Dağlık Karabağ sınırına kadar
ERMENİSTAN, bölgenin doymayan şımarık çocuğu modunda Azerbaycan’a saldırınca, çatışmaların 2016’daki gibi kısa sürede biteceği sanılıyordu.
Hatta bölgeyle ilgili bazı uzmanlar, “Dört günden fazla sürmez, Rusya yine devreye girer, herkes mevcut sınırına döner” öngörüsünü dillendiriyordu.
Bölgeyi iyi okuyan uzmanlar ise kısa sürede bitmeyeceğini, Azerbaycan’ın 2016 ile kıyas götürmeyecek şekilde güçlendiğini, Türkiye’den aldığı SİHA ve İHA’ların da önemli payının bulunduğunu belirtiyordu.
Hatta Türkiye ile Azerbaycan arasında ardı sıra yapılan iki askeri tatbikat ve orada elde edilen malzeme kullanımı ve tecrübeye de dikkat çekiyorlardı…
Bununla kalmayıp Moskova’nın da eskisi gibi davranmayacağına da vurgu yapıyordu.
Haklı da çıktılar…
Rusya’nın dün ortaya koyduğu Dağlık Karabağ’ı tanımadığına ilişkin duruş da bunun özeti…
Bu noktaya da Dağlık Karabağ özerk bölgesindeki Ermeniler getirdi.
Uzun yıllar hem işgalci oldular, hem de bunun başkaları tarafından sorgusuz desteklenmesini istediler.
PARLAMENTO İŞGALİ
Hatta o denli aymaz hale geldiler ki Ter-Petrosyan Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, “En güçlü olduğumuz zamandayız, gelin şu Dağlık Karabağ meselesini çözelim” deyince parlamentoyu bastılar.
Uzun süredir Erivan açısından da çekilmez sorun haline geldiler; Moskova ile ilişkilerinin soğumasında faktör oldular.
Bununla da kalmayıp, Erivan’ı üretmeden tüketmesine en önemli kaynakça olan diasporasının yaşadığı batılı ülkelerin etki alanına sürüklendiler.
Dağlık Karabağ nedeniyle ne Rusya ile iyi olabildiler, ne de batı ülkeleriyle ilişkisini sağlıklı geliştirebildiler…
Ülkenin kıt kaynakları 2,5 milyona yetmeyince de, 100 binden fazla yurttaşı çalışıp geçimini sağlamak için geldiği yer de Türkiye oldu.
Türk halkı çalışma hayatının koşullarını oluşturup kucak açarken, Erivan yönetimi “Batı Ermenistan” hayalleriyle Türkiye’ye dönük rahatsızlığından geri adım atmadı.
ANKARA MOSKOVA İLİŞKİSİ
Görmedikleri ise eskisi gibi işlerin yürüteceklerini sandıkları Moskova’nın, Türkiye ile ilişkilerini yeni zemine oturtmasıydı.
Zaten Ermenistan yönetiminin tutumundan rahatsız olan Moskova, sürekli yaramaz çocuk davranışı sergileyen Dağlık Karabağ’dan duyduğu rahatsızlığı gizlemedi.
Buna bir de Hazar’ın deniz ve göl seviyesinden çıkıp, statüsünün su olarak düzenlenmesiyle Türkmenistan ile Azerbaycan arasındaki karşılıklı liman bağı eklenince işler başka bir zemine kaydı.
PUTİN SINIRI ÇİZDİ
Rusya Devlet Başkanı Putin’in dünkü açıklaması da bu zeminde okunmalı:
“Rusya’nın bazı anlaşmalar gereği Ermenistan’ı savunma yükümlülüğü var ancak Azerbaycan ile savaş Ermeni topraklarında değil…”
Kremlin’den gelen açıklama da bu açıklamayı pekiştirdi:
“Rusya’nın Ermenistan’a olan yükümlülükleri, ‘tanınmayan’ Karabağ’ı kapsamıyor. Çatışmaların (Dağlık) Karabağ’ın ötesine geçtiğine dair haberler doğru değil…”
Kremlin’in, Dağlık Karabağ konusundaki tutumunu net; Dağlık Karabağ’a açıkça “ektiğini biçiyorsun” mesajı veriyor.
Bununla da kalmıyor “çatışmaların Karabağ’ın ötesine geçtiğine dair haberler doğru değil” diyerek Azerbaycan’a da ilerleyebileceği sınırı çiziyor.
RUSYA MAKAS DEĞİŞTİRİYOR
Uzun yıllardır bölge üzerinde çalışan Prof. Dr. Mitat Çelikpala gelişmelerle dünkü sohbetimizde bir noktanın altını çizdi:
“Rusya bölgede makas değiştiriyor…”
Devamında gerekçesini de net koydu:
“Uzak doğu ile batıyı birleştiren orta koridora Çin de yatırım yapmaya başladı. Çin’in Yol-Kuşak projesi açısından Türkmenistan ile Azerbaycan arasındaki karşılıklı liman anlaşması önemli…”
İlk kez Hazar’ın sorunsuz geçildiğini, bunun devamında petrol ve gaz boru hatlarının gelebileceğini vurguladı.
“Ruslar da bu gelişmeden payını almak isteyecektir, o nedenle makas değiştiriyor” deyip devam etti:
“Çin’in bölgede önemli bir aktör olması, Rusya’nın Azerbaycan ile olan yakınlığını da arttırmasına neden oldu. Azerbaycan işgal altında olan 7 reyondan 5’ini alana kadar devam eder. Ancak Laçin ve altındaki Laçin koridorunun bulunduğu iki bölgeye kadar bu gelişme devam eder. Orada durur…”
ERİVAN’IN ÇÖZÜM BOZUCULUĞU
Aslında Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) kapsamında Ermenistan Cumhurbaşkanı'nın 1991'de İstanbul'a gelmesi sonrası, dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in geliştirdiği model, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorunun çözümü, Dağlık Karabağ işgalinin de sonlaması için önemli bir adım oldu.
Sonrası da zaten baştan konulan bu plan zemin alınarak ilerledi.
Madrid’de 2007’de düzenlenen AGİT kapsamında oluşturulan Minsk Grubu zirvesinde de mesafe de kat edildi; bir metin ortaya çıktı.
Buna göre Dağlık Karabağ’ın çevresinde işgal edilen bölgeler boşaltılacak, Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın irtibatını sağlayan koridor açılacak (Laçin koridoru), bütün göçmenler topraklarına dönecek, uluslararası barış gücü oluşturulacaktı…
Dağlık Karadağ özerk olacağı, ancak nihai statüsü konusunun baştan askıya alınacağı; bu konuda anlaşma sağlandıktan sonra diğer maddeler yürürlüğe gireceği konusunu da Azerbaycan kabul etti.
Ermenistan ise yanıt vermekten kaçındı.
Bu kez Putin devreye girdi ve 2010’da Soçi’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı buluşturdu.
Futbol diplomasisiyle Türkiye de sürece dahil oldu, çözümün hızlanmasında faktör etki yaptı.
Bir yıl sonra bu kez Rusya Başbakanı Medvedev’in girişimiyle taraflar Kazan’da buluştu, yine sonuç çıkmadı, Ermenistan sıcak yaklaştığı maddeleri de reddetti.
DAĞLIK KARABAĞLILARIN ETKİSİ
Bunda Azerbaycan topraklarını işgal eden Dağlık Karabağ Ermenilerinin Erivan’da iktidarı yıkma gücü etkili oldu.
Öncülüğünü de daha sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan, bugün de Dağlık Karabağ’dan sürece müdahil olan Koçaryan yaptı.
Sonrasında zaten ilişkiler düzelmedi, Erivan yönetimi Moskova’nın desteğiyle sorunu daha da büyüttü.
Gelinen noktada ise sahada daha güçlü yeni oyuncular girdi.
Prof. Dr. Çelikpala’nın da belirttiği gibi Çin önemli bir aktör; Türkiye de dışardaki proaktif tutumunu bölgeye de yansıttı.
Bu da yeni bir sürecin başlangıcında önemli etken oldu.
DOĞU AKDENİZ’E BENZEMEZ
Ancak unutulmamalı ki Akdeniz’deki gibi çatışmanın yaygınlaştırmasını durduracak bir mekanizma Kafkaslarda yok.
AGİT ve Minsk Grubu gibi kurulan mekanizmalar da işi savsakladığı için güvenlerini yitirdi.
Trajikomik olan ise üzerinden 14 yıl geçtikten sonra Fransa'nın AGİT bünyesindeki Minsk grubunun üyesi olarak 30 yıldır çözümüne katkı vermediği sorunu anımsaması ve tarafları bugün Cenevre'de toplantıya çağırmış olması.
Hatta ikinci toplantının da 12 Ekim'de Moskova'da olacağını duyurması...
Şurası açık ki etkisi ve gücü bitmiş yapılar sorunu daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getiriyor, zaten karmaşık olan Kafkasları Doğu Akdeniz’den çok daha stresli zemine sürüklüyor…
Umarım başta Ermenistan olmak üzere Minsk grubu üyeleri de bunu anlar…
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...25 saniye önce
- İktidar kapışması…1 gün önce
- Gülmek ve ağlamak…4 gün önce
- Kitlelerin hayal gücü…1 hafta önce
- Olayın Olacağı Oda...1 hafta önce
- Mustafa Kemal'i anmak…1 hafta önce
- Kemerlerinizi bağlayın…1 hafta önce
- Utangaç muhafazakarlar yine sol gösterdi sağ yaptı2 hafta önce
- Bu iş mahkemede mi biter?2 hafta önce
- Hangisine oy verirdiniz?2 hafta önce