Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

SİYASET taraflarına bakılmaksızın uzun süredir farklı bir taktik uyguluyor.

Geçmişte görülenin aksine kendi tabanını konsolide etmek yerine, ötekinin tabanını çözmek, dağıtmak ve oy veremez hale getirmek üzerine kurulu propaganda modeli uyguluyor.

Buna ister ittifak çatlatma politikası, dilerseniz taban kaçırma propagandası deyin, sonuçta oy almayı değil, ötekinden oy kaçırmayı hedefliyor.

Bunu en çok uygulayan da Cumhur İttifakı bileşenleri…

Sürekli CHP ve İYİ Parti tabanına, oy verdikleri parti yönetimlerinin HDP ile işbirliği yaptığına yönelik mesaj veriyor.

Özellikle İYİ Parti tabanının milliyetçi hassasiyetine oynuyor.

Hedefi o tabandan oy almaktan çok, o kitleyi destek verdiği partisine oy vermeyecek, sandığı protesto edecek noktaya getirmek.

İkinci hedefi ise HDP’ye dönük tepkiyi, oy vermemesine rağmen kendisine yapılmış gibi gören Kürt kökenli seçmen…

RAKİBİNİ KAYBETMEYE İTEKLİYOR

HDP ile bir şekilde yolu kesişmemiş olan bu kitle, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in de bir süredir hedefinde.

AK Parti’den gelen işbirliği yaptıklarına ilişkin söylemlere, CHP ve İYİ Parti’den çok daha güçlü şekilde, “Hayır biz HDP ile işbirliği yapmıyoruz. Onlarla kesinlikle işbirliği içinde olmadık, olmayacağız” yaklaşımı geliyor.

Bu da ister istemez, başta HDP tabanını rahatsız ediyor.

İstanbul seçiminde herhangi bir hesaba kapılmadan Millet İttifakı adayına oy veren HDP seçmeni üzerinde olumsuz etki bırakıyor.

İstenmediği, sürekli olarak, “Onlarla beraber olmayacağız” yaklaşımı gördüğü bir yerde olmayı arzu etmiyor.

Sürekli sözle itilip, kakıldığı, kendisiyle birlikte olunmak istemediği yere bundan böyle nasıl oy vereceğini sorgular hale geliyor.

AK Parti, bu seçmen kitlesi kendisine gelmeyecek olsa da Millet İttifakı'na destek vermeyecek konuma geleceği için dolaylı yoldan da olsa kazançlı çıkıyor…

İDEOLOJİK KİMLİĞİNİ KORUYOR

Prof. Dr. Özer Sancar ile dün sohbet ederken, bu durumu aktardığımda, son araştırmalarında ortaya çıkan bir başka konuyu aktardı.

O da partisinden kopan, kararsızlara giden seçmenin ideolojik kimliğinden ne denli uzaklaştığı…

Prof. Dr. Sancar, özellikle milliyetçi ve muhafazakar kesimin kararsıza gitmiş olsa da kimliğini koruduğunu belirtti.

“Kesinlikle değiştirmiyor; orada kalıyor ama bir başkasına oy verirken milliyetçi veya muhafazakar kimliği öne çıkıyor, ona göre karar geliştiriyor” dedi.

UTANGAÇ MUHAFAZAKAR SEÇMEN

Tespitinde çok haklı…

Bunun örnekleri geçmişte başka ülkelerde de görüldü.

“Utangaç Muhafazakar Seçmen Etmeni” adını alan kuram haline de geldi.

Buna da 1992 Britanya seçimleri neden oldu…

Dönemin Başbakanı Thatcher, politikaları ile katılaşmış İngiliz sistemini değiştirirken, halka da bunun acı faturasını içirmişti.

Sonuçta tepki toplamış ve seçim öncesi anketlerde İşçi Partisi’nin bir puan gerisine düşmüştü.

Ancak seçimde muhafazakar seçmen tepkisini sandığa yansıtmadı ve Thatcher’ın başında bulunduğu Muhafazakar Partiyi 7,6 puan önde tamamlattı.

Kamuoyu yoklama şirketleri bunun nedenini araştırdığında, muhafazakar seçmenin anket şirketlerine suskunluk sarmalına girip doğru yanıt vermedikleri, içinde bulundukları durumdan utanmakla birlikte partisini desteklemekten de geri durmadıkları sonucuna vardı.

Benzer bir durum, gittikçe sayısı artan kararsız seçmen için Türkiye’de de geçerli olabilir mi?

Bunu ilerideki günler gösterecek…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar