamen kapatılması kararı bunun en iyi göstergesi.
Adalet Bakanlığı’nın cezaevi görüşmeleri, 60 yaş üstü hakim ve savcıların idari izinli sayılması, denetimli serbestlik dahil yargıya yönelik kararları ile Diyanet İşleri’nin Cuma ve diğer namazların evde kılınmasına ilişkin tavsiyesi de yansıması.
Benzer tedbirler ilerleyen günlerde artarak gelecek…
Bir anda toplumu paniğe sevk edici davranışlardan uzak durulacak.
Görünen o ki Türkiye, “sürü bağışıklığı” diye isimlendirilen İngiltere yöntemini kullanmayacak.
Yani, İngiltere’nin yaptığı gibi gençlerin virüsten etkilenmesini sağlayıp, vücudun doğal antikor üreterek kendini koruması yoluna gidilmeyecek.
VAKA ŞÜPHESİ OLMADAN TEST
Sohbetlerimden anladığım o ki Türkiye de öksürük, ateş gibi vaka emareleri olmaksızın herkese test uygulayan ülkeler kategorisine geçecek.
Buna ilişkin gerekli önlemler de alındı.
Sağlık Bakanı Koca da dün Bilim Kurulu toplantısı sonrası kararı açıkladı ve laboratuvar sayısını hafta sonuna kadar 16’ya çıkarılacağını, bütün büyükşehirlerde en kısa sürede yenilerinin kurulacağını bildirdi.
Ateş veya öksürük gibi vaka şüphesi ortaya çıkmadan dağıtılan test kitleri ile daha çok kişinin kontrol edileceğini açıkladı.
Bunlar oldukça önemli adım.
Daha önce bu sütunda da yazdım, Japonya, Singapur, Malezya, Hong Kong bu şimdi alınan kararı daha önce uygulayarak vaka sayısını en aza indirdi, yayılmayı engelledi.
Yani İtalya gibi aymazlığın paniğini yaşayıp dün itibarıyla 2200’ü aşan ölümle karşılaşmadan sorunu ilk adımda yakalayıp çözme yoluna gitti.
Bu ülkelerdeki ölüm vakaları da bu nedenle oldukça düşük kaldı.
Almanya da başlangıçta teste yönelmedi, ama ne zamanki yayıldı anında o da tedavi odaklı herkese test uygulayarak İtalya’dan daha az ölümle sorunun üzerine gitti.
TBMM’DE TEMSİLİ ÇALIŞMA
Bu açıdan hükümet ve siyasetin kararı belli…
TBMM’de grubu bulunan partiler aralarında yaptıkları görüşme sonucu Genel Kurul’un rölantide çalışmasına, milletvekillerinin temsili olarak bulundurulmasına karar verdi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Zaten torba yasa ele alınacak, içinde de itirazımıza konu madde sayısı çok değildi. Onlar da gündeme alınmayacak, diğerlerinin geçmesini de biz engellemeyeceğiz” dedi.
BİREYİN BİREYE SORUMLULUĞU
Bunların hepsi oldukça önemli kurumsal kararlar.
Ancak yukarıda da söz ettiğim gibi asıl mesele devletin bireye karşı sorumluluğundan çok, bireyin bireye karşı sorumluluğunda yatıyor.
Bunun için birey bilincinin içselleştireceği bilime dayalı bir otoriteye ihtiyaç var.
Bunun en iyi örneğini Türkiye 1999’daki büyük depremde yaşadı.
Merhum Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, o dönemde toplumun güven otoritesi haline geldi, söylediklerini yapmaya, tedbirini onun önerdiği gibi almaya başladı.
Bu hükümetin işini de kolaylaştırdı, birçok konuda bürokrasinin küçük burjuva davranışlarıyla “ama benim üstüme kalmasın” anlayışına dayalı sorumluluk almama yükünü de aldı.
IŞIKARA MODELİ
Prof. Dr. Işıkara siyasal otoriteye karşı sorumluluğu olmadığı için sözünü sakınmadan söyleyebildi, inisiyatif aldı, gerektiğinde hükümet ile de temas halinde kalarak çıkabilecek zaafları ortadan kaldırdı.
Bugün de Koronavirüs Bilim Kurulu’nda çok önemli isimler var, bunların arasından biri sözcü olarak seçilebilir.
Bu demek değil ki hükümet yetkisini bıraksın, tam tersine toplumdan beklentisini iletecek araç, güven otoritesi olur…
Örnek mi Diyanet İşleri’nin namaz konusundaki açıklaması; başkası söylese tepki üretir insanlar uymama yönüne giderdi.
O nedenle felaket anlarında söylem güvenini verip, hem de toplumun yerine getirmesini sağlayacak biri işi kolaylaştırır, fayda üretir…
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...25 saniye önce
- İktidar kapışması…1 gün önce
- Gülmek ve ağlamak…4 gün önce
- Kitlelerin hayal gücü…1 hafta önce
- Olayın Olacağı Oda...1 hafta önce
- Mustafa Kemal'i anmak…1 hafta önce
- Kemerlerinizi bağlayın…1 hafta önce
- Utangaç muhafazakarlar yine sol gösterdi sağ yaptı2 hafta önce
- Bu iş mahkemede mi biter?2 hafta önce
- Hangisine oy verirdiniz?2 hafta önce