Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

BİLİM Kurulu toplantısı sonrası Sağlık Bakanı Koca’ya muhabir arkadaşım, uçak ve otobüslerde PCR ve aşı zorunluluğunun yabancılara da zorunlu olup olmadığını sorunca şu yanıtı aldı:

“Var… olacak…”

Hatta yanında oturan kişinin durumu belli olmadan aynı kabinde seyahat etmelerinin yaratacağı sakıncaya da dikkat çekti.

Ancak Bakan, “Olacak…” deyince aklım karıştı.

Bunun üzerine, Bilim Kurulu’nun salgın sürecinde uygulanması gereken tedbirleri ile ilgili alınan tavsiye kararlarının belirlendiği grubunun başında bulunan Prof. Dr. Levent Akın’ı aradım.

Sadece benim değil, birçok kişiden işittiğim durum, kendisinin de başından geçmiş…

Önce bizzat tanık olduğumu aktarayım…

İstanbul’dan Ankara’ya gelmek için gittiğim havaalanında HES kodumu göstermem istendi; aşı kayıtlarımın da bulunduğu belgeleri gösterdikten sonra giriş yapabildim.

Oysa hemen önümde ve bir yanımdaki bankoda işlem yaptıran, giyim kuşam ve konuşmalarından bir Orta Doğu ülkesinden geldiğini anladığım kişilerden herhangi bir belge istenmedi.

Benzer durumla Prof. Dr. Akın da karşılaşmış.

Havaalanında HES koduna rahat ulaşmak için cep telefonuna kopyalayan kişiden, aşılarını tam yaptırıp yaptırmadığına ilişkin aşı kartı da istenmiş.

KARAR TÜM İNSANLAR İÇİN

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için gösterilen bu hassasiyet, yabancılar için neden gösterilmiyor?

Prof. Dr. Akın çok kısa yanıt verdi:

“Biz tavsiye kararımızı yerli veya yabancı diye değil, insanlar için aldık… O uçağa binen herkesi kapsıyor…”

Bu kadar açık…

Nitekim sonrasında bu tavsiye Sağlık Bakanlığı tarafından karar haline getirildi, İçişleri Bakanlığı da genel duyuru ile valiliklere ve ilgili kurum ve kuruluşlara iletti…

Bütün bunlar ortada iken yabancılar için de yeniden bir karar mı alınması gerekiyor?

NEDEN YABANCIDAN İSTENMİYOR?

Neden yabancılar ayrı tutuluyor?

Delta ve Delta Plus varyantı gibi, çok öldürücü bir varyantın ortada dolaştığı bir ortamda aynı kabini paylaşan yabancı kişilerin de bunu yayabileceği neden görmezden geliniyor.

Beni endişelendiren, bir kesimin tedbirlere sıkı sıkıya uyması, bir kesimin ise sanki kendi sorumluluğu yokmuş gibi tutum sergilemesi…

İki yaşından büyük çocuk için maske takma zorunluluğu getiren ve olmadığı halde ceza yazan, PCR testi yoksa okula, kamu kurumlarına AVM’lere girmesine engel koyan sistem, yabancılar için neden uygulamak istemez.

Mesele turizm geliriyse, salgının yarattığı zararın, turizmden gelenin çok üzerinde olduğu aşikar…

Başka ülkelere giderken, o ülkelerin koyduğu PCR ve aşı kartı zorunluluğunu onların adına vatandaşından harfiyen isteyen sistem, yabancılardan neden istemez.

Üstelik Bilim Kurulu kararı da herkesi kapsayan şekilde çıktığı halde?

DELTA’DAN TEHLİKELİ OLUR

Unutulmamalı ki virüsün ilk çıktığı varyantından çok daha tehlikeli Delta mutantı ile karşı karşıyayız.

Prof. Dr. Alpay Azap da dünkü sohbetimizde şu noktaya dikkat çekti:

“Bugün Mu ve Delta varyantı yaygın halde. Mu, Delta’dan daha az etkili görünüyor. Ancak aşıdan kaçma becerisi daha yüksek. Mu varyantının mutasyona uğrayıp Delta gibi öldürücü hale gelmesi durumunda daha dayanıklı, aşıdan kaçma becerisi olan bir varyantla karşı karşıya kalırız ki bu çok daha tehlikeli bir hal alır…”

İki bilim insanının endişelerinde ne denli haklı oldukları, geçmişte dile getirdiklerinin bugün hayat bulması ile kanıtlanmış durumda.

Umarım yarın da aynı durumla karşılaşmayız…

KARŞIT DEĞİL, TEREDDÜT VARMIŞ

Neyse ki dün aşı karşıtlarının düzenlediği mitinge katılım durumun vahametini anlayan insan sayısının azlığını önümüze sergiledi.

Demek ki karşıtlar aşı olmamanın gerisinde karşıtlık değil, tereddüt varmış.

Bunun giderilmesi de ancak iyi anlatılmasıyla söz konusu olabilir.

Yoksa yapılan aşı sayılarından yola çıkıp Türkiye’yi mavi renklere bürünmüş göstermekle tereddüt ortadan kalkmaz, tam tersine tereddüdü olmayanı da rahatlığa sevk eder…

Umarım biran önce alınan tedbirlerin herkes için geçerli olduğu, birilerine “bizim tosunlar” diye bakıp, aymazlıklarını görmezden gelerek mücadelede başarı elde edilemez.

Tam tersi bu tür davranışlar mücadeleye bugüne kadar koşulsuz destek verenleri de “ne haliniz varsa görün” noktasına getirir.

Üstelik bunu anlamak için toplum bilimci olmaya da gerek yok…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar