Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

FARKLI tarihler üzerinde duruluyor olsa da en çok 6 ay sonra yapılacak genel seçim tek başına Cumhurbaşkanı veya parlamento çoğunluğunu belirlemeyecek.

Bu seçim aynı zamanda kendisinden en erken 9 ay sonra yapılacak yerel genel seçimin de belirleyicisi olacak.

Dolayısıyla politik saha bugünden itibaren neredeyse 16 aya yakın süre seçimin etkisi altında kalacak.

Hele ki bir de buna geçen İstanbul seçiminde olduğu gibi tekrarlar eklenirse neredeyse 2 yıla yıkın süre seçim ve sonuçları üzerinde tartışıp, bunun gerilimine tanıklık edeceğiz.

Türkiye’de her Cumhurbaşkanlığı seçiminin sancılı geçtiği de dikkate alınırsa bu seçim duble değil, üç boyutlu etki bırakacak.

Ayrıca bu seçim öncesi kurulacak seçim ittifakları, bir sonraki yerel genel seçimin de zeminini oluşturacak.

Yani gelecek seçimin aslında temel taşları da bu seçim öncesindeki gelişmelere göre şekillenecek.

CUMHURDAKİ UZLAŞI

Cumhur İttifakı açısından bu yönden bir sorun görülmüyor, çünkü aday ve seçime hangi yöntem ile gireceği konusunda uzlaşı sağlandı…

AK Parti ve MHP çevrelerinden gelen verilere bakılırsa, Erdoğan’ın Başkan adaylığı konusunda sağlanan uzlaşı, milletvekili seçiminde de liste ittifakı şeklinde oluşabilir.

Henüz kesinlik ifade etmemekle birlikte, üzerinde çalışmaların devam ettiğinin altı çiziliyor.

Bunun beraberinde 2024 yerel genel seçiminde ittifakı da getireceğine vurgu yapılıyor.

Nitekim geçen seçim MHP birçok yerde AK Parti’nin belediye başkan adaylarını desteklemiş, özellikle büyükşehirlerin ilçe belediyelerinde de karşılıklı paylaşıma gidilmişti.

ALTILI MASA’NIN AÇMAZI

Benzer durum Altılı Masa için geçerli olabilir mi?

Uzun süredir adı unutulan Millet İttifakı geçen seçim uzlaşı sağlayamayınca çoklu adaya dönülmüştü.

Yakın geçmişte İYİ Parti lideri Akşener de bir televizyon programında bunun yarattığı sakıncalara bizzat tanıklık ettiğini belirterek ortak adaydan vazgeçilmemesi gerektiğinin altını çizmişti.

Görünen o ki uzlaşının sağlanması gittikçe zorlaşıyor.

Nitekim Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda CHP kadroları geri adım atmamakta kararlı, İYİ Parti ise “kazanılacak aday” söylemi ile CHP liderinin aday olmasını istemediğini nezaket içinde söylüyor.

Masa’daki diğer partiler ise İYİ Parti’nin bu tutumunu, Kılıçdaroğlu’nun aday olması halinde partisinin milletvekili seçimine olumlu etki yaratacak olmasına bağlıyor.

İYİ Parti’nin parlamentoda birinci parti olmasına etki yapacağı için bu adımı attığı iddiasında bulunuyor.

İYİ Parti’nin en yetkin isimlerinden birinin bu yaklaşıma yanıtı ise biraz tepkili olmakla birlikte oldukça net:

“Bu seçimi kaybedersek, toptan kaybederiz. Bu seçimi kazanırsak da toptan kazanırız. Yok olup olmama seçimi bizim için, parlamentonun ne önemi var?”

D’HONDT SİSTEMİNİN GETİRDİĞİ

Bunun gereğinin yerine getirilmesi için bir formül üretildi mi sorusuna yanıt da dün CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan geldi.

İttifaklar üzerinde bir çalışmalarının olmadığını, hükümet programı ve nasıl yönetecekleri üzerinde durduklarını, sonrasında bu aşamaya geçeceklerini belirtti.

Bütün bunlar da gösteriyor ki aslında kilit iki liderin arasında aday konusunda varılacak uzlaşıya bağlı.

Olmadığı takdirde D’Hondt sisteminin, “en çok alan kazanır, parçalı ve artık oy bırakanlar ise daha çok kaybeder” yaklaşımı nedeniyle sadece milletvekilliğini değil, uzlaşı zeminini kaybettikleri için bir sonraki yerel seçimi kazanmaları da olası değil.

Belki de bunu görmelerinden kaynaklansa gerek, son bir haftadır Ankara’da kimi görsem önceki gün de bu köşede aktardığım gibi iki liderin buluşup, buluşmayacaklarına ilişkin soruyla karşılaşıyorum.

Altılı Masa’nın 5 Ocak’ta yapılacak liderler zirvesi öncesi bu yönde bir adım atılabilir mi?

SORUN YOK!...

Arkadaşlarımın dünkü basın toplantısında Kılıçdaroğlu’nun bu soru karşısında, “oldukça sakin” bir tutum takındığını ve şu yanıtı verdiğini aktardı:

“Herhangi bir sorunumuz yok. Sayın Akşener ile görüşüyoruz. Kavga etmedik ki ayrılalım…”

Siyasetçi bu söyleyebilir, ancak önemli olan kamuoyunun ortada bulunan durum karşısında ne düşündüğüdür.

İletişim sosyolojisinin en önemli kriteri, kitlelerin ne düşündüğü değil, ne düşünmesi gerektiğidir.

Eğer gazeteci soruyorsa toplumda bu algı vardır ve bunun böyle olmadığını kitlelere düşündürmesi gereken de siyasetçidir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar