Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

DEPREMİN yeri küreyi kumaş gibi yırttığı, üzerindeki binaları yerle yeksan ettiği Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya ve dün de Adana ve Hatay’da idim…

Depremin vurduğu beş kenti görmüş biri olarak, en büyük yıkımını Hatay’da gerçekleştirdiğini söyleyebilirim.

Gördüğüm bir diğer gerçek ise bu denli derin yarasının sarılması o kadar kısa sürede olası görülmediği…

Çünkü üzerinden beş gün geçmesine karşın aksaklıklar düzelmiyor, çok daha derine saplanıyor.

Bir yaşamın kurtulması için, bir kepçe, bir vinç, bir hilti ve iki kazma-küreğin yeterli olacağı enkazdan söz ediyorum.

Günlerce yardım gelmemiş…

Şimdi çıkan her bir canlı enkazın altında yaşamını yitirmiş yakınları bulunanlar için “Zamanında müdahale olmadığı için öldüler” yaklaşımına dönüşmüş…

Hala devam eden bürokratik direnç ise işin tuzu biberi olmuş, tepkiyi yükseltmiş; herkes burnundan soluyor.

HATAY’IN HAYATI

Hatay, içindeki iki harf yer değiştirdiğinde hayat haline gelen, Türkiye’nin en güzel gurme kentlerinden biriydi.

Hatay’da dün gördüğüm manzara ise bu kadar çok deprem deneyimi yaşamış bir toplum için hayal kırıklığıydı.

Bu noktaya gelmesinin en önemli nedeni ise organizasyon bozukluğundan öte bir şey değil…

Örneğin Kızılay’ın üçgen çadırlarının depolarda çürüdüğüne tanıklık edilmesinin ardından, içinde tuvalet ve mutfağı da olan Mevlana adı verilmiş çadırlar yoktu…

Oysa yıllar içinde binlercesinin dikilmiş, hazır bekliyor olması gerekti…

Anlaşılıyor ki tatbikatta mükemmeliyeti sergilerken, icraatta beceriksizliğin önde gideni olmuşuz…

Depremde yerle yeksan olan sadece binalar değildi, dün caddelerde, sokaklarda elektriğinden, suyuna, bürokrasisinden merkezi yapısına kadar sistem de çökmüştü…

SALGIN HASTALIK ENDİŞESİ

Son üç gündür bölgeyi gezen İYİ Parti lideri Meral Akşener’in de dün defalarca altını çizdiği bunun ötesinde değildi…

Hatay’a gitmek için Ankara’dan hareket ettiğimizde tespitlerini sordum.

Gıdaya ulaşımda büyük kentler sorunu çözmüş, ancak bir köyde meydan gıdayla dolu, diğerinde ise açlık kol geziyor…” dedi.

En büyük sorunun tuvalet eksikliği olduğunu, bunun ileride büyük sorunları da beraberinde taşıyacağına vurgu yaptı.

Salgın hastalık endişesinden söz etti…

Isınmaya ilişkin problem ise çözülmemiş; birçok ilin doğalgaz ve elektriği olmadığı, LPG tüpleri de ısıtıcı sistemleri ile bir an önce dağıtılmadığı için hala her binanın önünde veya her çadır kentin bir kenarında variller içinde enkazdan çıkan molozların yakılmasına devam ediliyor.

ÇOCUK KAYGISI

Akşener ilk günden beri çocuklarla ilgili endişelerini sıralıyor; dün de yineledi.

Kimsesiz çocukların birinci derece yakınlarına DNA testi ile teslim edilmesi gerektiğinin altını defalarca çizdi, gittiği her noktada uyarıda bulundu.

Hatay’da 600 Evler bölgesinde bir depremzede ile sohbet ederken, çocuklarını Konya’da bir arkadaşının yanına gönderdiğini duyunca, anneleriyle birlikte Ankara’ya aldırıp, ilgilenme sözü verdi.

Hijyen sorununun gittikçe arttığını, kadınların ihtiyaçlarına yönelik malzemelerin de bir an önce çözülmesi gerektiğine vurgu yaptı.

HAVAİ’DE 20 BİN ÖLÜMÜN NEDENİ

Havai depremi sırasında biriken çöp artıkları ve bozulan yardım gıdalarına akın eden kemirgenlerin hastalık yaydığını, 20 bin kişinin de bu yolla ölümüne yol açtığını anımsattı.

Çöplerin üzerine kireç dökülmesi gerektiğini sürekli yineledi…

Hatay’da çocuklarda solunum yolu ve ishal salgınının baş gösterdiğine vurgu yaptı, ki bu şu aşamada yeni bir sorunun başlangıcı demek…

BÜROKRATİK ZORLUK

Bu aşamada Hatay’da desteğini de göstermek amacıyla ziyaret ettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait deprem destek merkezinde kendisine aktarılanları anlattı.

Aslında son bir hafta içinde yaşananların özetiydi:

“Bu insanlar yardım etmek için gelmiş. Onlar da bu devletin kurumu. Merkezi idare veya belediye olmasının bir farkı yok. Ama AFAD’dan her konuda izin almaları gerekiyor. İzin süreçleri de çok uzun. Antakya’da her biri de bir üste sorma gibi bir adet geliştirmiş. Tek adam sisteminin bizi getirdiği yer budur… Hem bürokrasiyi hem de karar alma mekanizmalarını arttırmış…Bu ucube sistemin değişmesi lazım…”

SİVİL SAVUNMA GİDİNCE

Geçmişte var olan eğitilmiş sivillerden oluşan sivil savunma sisteminin yok edildiğini, bugün ne kadar ihtiyaç ortaya çıktığının görüldüğünü söyledi.

İzmit depremi sırasında bu sistemin ne denli iyi çalıştığına tanıklık ettiklerini, askerin de bu düzen içinde harekete geçtiğini ve depremin sabahında müdahale etmeye başladığını anımsattı.

DEMOGRAFİK YAPI UYARISI

Sürekli altını çizdiği bir diğer konu da deprem bölgelerinde, özellikle de Hatay’da toprak ve gayrimenkul satışının durdurulması konusuydu.

Bunun demografik yapının değişmesi endişesinden kaynaklandığını gizlemedi.

Akşener, “Ben dolarla ve mal karşılığı vatandaşlığa karşıyım” deyip İzmit depremi döneminde yaşadığı tecrübelerden de yola çıkarak endişesini şöyle dile getirdi:

“İzmit depreminde 1,5 milyon olan evler, 250 ile 500 bin liraya düştü. Buralarda da öyle olacaktır. Bunun önüne de geçmek için ve bu bölgede yaşam sürenlerin terk etmemeleri için bu toprak ve gayrimenkul satışını hemen durdurmalıyız…”

Bölgenin boşaltılmasının önüne geçmek için çareler üretilmesi gerektiğini de söyledi.

“Demografik durum da dahil her bir anlamda söylüyorum. Hollanda Başbakanı çıkmış kapıları açın diyor, sen bir aç da görelim bakalım” dedi…

ÜNİVERSİTELER KAPATILMAMALI

Üniversitelerin uzaktan eğitime geçip, KYK yurtlarının da depremzedelere bırakılması uygulamasına da karşı çıktı.

“Yurtlarda aileleri tek bir odaya kapatırsınız. Bunun yerine otellere yerleştirmek çok daha doğru olur” deyip devamını getirdi:

“Turizm dışı bir dönemdeyiz. Aileler otellere yerleşmeli. Ayrıca bu bölgede 285 bir öğrenci var. Onları ne yapacaksınız?”

SEÇİM 18 HAZİRAN’DA OLMALI

Akşener’e seçimi de sorduk…

Konuşmaktan uzak durdu, “14 Mayıs’ta yapılması zor görünüyor, zamanında 18 Haziran’da yapılır... Biz siyasiler de bu seçimin kesinlikle yapılmasını sağlamakla yükümlüyüz” dedi.

Öteleme, erteleme gibi iddialar üzerinde ise konuşmak dahi istemedi, Anayasa gereği seçimin ileri tarihe alınmasının ancak savaş sebebiyle olacağının da altını kalın çizgiyle çizdi…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar