Saldırının çok boyutlu hedefleri
Terörden bu kadar canı yanmış bir ülkede bu mesele üzerine konuşmak zordur.
Hele arkasındaki güç ne olursa olsun terör eyleminin ortaya çıktığı zamanlarda daha zordur.
Ama tam da bu yüzden konuşmak her zamankinden daha değerlidir.
İstanbul’da gerçekleşen bu alçakça saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Ülkemize karşı terörün dört bir koldan desteklendiği, her türlü bölgesel ve uluslararası hesaplaşmanın aracı haline geldiği malum. Üstelik birbirinden farklı dinamiklere sahip örgütler eliyle.
Bunları bilmek ya da söylemek için terör uzmanı olmaya da gerek yok. Çünkü omuzlarımızı çökertecek kadar acı çektik. Kaynaklarımız heba oldu. Bu acı tecrübe hepimizin hayatının bir parçası haline geldi.
Tüm bu saldırılara karşı çok büyük bir mücadele verdiğimizi de elbette unutmayalım. Özellikle son yıllarda PKK ve onun uzantısı yapılara ve sözde yöneticilerine yönelik nokta operasyonlar, örgütün ülke içinde militan devşirmekte zorlanması bu başarılı mücadelenin sonucu.
İÇ İÇE GEÇMİŞ HEDEFLER
İstiklal Caddesi'ndeki hain saldırı, iç içe geçmiş çok sayıda hedef üzerinden gerçekleşmiş görünüyor.
Önce terör eyleminin gerçekleştiği bölge ve şehre dair birkaç cümle.
Seçilen şehir İstanbul, devasa bir coğrafyanın kalbi.
Seçilen cadde, sadece şehirde yaşayanların değil, bir şekilde yolu İstanbul’a düşen milyonlarca insanın aidiyeti olan bir yer. Aynı zamanda gece gündüz pek çok yabancının da bulunduğu bir cadde.
Çok kısa sürede saldırının failli belirlendi ve yine aynı hızla yakalandı. Kim ne derse desin bu yukarıda sözünü ettiğim mücadele tecrübesinin sonucudur. Eylemin arkasında daha ilk andan itibaren PKK'nın olduğu kanaati hakimdi. Nitekim bu da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından PKK/PYD olarak kamuoyuna açıklandı.
Kuşkusuz failin yakalanması kadar, profili de bize çok şey söyleyebilir. Nereden geldiği, kimlerden destek aldığı da. Buna dair bilgilerin de hızla ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Ancak hepimiz biliyoruz ki bu kanlı eylemi gerçekleştiren PKK/PYD'ye destek veren güçler var. O güçlerden hangisi ya da hangileri bu planlamayı yaptı ve terörü sahaya sürdü?
Bunu anlamak için doğru yerlere bakmak gerekiyor.
Doğu Akdeniz’deki varlığınızın rahatsız ettiği güçler var. Bunların terör örgütüyle olan geçmişi malum.
Kafkaslar’da özellikle Azerbaycan’la kurduğunuz dengenin çileden çıkardığı ülkeler var. Onların da aleyhimizdeki terör faaliyetlerinde hep rolü oldu.
Keza, İsrail’le ve Körfez hattındaki ülkelerle normalleşme sürecinden rahatsız olanları unutmayalım.
Suriye’de kendi başımızın çaresine bakarken, terör örgütünü açık açık destekleyen bir “müttefikimiz” var.
Savaşların kaderini değiştiren silahlar satıyoruz.
Rusya-Ukrayna savaşıyla ortaya çıkan istikrarsızlık batağında sıradan bir arabuluculuğun ötesinde roller üstleniyoruz.
Tahıl koridoru bizimle yürüyor. Enerji alanında devasa hamlelerin adresi haline geliyoruz.
Böyle bir resimde terörün Türkiye’ye yönelmesini şaşırtıcı bulmak anlamsız.
ASIL HEDEF İÇ DENGELER Mİ?
Terör saldırısının asıl hedefinin Türkiye’nin iç dengeleri olduğunu, özellikle de son dönemde AK Parti ve HDP heyetleri arasındaki anayasa değişikliği görüşmesinin de içinde yer aldığı bir dizi gelişmeye dikkat çekerek söyleyenler var.
Bu tabloya dün ilginç bir ayrıntı daha eklendi.
Saldırıyla ilgili HDP adına yapılan açıklamada sıradan ve yuvarlak ifadeler kullanılırken, Selahattin Demirtaş şu açıklamayı yaptı:
“Kim hangi amaçla ya da gerekçeyle yapmış olursa olsun, sivilleri hedef alan her saldırı hukuken, siyaseten, ahlâken ve vicdanen terördür. İstiklâl Caddesi'nde masum sivilleri açıkça hedef alan terör eylemini de lanetliyorum.”
Buradan ne çıkar?
Milletin kendisine verdiği meşru siyaset alanını, terör örgütüne yaslanarak yok eden bir siyaset yerine; terörle arasına gerçekten mesafe koyabilen bir yeni anlayışın/arayışın habercisi mi bu gelişmeler?
Selahattin Demirtaş, tepkisinde HDP’nin üslubundan ayrılıyor, bu doğru. Mersin’de bir polisimizin şehit olduğu saldırıya da tepki göstermişti.
Ancak mevcut şartlarla bakıldığında böyle bir mesafenin ilan edildiğini söylemek ya da bu yönde adımlar atılacağını beklemek pek çok gerçeği gözardı etmek anlamına gelir.
HDP yönetiminin sıradan ve laf olsun kabilinden açıklaması da bunun kanıtı değil mi?
- Cumhurbaşkanı, teşkilat ve siyaset23 dakika önce
- Her şey Türkiye'nin aleyhine mi?1 gün önce
- MHP'den Misakı Milli vurgusu3 gün önce
- İttifakta neden ayrılık yok?5 gün önce
- Güçlü liderlik ve Türkiye6 gün önce
- Ayrıntılara boğulmadan ilerlemek1 hafta önce
- Türkiye, fark yaratan hamleler yapabilir1 hafta önce
- Trump'ın ajandasında ne var?1 hafta önce
- CHP-DEM nereye?2 hafta önce
- Yaklaşan fırtına ve mevcudu aşmak2 hafta önce