Üçüncü inşa dönemi
CUMHURBAŞKANI Erdoğan da partisinin geçirdiği dönemleri kongreler üzerinden tanımladı.
Her biri için üretilen sloganlar üzerinden bugüne kadar yapılan 6 kongreyi tanımladı.
Dün yapılan 7. Olağan Kongre sürecine kadar geçen zamanı üç inşa dönemi olarak da görmek olası.
İlki iktidar inşa süreciydi ki bu dönem hükümetin ilk yıllarını kapsıyordu.
Hem yeni kurulduktan hemen sonra hükümete gelmiş olmanın bir acemiliği vardı ve iktidar olmasının önüne de ciddi problemler çıkarılıyordu.
Bu dönemi 2002 ile 2008 yılları arasında tanımlamak olası.
İkinci dönem ise kadro inşa dönemiydi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaratılan 367 sorunu sonrası gidilen seçimden alınan galibiyet, hem iktidarını mühürledi hem de yeni bir dönemin kapısını araladı.
Yeni dönem kadro inşa süreciydi.
Cumhurbaşkanlığı’na partinin kurucularından Abdullah Gül’ün seçilmesiyle, o güne kadar önüne çıkan birçok engeli daha rahat aşmasını sağladı.
Birlikte çalışmak istediği arkadaşlarının kamuda üst görevlere atanması konusunda AK Parti’nin eli daha da rahatladı.
Bu süreç umduğu gibi kolay tamamlanmadı.
Çünkü hem yeterliliğe sahip yetişmiş kadrosu yoktu, olanların bazılarıyla da aynı frekansta buluşmak zor oldu.
Bu dönemde en büyük çatışma da bürokratik kadrolarla parti arasında ortaya çıktı.
KADRO İNŞA SÜRECİ
Ancak Genel Başkan ve Başbakan olarak Erdoğan ağırlığını her bir adımda hissettirdi, kendisiyle frekans tutturamayan ile yolunu ayırdı.
Bu iç çekişmeleri de tetikledi, siyasetini de etkiledi.
Hatta parti içi tartışmaların üremesindeki en önemli kaynağı da oluşturdu.
Bazen de partinin içine giren yapıların fırsat bulup kadrolaşmasının önünü açtı.
Sonunda 15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle bütün gerçek su yüzüne çıktı.
Kadro inşa sürecinin yıkılıp, yeniden kurulmasına da gerekçe oluşturdu.
Vesayet olarak görülen tüm yapılar bu dönemde temizlendi, parti tek karar verici konuma geldi.
Şurası açık ki Türkiye’nin hikayesi ile kendi hikayesini buluşturup başkanlık sisteminin önünü açtı.
Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin yanı sıra, başkanlık sistemine de geçilmesiyle kadro inşa süreci de tamamlandı.
Bugün yüksek mahkemelerde veya üst bürokratik kadrolarda eski dönemden kalan herhangi bir isme rastlamak olası değil.
Bu süreç de 2018 Haziran’ı itibarıyla sonuçlandı.
KİMLİK İNŞASI
Ardından yeni bir dönem için adım atıldı.
Aslında 2017 yılında Anayasa değişikliğiyle startı verilen bu süreci AK Parti politikası ve kimliğini inşa süreci olarak değerlendirmek olası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sürecin en önemli aracı olacak yeni Anayasa yapımını gösteriyor.
Gerekçesini de dün kongrede “İki asırlık Anayasa geçmişimize baktığımızda aşağı yukarı her çeyrek asırda yeni bir Anayasa’yla karşılaşıyoruz” diye açıkladı.
Mevcut 1982 Anayasası’nın üzerinden 39 yıl geçtiğini anımsattı.
“Tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir” dedi.
Referandumlu yeni Anayasa için de gelecek yılın ilk dilimini gösterdi.
İkinci önemli konuyu da aile, kültür ve eğitim olarak koydu.
Kendi kadrolarının uzun süredir bu alanda istediği seviyeye gelemediğinden zaten uzun süredir yakınıyordu.
Bunda ne derece başarılı olur onu kestirmek çok zor.
Çünkü yeni Anayasa’nın referandumlu olarak halka sunulması için 360 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var.
Cumhur İttifakı bileşenlerinin de bu sayıda TBMM’de sandalyesi yok.
Bir üçüncü partinin katılması ise şu aşamada olası görülmüyor.
Seçime iki yıl kalan bir süreçte de TBMM’de uzlaşı yakalamak da en zor iştir.
POST EMPERYAL
Bunlar içerdeki gelişmeler.
Bunun bir de dış politikanın içe aktarımına da olanak tanıyan, Demirel’den, Özal’a, Erbakan’a kadar sağ siyasetçilerin de hep kitlelere, “Adriyatik'ten Çin Seddi’ne” veya “Çağ atlayan büyük Türkiye” söylemiyle sunduğu post emperyal söylemin adımı var...
Erdoğan son üç yılda bunu gerçek bedene büründürmek için önemli adımlar attı...
Suriye, Irak ile gelişen, Doğu Akdeniz ve Libya ile pik yapan ve Dağlık Karabağ ile zirvesine ulaşan bu süreç coğrafyadaki jeopolitik değişimi yakalayarak yeni dünya düzeninde saygın, itibarlı ve etkili Türkiye’yi yaratmayı hedefliyor.
Buna sondaj ve sismik gemilerin faaliyetleri de eklenebilir.
Harcama maliyeti yüksek olmakla birlikte uluslararasında iddialı aktör olduğunu göstermek için önemli bir zemin...
Bunun iç politikaya aktarımında zaman zaman kırılmalar olsa da Erdoğan bu yolda devam etmedeki kararlılığını dünkü konuşmasında da sergiledi.
SIRA KABİNEDE
Kongre konuşmasında altını çizdiği diğer bölümler, bugüne kadar Meclis Grup toplantıları veya farklı zeminlerde dile getirilen konulardı.
En önemlisini Erdoğan’ın en sona bıraktığını söyleyebilirim.
Bunun için de yeni bir kadro oluşturdu.
Bugüne kadar 50’yi geçirmediği MKYK’yı %50 arttırıp 75’e çıkarırken, Genel Başkan Vekilliği kadrosunu da ikiye yükseltti.
Bir süredir “partide mi, kabinede mi görev alacağı” sorgulanan eski Başbakan Binali Yıldırım ile Numan Kurtulmuş arasında Genel Başkan Vekilliğini paylaştırdı.
MKYK listesinde milletvekili sayısını azaltırken, 2018 Kongresinde koyduğu ilkeyi bozmadı, mevcut bakanlardan hiçbirini partinin üst yönetimine almadı.
Bazılarını ise dışarda tuttu, partinin Meclis Grubu ile kabinede olabileceğine yönelik mesajını verdi.
Şimdi ise sıra bir haftadır her gece değişmesi beklenen kabinede...
- Kim, kiminle ne pazarlığında?…6 dakika önce
- Değiş tokuş oyunu…3 gün önce
- Suriye tahterevallisi…4 gün önce
- Sevgi mi, biat mı?1 hafta önce
- İliç'te 2. Bilirkişi Raporu: Tesiste, ÇED ihlali yok…1 hafta önce
- "Şok ve Dehşet" savaşının sonu…1 hafta önce
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...1 hafta önce
- İktidar kapışması…2 hafta önce
- Gülmek ve ağlamak…2 hafta önce
- Kitlelerin hayal gücü…2 hafta önce