Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bir süredir koronavirüs salgınındaki artıştan yakınılıyor, diğer yandan ise 1 Temmuz’da düğünlerin başlaması için karar açıklanıyor.

Benzer bir durum koronavirüsün mutasyonu veya sıcağa dayalı süreciyle ilgili de yaşanıyor.

Bir yandan mutasyona uğradığı, etkisinin azaldığı, sıcakla etkileşiminin daha da düştüğüne vurgu yapılıyor.

Hemen ardından, “Virüsün etkisinde kesinlikle değişiklik yok, aynı etki ve güçte devam ediyor” açıklaması yapılıyor.

Yetmiyor, virüsün toplumdaki genel yaygınlığı, süper bulaştırıcı diye adlandırılanların yakalanması için Kızılay, Taksim gibi meydanlara test araçları konulup önüne gelen herkese test yapılması gerektiğinden söz ediliyor.

Bu görüş sürerken, yeni bir karar açıklandı.

Hekimlerin koronavirüs için en sağlam test olarak gördüğü PCR isteme ölçütlerine sınırlama getirildi…

Temaslı olup da belirti göstermeyen kişilerden test istenmemesi kararlaştırıldı.

Bu da “Test sayılarını düşürerek, doğrulanmış vaka sayılarını azaltmak için bu yola başvuruluyor” eleştirilerinin yükselmesine neden oldu…

VİRÜSE SPİN ATTIRANLAR

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde…

Toplumun maske takmama, çene altında gezdirme, sosyal mesafeyi korumama, karşılıklı göbek atıp, halay çekme faaliyetlerini yapmaya iten “toplumsal inkarın” nedeni bu gelgitler değil mi?

Toplum baktığı aynaya göre pozisyon alır; zaten koronavirüs yorgunu olmuş…

Böyle bir ruh halindeki kitlelere, adının önünde “Bilim Kurulu Üyesi” yazan isimler tarafından çelişkili açıklamalarda bulunulması, onları ortaya çıkan tablonun bir nebze de olsa müsebbibi yapmıyor mu?

Her gün sokakta maske kontrol müfettişliği yapan bizim mahalle, biraz da buna neden olan söylemlerin editörlüğüne yönelse acaba maske takan sayısında daha mı artış olur.

Veya kitlelerin zihinlerine söylemleriyle spin attırıp çarpık iyimserlik yaratanların da sorumluluğu yok mu?

Anlaşılan o ki Bilim Kurulu içinden gelen bu farklı söylemler, Cumhurbaşkanlığı’nı da etkilemiş, salgındaki genel durum ve virüsün toplum üzerindeki etkisi konusunda sadece Bilim Kurulu değil, başka bilim insanlarının da görüşlerine başvurulmaya başlanmış.

TESTE YANIT SÜRESİ ARTTI

Bütün bunları baştan bu yana yasakları koyup, bugün de kademeli azaltan, yeni normalin kurallarını üreten ekibin içinde yer alan halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Levent Akın’ı arayıp sordum…

Her zamanki sakin, bilim insanının kılı kırk yaran retoriği içinde bildiklerini aktardı…

Bilmediklerine de “Bilmiyorum, benim alanım değil” diyerek akademik nezaketini sergiledi…

Sondan, yani PCR diye bilinen, boğaz, buruna girilerek alınan numune üzerinden yapılan testlerin azaltılması konusundaki yanlış bilgiye dikkat çekti.

“Semptomu olmayana zaten baştan bu yana test yapılmıyordu” anımsatmasında bulundu.

Son dönem askere alımların başlaması dolayısıyla test yapılan kişi sayısında ciddi artışın olduğunu, benzer şekilde cezaevlerindeki gardiyanlara ve bakım evlerindeki bakıcılara da PCR yapılma zorunluluğu getirildiğini anımsattı.

“Azerbaycan gibi bazı ülkeler de 48 saat içinde alınmış PCR testi ile gidilmesini istiyor, bu da yeni bir yoğunluğa yol açtı” deyip devam etti:

“TUİK ile işbirliği içinde Türkiye’de geniş kapsamlı bir test taraması başladı. İller bazında nerede ne kadar enfekte olan var ona bakılıyor. Ayrıca gardiyanlar, askere alınanlar için zorunlu. Vaka ile yakın temaslı olanlara da test yapılıyor. Bu denli yaygın bir tarama varken, semptom olmadan yapılması uygun bulunmamış olabilir.”

Her tedirgin olana gereksiz şekilde test yapmanın yaratacağı olumsuzluklara da dikkat çekti, “Bunun önüne geçilmek istenmiş olabilir…” tahmininde bulundu.

Bunun test yapılmaktan vazgeçildi şeklinde okunmasının da doğru olmadığını belirtip devam etti:

“Hastanelerde ameliyata giren doktor veya ekibin yaptırması da zaten zorunlu, aynen HIV gibi; test sonucu negatif çıksa da vakaya varmış gibi yaklaşılır.”

TÜRKİYE YENİDEN GÜVENİLİR LİSTEDE

Prof. Akın, Türkiye’de yapılan testlerle ilgili Almanya’nın önemli enstitülerinden Robert Koch’un, Türkiye’de yapılan testleri de diğer 82 ülke ile birlikte güvenilir listeye eklediğine de dikkat çekti.

Başka ülkelerin de listesine girdiğini anımsattı.

1 TEMMUZ TEDİRGİNLİĞİ

Koronavirüs yorgunu haline gelen toplumun, “umursamazlık” içine doğru iteklendiğini de belirtti.

Medyada görünmekten kaçınan Prof. Akın’ın bu aşamada eleştirisi, uzmanı olmadığı halde ekrana çıkma telaşı içinde bilgi aktaranlara:

“Ben de bazen televizyonlarda kendilerini dinlediğimde şaşırıyorum…”

Bilim Kurulu’nda salgının yarattığı etkiyi tespit etmek amacıyla 9 alt grup oluşturulduğunu, her birinin kendi uzmanlık alanıyla ilgili durum tespiti yaptığını ve Bakanlığa rapor edeceğini de söyledi.

Düğünlerin serbest bırakılacağı 1 Temmuz’a ilişkin alınması gereken tedbirlerle ilgili rehberi yayınladıklarını da belirtti.

“Ama tedirginim” deyip sözlerini sürdürdü:

“Deniliyor ki lise ve üniversiteye giriş sınavları neden yapılıyor, niçin ötelenmiyor. Şunu görmüyorlar ki o sınav ötelendiğinde sınav soru ve kağıtlarını hazırlayıp basan yüzlerce insan bir o süre kadar daha hapis hayatı yaşayacak. Sınavın yapılmasında alınan önlemler açısından sıkıntı yok. Önemli olan riayet edilmesi…”

TOPLUM KONTROLÜ KAYBETTİ

Toplumda virüs salgınının bittiği yönünde bir algı oluştuğunu kayda geçirdi, “Toplum kontrolü kaybetti” tespitini yaptı.

Bunu aşmanın sosyologlar ve psikologlar sayesinde olabileceğine de vurgu yaptı, “Tıp sosyolojisi biz hekimler için çok kıymetlidir” dedi.

Hani vardır ya, aslında işaret parmağı ile toplumu gösteren, diğer üç parmağı ile kendini işaret eder.

Yaşadığımız da aslında bundan ibaret…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar