Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ANKARA ile Şam arasında istihbarat başkanlarının görüşmesinde belirli bir noktaya gelindikten sonra hareketlilik başladı.

Haziran ayından bu yana da bölgede artarak devam ediyordu.

İlk işaretleri de geçmişte de çok sıkıtı yaşatan İdlib’in kuzeyinde kalan bölgeden gelmeye başladı.

Bölgedeki Nusra ve IŞİD benzeri yapılardan arınıp, grupların bir araya gelmesiyle oluşan Heyet Tahrir El-Şam, 2018’deki Zeytin Dalı harekatından bu yana bölgeye hakim olan Özgür Suriye Ordu’sunun kontrol ettiği bölge sınırına iş makinaları ile 4 metre genişliğinde, 5 metre derinliğinde hendekler kazmaya başladı; çıkan toprağı da yanaklara yığdı.

El Gazaviye ve büyük sığınmacı kampının bulunduğu Atme yakınlarındaki Dair Ballut bölgesinde hendek üzerine iki geçiş güzergahı kurdu.

Çevrede bulunan bazı kamplardaki sığınmacıları da başka bölgedeki kamplara gitmeleri için zorladı.

Bu durum kuzeyden güneye ticari hareketleri kontrol altına almak anlamına da geliyordu.

HTŞ’NİN GEREKÇESİ

Nitekim HTŞ hendek kazmasının amacını şöyle açıkladı:

“Kadın kılığına giren kişilerin uyuşturucu kaçakçılığının önüne geçmek, IŞİD benzeri İslam Devleti’ne bağlı hücrelerin de ÖSO bölgesinden İdlib’e geçişini engellemek…”

Açıklama böyle olsa da, bunun HTŞ’nin akaryakıt, gıda olmak üzere bölgedeki tüm ticareti kontrolü altına almak olduğunu bölgedeki herkes biliyor.

Bölgede yaşam süren ve sahayı çok iyi bilenlerle iki gündür konuşuyorum.

Aktardıklarına göre HTŞ’nin bu adımı atmasının gerisindeki en önemli neden Türkiye’nin uzun süredir Cilvegözü/Bal el-Hava sınır kapasındaki ticari aktiviteyi yavaşlatıp, Zeytin Dalı bölgesindeki Öncüpınar’dan sevkiyata yönelmesi...

Böylece İdlib bölgesindeki yapılara gidecek desteği azaltıp kontrol altına almak istiyor…

HTŞ, Zeytin Dalı bölgesine hakim olamadığı için, kapıdan girişin azalmasıyla birlikte ticari geliri düşünce kendi yöntemlerini kullanmaya başladı...

Bir kadını ÖSO bölgesinden kaçak mal getirdiği gerekçesiyle vurup öldürdü, çocuklarını da tutukladı, bölgedeki halka gözdağı verdi.

Ardından hareketini kuzeye, Afrin bölgesine kaydırdı ve dün itibarıyla Cinderes’e hakim oldu…

Zeytin Dalı bölgesindeki ekonomik hareketi kontrol altına alabilecek duruma geldi.

Buna ticari gerekçeye dayalı birinci adım denilebilir.

DESTEĞİ, HAMZA VE MURAT TUGAYLARI…

İkincisi ise biraz da bölgedeki diğer örgütler ile Türkiye destekli yapılarla HTŞ ilişkisi…

Bir süredir ÖSO içindeki bazı gruplar sorun çıkarıyor ve çatışma çıkarıyordu.

Sultan Murat, Hamza Tugayı gibi büyük yapılara göre az sayıda kalan bu grupların tutumu başlangıçta önemsenmiyordu.

Fakat bu yapılar HTŞ’nin kuzeye hareketi ile birlikte ticari güçlerini kaybedeceği endişesiyle diğer gruplarla birlikte hareket etmeye başladı.

Şam Cephesi’nin (Cephe eş-Şamiye) öncülük ettiği daha radikal unsurlardan oluşan bu gruba, Celsül İslam, Levant ve Üçüncü Kolordu (Üçüncü Lejyon) destek verdi.

Üçüncü Kolordu diye de adlandırılan bu grubun HTŞ ile çatışması artınca, hesapta olmayan şekilde Al Bab bölgesi de karıştı.

Bir gazeteci ve 7 aylık hamile eşini öldürenlerin Hamza Tugayı elemanları olduğu gerekçesiyle bazı gruplar tepki gösterip eylem yaptı, çatışmaya başladı.

Dikkat çeken ise tam bu dönemde Türkiye desteğindeki Hamza Tugay’ının HTŞ’ye destek güç göndermesiydi.

Hamza Tugayı ile birlikte Sultan Murat ve Ahrar üş-Şam da HTŞ’ye yardıma gitti.

HTŞ gücü ardında bulunca Afrin kırsalında tepeleri ele geçirip hakimiyeti ele aldı.

Bölgedekilerin dikkat çektiği nokta HTŞ’ye karşı savaşan grupların hepsinin Türkiye’nin Şam ile yakınlaşmasından hoşlanmayan gruplar olması.

Karşısındakilerin ise Türkiye’nin desteğindeki Türkmen ağırlıklı yapılardan oluşması…

ŞAM YAKINLAŞMASI SONRASI

Zaten Türk Silahlı Kuvvetleri de çatışmaları bastırmak için bir adım atmadı; desteğindeki Hamza Tugayı’nın HTŞ ile birlikteliğini seyretmekle yetindi.

Bunun ne anlama geldiğini bölgeyi çok iyi bilen ve sürekli gidip gelen Prof. Dr. Serhat Erkmen’e sordum, “Ekonomik ve siyasi yönleri var” deyip ekledi:

“Geliri azalan HTŞ Zeytin Dalı bölgesine yöneldi; farklı yapıda olan ve siyasi olarak da benzer düşünceye sahip bulunmayan gruplar ile ister istemez çatışmaya başladı.”

Bölgedeki gelişmeleri takip ettiğini söyledi, daha fazla görüş beyanından kaçındı.

Bölgede yerleşik olanlarla yaptığım sohbetten anladığım kadarıyla uzun süredir sorun olan, Türkiye’nin politikalarına aykırı tutum alan gruplardan rahatsızlık hissediliyordu.

Bu kesimler ÖSO içinde de ayrılıklara yol açmakla birlikte imajına da zarar verici tutumlar içindeydi.

İdlib’e hakim HTŞ ile çatışmalarının gerisindeki etken de bölgede var olan, “ticarete hakim olan bölgeye de hakim olur” anlayışından kaynaklı…

Türkiye’nin güçlü destek verdiği, Hamza Tugayı, Sultan Tugayı gibi bölgeye etkin olan ve içinde ağırlıklı olarak Türkmen savaşçılar barındıran bölgedeki güçlerin HTŞ’ye desteğine olumsuz yaklaşmıyor.

EN ETKİN GÜÇ

HTŞ’nin bölgede etkinliğinden endişe duyup farklı yorumda bulunanlar bir noktayı bilmesi gerekiyor ki Türkiye bölgenin en güçlü ve düzenli ordusu…

Suriye sahasında herhangi bir gücü yokken, arkasına güçlü destekler almış IŞİD benzeri yapıların temizlenmesini sağladı.

Yetmedi ABD ve Rusya’nın olduğu sahada en etkili bir diğer oyun kurucu haline geldi.

Bunda da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Harp Okullarından yetişmiş kadroları ile akademili ve bölgeyi iyi okuyan alaylı güvenlik güçlerinin önemli katkısı oldu.

Hala da hakim güç olarak bölgede bulunuyor ve yeniden yapılanmanın önünü açıyor.

Bütün bu yaşananlar da bölgede yeni bir aşamaya geçilirken yaşanan sancıdan ibaret…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar