Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

CHP’de hemen her yönetici Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını içselleştirmiş durumda.

Bunun nedeni Kılıçdaroğlu’nun kendilerine aday olacağını söylemesinden kaynaklanmıyor.

Ayrıca şu ana kadar da adaylığına ilişkin tek bir cümle söylediği parti yöneticisinin olduğunu da sanmıyorum; en azından duymadım.

Bu kanıya varmalarının nedeni CHP liderinin son dönemki konuşmaları...

İl gezilerinde sivil toplum örgütleriyle gerçekleştirdiği basına kapalı toplantılarda meselelere yaklaşımı ve belirli kesimleri hedefleyerek verdiği doğrudan mesajlar…

Bunu son üç haftaki TBMM Grup konuşmalarında da görmek olası…

CHP lideri Grup konuşmalarına tam saatinde gelmeye özen gösterir, her salı günü saat 13.30’da salonda olur ve kısa sürede de kürsüye çıkıp yaklaşık bir saat konuşurdu.

Konuşmalarının odağına CHP’yi yerleştirir ve onun etrafında akış belirlerdi.

Bu yılın en kısa konuşmasını ise yeniden açılan Gezi davası nedeniyle tutuklananlar için 26 Nisan’da yapmış ve 14 dakika gibi kısa sürede tamamlamıştı.

Onun öncesindeki konuşmaları ise genelde 50 ile 60 dakika arasında sürerdi.

Son dönem ise bu tutumunu farklılaştırdı; konuşma süresini 30, en fazla 40 dakikayla sınırladı.

Grubun dünkü toplantısında da bunu bir kez daha sergiledi…

DSP lideri Bülent Ecevit’in genelde Grup toplantılarında sergilediği tarzıyla, duygusal başladı, ama etkili ve kararlı ses tonuyla konuşmasını tamamladı…

MESAFEYİ YAKANLAŞTIRMAK

Konuşmasında hedef kitle olarak CHP’ye mesafeli kesimler yer aldı.

Geçen hafta Doğu ve Güneydoğu’da yaşam süren vatandaşlar üzerinden hapiste yatan HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı andı…

Aynen şöyle dedi:

Bölgede gezdiğimde bir eve gittik; orada da Selahattin Bey'in çok sevildiğini gördüm... Haksız uygulamalardan, adaletsiz uygulamalardan çok şikayet ediliyor, ben de bu kürsüde defalarca şikayet ettim. Bize oy versin vermesin, bir kişi adaletsizlikle karşı karşıyaysa, ona sahip çıkmak insani görevimizdir; politik değil bakın, insani görevimizdir.”

GENÇ MUHAFAZAKARLAR

Bu hafta da yine bölgeden girdi, Adalet Yürüyüşü’ne konuyu getirdi…

Ardından bizzat işaret ederek, “Türkiye’nin genç muhafazakar kadınlarına yeniden seslenmek istiyorum” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’ne muhafazakar kadınların da sahip çıktığını anımsatıp devamını getirdi:

Erdoğan bazı radikal kafaların baskıları ile İstanbul Sözleşmenizi elinizden aldı. O radikal kafalar nafakalar kalksın, kadın köleleşsin istiyorlar. Yarın bu hakaretler sana dönecektir. Çünkü radikaller Erdoğan’ı tehdit edip kadın haklarını gasp etmenin zevkini bir kez aldılar.”

Geçen hafta da ilkini yaptığı gibi son noktayı da koydu:

“Bize katılın hakkınızı teslim alın. CHP eski CHP değildir. Özgürlükçüdür, siz de eski siz değilsiniz. Artık aynı değerleri savunuyoruz, beraberiz birlikteyiz.”

SANDIĞIN MOTOR GÜCÜ

CHP lideri bu tutumunda haklı, çünkü AK Parti’nin geçmiş seçim başarılarında muhafazakar kadının rolü büyüktü.

Bunu Bursa’dan Hakkari’ye, Muğla’dan Ardahan’a kadar Anadolu’nun gittiğim her bölgesinde gördüm.

AK Parti ilk yıllarında kapı kapı dolaşan kadın kolları sayesinde her eve girebildi, onları kendilerine oy vermeleri halinde daha iyi bir yaşam koşuluna sahip olacakları konusunda ikna etti.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu ile kentlerin varoşlarında yaşam süren kadınların özgür iradeleri ile oylarını kullanmalarını sağladı.

Hatta eşlerini etkilemelerine de aracılık etti; sandığın motor güçleri oldu.

Ancak bugün onların bu cevval tutumlarını görmek çok olası değil, neden de hayat pahalılığının en çok etkilendiği kesimin muhafazakâr semtlerde yaşam süren kadınlar olması.

Çünkü evde akşam sofraya çıkacak yemek en çok onların zihnini meşgul ediyor.

Çocuklarının beslenmesinden, daha iyi bir yaşam sürmesi için eğitimine devam etmesine kadar birçok sıkıntıya çözüm aramak da onlara düşüyor.

CHP lideri de bu kesimi yanına çekmek istiyor.

CAMDAKİ O DANS GÖTÜRDÜ

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın Merkez Yürütme Kurulu’nda oy birliği ile disipline sevkine ilişkin süreçte de muhafazakar kadınlar birincil rol oynamış.

Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Bolu Belediye Başkanı Özcan’ın AK Partili kadın Belediye Meclis üyesinin söz almak için el kaldırdığında, “Bana niye el sallıyorsunuz. Allah Allah ayıp oluyor. Ben evli barklı adamım ayıp oluyor” sözlerini anımsatıp, kadın kuruluşlardan gelen tepkilere dikkat çekmiş.

Son dönem yaptığı açıklamaların da ve öncesinde yine bir kadın ile diyaloğunu aktarırken kullandığı ifadelerin de sorunlu olduğunu belirtmiş.

Belediye önünde yapılan protesto sırasında cama çıkıp dans etmesinin de belediye başkanı ciddiyetine uymadığına vurgu yapıp, kesin ihraç edilmesi gerektiğini söylemiş.

Torun sözlerini tamamlar tamamlamaz bütün üyeler sanki bu talebi bekliyor gibi eleştirilerini sıralamış.

Muhafazakar kesimle yakınlaşma süreci yaşanırken, bu tür davranışların zarar verdiğini belirtip, kesin ihraç ile disipline sevkine onay vermiş.

Torun, dün sohbet ederken, daha önceki tutumu nedeniyle Özcan’ı disipline sevk ettiklerini ve uyarı cezası verildiğini de anımsattı.

Anlaşılan o ki CHP, bir süredir muhafazakar kesimle, özellikle de siyaseti çok etkileyen ve mağduriyeti en çok hisseden kadın muhafazakarlar üzerinden siyasetini yürütüyor.

Anlaşılan o ki kadın muhafazakarlara dönük en küçük olumsuzluğa da müsamaha gösterilmeyecek.

Tanju Özcan da bunun en önemli göstergesi olacak.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar